10 Şubat 2007 01:00

SU


Eğer ölümle yaşam arasında gidip gelen bir hastanın ciğerlerine kan dolmuşken hastane kapılarından, yerimiz yok ya da paranız yok diye geri çevriliyorsa, bu bir şiddettir.
Şiddet her yerde, dünyada, ülkemizde, eviçlerimizde… Kadınlarımızda, çocuklarımızda, babalarda, annelerde ve yaşamın tüm kanallarını habis bir ur gibi gittikçe sarıp sarmalıyor…
Şiddet zulmü körüklüyor, vicdanı, acıma duygularını, sözün özü insan olma yollarını çürütüyor… Nedir zulüm?
“Zulüm, bir kişi veya grup tarafından başkalarına ısrarlı olarak kötü davranılmasıdır. En çok görülen biçimleri dini zulüm, etnik zulüm ve siyasi zulümdür.”
‘Barda’ filmini izledim. Yönetmen Serdar Akar, filmin başoyuncusu ise Nejat İşler. Filmi detayları ile anlatmayacağım elbette ki, henüz görmeyen izleyicileri düşünerek.
Ancak şunu söyleyebilirim ki şiddetin zulme uzanan yolunda, çok iyi çekilmiş, kurgulanmış bir film…
Kendilerini topluma ‘kimlik’ olarak sunamamış, sevgisiz bir hayatın metaforunda etraflarına kendileri gibi olmayan masum insanlara kin ve nefret ve korkunç bir şiddet uygulayan bir grup ruhen hasta ve sapkın gencin, diğer bir grup üniversiteli gence reva gördükleri akıl almaz zulüm ve şiddetleri anlatılmaktadır.
Hayatın içinde parçalanmış kimliklerinin öcünü masum insanlara yaptıkları işkencelerle almak isteyen ve böyle doyuma ulaşan o insanları, nefesinizi tutarak izleyeceksiniz…
Film bittiğinde köşede mendil satan küçük kızın başını okşayacaksınız sevgiyle… Bir de havanın genzinizi yakan soğuğunu acıyla daralmış ciğerlerinize çekeceksiniz derin derin…
Psikiyatristlerin ve toplun bilimcilerin tezidir; suçu kazıdığınızda altından çocukluğunuz çıkar.
Çocuk istismarı, fiziksel ya da psikolojik olarak bir çocuğa bir yetişkin tarafından kötü davranılmasıdır. Dünya Sağlık Örgütü, çocuk istismarını şöyle tanımlar: “Çocuğun sağlığının fiziksel ve psiko-sosyal gelişimini olumsuz etkileyen; bir yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek çocuğa yapılan kötü muameledir.”
Şiddet her yerde…
Dünyada, ülkemizde, okullarda, yetiştirme yurtlarında, eviçlerinde, sevgisiz ve yoklukla büyüyen çocuklar, büyüdüklerinde birer suç makinesi oluyorlarsa; ellerine silah alıp insan öldürmeye endeksli atış talimleri yaptırılarak sözde birer kahramanlık payesi ile ödüllendiriliyorlarsa; aile de devlet de uzun uzun düşünmelidir.
Ne demişti Hrant Dink gazetesine yazdığı makalede; “Ülkemi çok seviyorum ve biliyorum ki bu ülkede güvercinleri vurmazlar...”
Yapılandırılan bu kin, bu öfke, bu şiddet, bu sevgisizlik ne yazık ki…
Güvercinleri de vurur; hem de can evinden…
Selma Ağabeyoğlu

Evrensel'i Takip Et