18 Şubat 2007 01:00

KİRVEME MEKTUPLAR


Kirvem,
Hrant Dink’in düşüncelerinin yanı sıra keza aynı zamanda da etnik kimliğine sıkılan kurşunlarla yaşam hakkının zorbalıkla gasp edilmesinin ardından “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz!” pankartları taşıyıp bunu dillendiren kimi vatandaşların sergiledikleri bu “empati” dalgasının zorbalığa, hukuk dışılığa, dayatmacı, inkârcı zihniyetlere prim veren kimi çevrelerin kulağına kar suyu kaçırmasıyla birlikte, memlekette kopan vaveylaya bakılırsa sanki vatan elden gidiyor ka!
Nitekim “Hepimiz Ermeniyiz!” sloganını nedense bir türlü hazmedemeyenlerin de sokağa dökülüp “Hepimiz Türküz!” diye tepkilerini dile getirmesinin yanı sıra, ayrıca stadyumları dolduran kimi “cengâver vatan evlatları”nın da kendilerini bir tetikçiyle aynı kefeye koyup böylece bir cinayetin savunuculuğuna soyunurcasına attıkları naralarla birer “katil namzeti” olduklarını bar bar bağırıp bundan ayrıca gurur duymaları ne acı!
Tamam! Kimsenin ağzı torba değil ki büzesiniz, hatta ağızlarını torba niyetine kullananların ağızlarını da, demokratik hukuk devleti içinde “zorla”, “zorbalıkla” büzüp, çamaşır ipiyle sıkıca bağlayıp, hatta tümüyle susturmak kimsenin haddi olmaması gerekirken, öte taraftan hukukun üstünlüğünü savunup buna saygı duyacaklarına yemin billah ederek aldıkları hukuk diplomalarını duvara astıktan sonra; kendi paşa gönüllerinin değer yargılarını, devletin yargı organlarının, hukuk düzeninin çok daha üstünde, onun fevkinde görme “paranoya”sıyla ortalarda gezinip, mahkeme salonlarını vatan, millet adına basmayı kendi uhdelerinde görenlerin süfli, utanç verici örnekleri ortadayken, eh o zaman şu ya da bu şekilde beyinleri yıkanmış kimi zavallıların da kana susamışçasına kendilerini bir katilin yerine koyup ter ter tepinmeleri karşısında şaşırmak niye!
Kirvem seni bilemem ama, bana öyle geliyor ki, Hrant Dink cinayetinin ardından nerdeyse ağız birliği edilmişçesine iki gözü iki çeşme söylenen “Türkiye’ye, Türklüğe çok büyük bir darbe indirildi!” teşhisinin faturası, aslında güya yarınlarımızı emanet ettiğimizi zırt pırt tekrarlayıp durduğumuz gençlerimizin içine düştükleri bu karanlık tablo karşısında esamisi bile okunmaz!
Çünkü başımız her sıkıştığında her birimiz gari kendi kavlimize göre kapısını çalıp, her kelamını, her veciz sözünü bayrak niyetine taşıdığımız Atatürk’ün ilke ve inkılapları doğrultusunda hesapça yetiştirmeye kalkıştığımız ve de stadyumları doldurup giderek sokaklara taşan boyutlara ulaşmış gençlerimizin, nedeni ne olursa olsun sonuç itibariyle bir katille, bir tetikçiyle aralarında kurmaya çalıştıkları “gönül bağıyla” aynı paralelde ve aynı “hemzemin geçit”te buluşabilmenin heyecanıyla özendikleri empatiye bakılırsa işimiz gerçekten içler acısı!
Neyse işin bu faslını bir kenara bırakırsak ayrıca benim aklımın ermediği şu ki, daha dün milletçe hepimiz Filistinliyiz, ya da bundan bir müddet önce keza hepimiz Bosnalıyız, veya Çeçeniz deyip hesapta mağdur olan kimi halkların yanında yer aldığımızı, onların acılarını paylaştığımızı dillendirip, en azından bu tavrımızla manevi açıdan onları desteklerken, buna kimselerin gıkı çıkmazken, iş kazara da olsa gelip hepimiz Ermeniyize dayanınca bu alınganlık, bu hazımsızlık neden?
Dahası aynı vatan topraklarını paylaşmadığımız bir Bosnalının ya da keza bir Filistinlinin, Çeçenin acılarını, kederlerini insani duygularla paylaşıp hep beraber onların etnik kimlikleriyle hemhal olmayı marifet sayıp bu minvalde hani deyim yerindeyse elemlerine bir nebze de olsa “sargı bezi”, “tentürdiyot”, “oksijenli su” niyetiyle katkı sunup empati kurarken, beri taraftan kendi vatanımızda yaşayan, sınırlarımızda nöbet tutan kendi “vatandaş”larımızdan birinin menfur bir cinayet sonrasında katledilmesine bir anlamda tepki gösterip onun Ermeni kimliğinden yola çıkıp hepimiz Ermeniyiz diyenlere bu öfke, bu nefret acaba neyin nesi?
Kirvem, senin de bildiğin gibi Hrant Dink’in henüz kaldırımda boylu boyunca uzanmış, üzeri beyaz bir örtünün altından taşan delik pabuçlarının tozuyla beraber, onun böyle menfur bir suikast sonrasında hayatının bir kuyruklu yıldız misali anında kayıp gitmesinin sanki hiç mi hiç önemi yokmuşçasına, daha ilk andan itibaren “Cerrah”i müdahalelerle cinayetin üstüne örtünmek istenen “milli şal”ın ayıbı, utancı sanki yetmezmiş gibi, ardından kimi “böyük” kalemler de kendi köşelerinden “sosyolog” kimlikleriyle aynı “cerrahi yolun” yolcuları olduklarını sergileyip bu uğurda bu utancı nerdeyse açıkça paylaşırken, diğer yandan laf ebeliğiyle işi basite indirgeyip, bunu da işsiz, güçsüz, fakir fukara çocuklarına yıkıp faturayı onlara ihale ederek böylece aynaların ardında gizlenme çabaları gerçekten ibret verici!
Evet Kirvem, hani yiğidi öldürüp yine de hakkını vermek gerekirse Hrant’ın cenazesinin ardından timsah gözyaşları döküp aynı zamanda da bu menfur cinayeti sözde kınayanlar, öte taraftan da onun kendilerine “emanet” edildiğini, üstlerine “zimmetli” olduğunu beyan edip bu uğurda ahlayıp vaklamakla yetinmeyip ayrıca bir de “şiir” döktürenlerin yanı sıra, keza hepimiz Ermeniyiz lafının “cılk”ının çıktığını da böylesine “veciz” bir “üslup”la dile getirip bundan rahatsızlık duyanlara da iki sözümüz olacak ama, yine haftaya…
Mıgırdiç Margosyan

Evrensel'i Takip Et