17 Şubat 2007 01:00

biz yarattık onlar yok ediyor


Bu günlerde ‘Gaffur’un pijaması’ dolayısıyla gündeme gelen Sümerbanklar bir dönem ülke ekonomisi içerisinde önemli yer tutan devasa kuruluşlardı.
Ülkemizin bereketli ovalarında yetişen pamuklar bu fabrikalara gelir önce iplik sonra renk renk desenli kumaşlar olarak çıkardı. Sümerbank üretimi basma ve pazenler Anadolu’nun her köşesine yayılır, kadınların, çocukların üzerlerinde, genç kızların çeyiz sandıklarında yerini alırdı.
İşte o basmaların renk renk, biçim biçim desenlerini çizen Zekavet Bayer Taş, Sümerbankları yok edenlerin özellikle de Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın kulaklarını sık sık çınlatıyor! 1918’de Midilli’de doğan, mübadele döneminde Türkiye’ye gelen Zekavet Hanım’la Çiğli Egekent’teki evinde sohbet ettik.
1938 yılında Karşıyaka Öğretmen Okulu’nu bitiren Taş, öğretmen olarak yetiştirilmesine karşın daha çok ilgi duyduğu sanatta ilerlemeyi tercih etmiş.
1940’ta 22 yaşında iken Sümerbank’ta desinatör olarak çalışmak üzere Nazilli’ye giden Taş, 40 lira maaşla kadroya alınmış. O dönem herkesin büyük bir istek ve enerji ile çalıştığını anlatan Taş, “İkinci dünya savaşı sürüyordu. Sirenler çalınca sığınaklara girer sonra tekrar çalışmaya devam ederdik. Halkımıza bu şartlar altında desenli kumaşlar ürettik” diyor.
Fazla boya gitmesin diye…
Savaşın yarattığı ekonomik sıkıntının desenlere nasıl yansıdığını anlatıyor Zekavet Hanım; “Fabrikaya gelen pamuklar önce iplik sonra dokuma oluyordu. Üçüncü blokta basmalar boyanıyor üzerine desen basılıyordu. Biz yukarıdaki atölyede desenleri planlayıp renklendiriyor, aşağıya veriyorduk. Aşağıdaki gravürde silindirlere işleniyor, ondan sonra basılıyordu. Haber gelirdi, “Deseniniz basılıyor” diye. Koşarak aşağıya inerdik. Savaş yıllarıydı, boya çok gitmesin diye tek renk çalışıyorduk. Her desenin her bir rengi uzun silindirlere işleniyordu. Dört renkli yapacaksak 4 tane silindir gidiyordu. Onu sarf etmeyelim diye iki renk ya da tek renk yapıyorduk. Deseni çizgilerle, ikinci bir renk tonuna kavuşturuyorduk.”
‘Birlik vardı’
Fabrikalarda işlenecek pamukların pamuk istasyonuna gelişinin de ayrı bir eğlence kaynağı olduğunu belirtiyor; “Develerle ya da kamyonlarla gelirdi pamuk. Develerin tangur tungur sesleri ile uyanırdık sabahları. Bisiklete atlayıp istasyona giderdik” diyor. İş dışındaki zamanlarını fabrikadaki voleybol, tenis, paten sahalarında geçirdiklerini, bisiklet turları yaptıklarını anlatıyor Taş. “Bisiklet grubumuz vardı. Pazar günleri yakın köylere giderdik. Senede iki defa balomuz vardı. Bir Cumhuriyet bir de Basma Balosu. Basmadan tuvaletler giyerdik. Ayrı gayrı yoktu, birlik vardı. Hepimiz lojmanlarda kalırdık. Fabrika şehirden uzak olduğu için sinemamız da vardı. Haftada iki gece sinemaya giderdik” diyor.
‘Bir bir yıkılıyor’
Desen yaparken çoğunlukla doğadan etkilenen Taş ve diğer desinatör arkadaşları, fabrika müdürünün, “Türk motifleri de çalışalım” demesi üzerine, Topkapı Sarayı’na gider. Camilere, çinilere bakarak Türk motiflerini işlemeye başlarlar desenlerinde.
Nazilli’de 10 yıl çalıştıktan sonra 1950’de, İzmir’de yeni açılan Halkapınar’daki Sümerbank’a gelir Zekavet Hanım. “Yepyeni bir fabrika idi. Lojmanları daha inşaat halindeydi biz çalışırken” diye anlattığı fabrikada da 16 yıl çalışır. O fabrikanın şu anda yıkılmakta oluşu gözlerine yaşların dolmasına neden oluyor.
Eşiyle de Sümerbank’ta tanışıp evlenir Zekavet Hanım. Sümerbank’larda geçen 26 yılın sonunda 1966 yılında emekli olur. Emekli olduktan sonra sanattan kopmaz, seramik kurslarına devam eder.
‘Böcekli basma’
Maddi olanaksızlıklardan desenlerinin sergisini açamamış Zekavet Hanım ama çizdiği desenler bütün bir Anadolu’ya dağıldığı için aslında en büyük sergi onun. Bir deseniyle ilgili anısını şöyle anlatıyor: “Plaj kıyafetleri için bir desen yapmıştım. Kırmızı kırmızı yengeçler, açık koyu mavi deniz. Anadolu’ya gitmiş bu desen yanlışlıkla. ‘Böcekli basma’ takmışlar adını”.
Sümerbank’ta geçen yıllarını hiç unutamıyor Zekavet Hanım. Yıllarca büyük bir enerji ile çalışıp var ettikleri fabrikalarının bugün birer birer kapatılıp yıkılmasını kabullenemiyor.
‘Nasıl yok edersiniz?’
88 yaşındaki Zekavet Hanım şimdi televizyonda haberleri takip ediyor, belgeselleri izliyor. Köşe yazarlarını okuyup, gece yatınca onlara cevap yazıyor. Kemal Unakıtan’ın Sümerbank’la ilgili sözlerine çok üzüldüğünü belirten Zekavet Bayer Taş şunları söylüyor; “Ne yaptım diye düşünüyorum. Hiçbir şey yapmadıysam sevgim vardı, inancım vardı. Mutluydum, yükseliyoruz, ilerliyoruz diye, ama bunların hepsi gitti. Şu an hiçbir şey yapamamak beni çok üzüyor. Her şey yok olup gidiyor. Biz var etmeye çalıştık. Şimdikiler yok etmeye çalışıyor. Unakıtan’ın, ‘Sümerbankları tarihe gömeceğiz’ lafını duyunca çok kötü oldum. Nasıl yok ediyorsunuz? Kötülük mü yaptık biz bu ülkeye? Yapmaktan çok yıkmaya çalışıyorlar. Durdurmak isterdim, bir şeyler yapmak isterdim” diyor.
Emine Uyar

Evrensel'i Takip Et