4 Mart 2007 01:00

NOT


Türkiye, gazetecilik refleksi ile güvenlik mensubu refleksinin çoğu kez iç içe geçtiği bir ülkedir. Bu paralelliğe örnek oluşturan gelişmelerin, fırsat oldukça değişik vesilelerle burada da “not” etmeye çalışıyoruz.
İnternet Haber adlı internet gazetesi, DTP Eş Başkanı Aysel Tuğluk’un, Öcalan’ın zehirlenmiş olduğuna dair haberler üzerine yaptığı açıklamayı, “DTP’li Tuğluk’tan Öcalan tehdidi” başlığı ile duyurmuş. Haberi görmek için başlığa tıkladığınızda, karşınızı iri puntolarla yeni bir başlık geliyor: BU NASIL KONUŞMA. Hatırlanacaktır, Tuğluk, kısa bir süre önce de Öcalan’dan “sayın” diye söz ettiği gerekçesiyle yine çeşitli basın yayın organları tarafından “işaretle” gösterilmişti. Tuğluk, ardından, ‘bir davada ifade vermemiş olduğu’ gibi bir gerekçe ile gözaltına alınmıştı. Basının bu “işaret” etme yöntemi, Türkiye’de birçok savcının hazır beklediği hamle için uygun bir zemin oluşturuyor. Son olarak da, Öcalan’ın sağlığı ile ilgili yaptığı açıklama da, söz konusu internet sitesi ve ondan çok daha etkili başka bazı basın yayın organları tarafından özel olarak “işaret” edildi. Ardından Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin bir açıklama yaparak, Tuğluk’un, bu konudaki açıklamalarının tahrik edici olduğunu savundu ve “Eğer bu sözler bir tehditse, Türkiye Cumhuriyeti Devleti hiçbir tehdidi kabul etmez. Siyasi parti temsilcileri demeçlerine dikkat etmeli ve açıklamalarına bakmalı” dedi. Şahin, kamuoyunun Tuğluk’tan bu konuda bir açıklama beklediğini de söyledi. Hangi kamuoyu adına konuşuyorsa!...
DTP Eş Başkanı Tuğluk, dün bu konuda bir açıklama yaptı ve açıklamasının tehdidi değil, öngörüyü içerdiğini, iddia edildiği gibi bir zehirleme olayının olması durumunda toplumun bu konuda duyarlı kesimleri için bunun bir gerilim nedeni oluşturabileceğini söylediğini aktardı.
Ancak haber ajansları bu açıklamaya dair haberlerine de bu cümleyi eklemeyi ihmal etmediler: “Açıklamasında Tuğluk’un Öcalan’dan ‘sayın’ diye söz etmemesi de dikkat çekti.”
Türkiye’de haber ajanslarının, MGK duyarlığına uygun yayıncılık yapan gazete ve televizyonların haberlerinde sabah akşam “bölücü başı” diye nitelendirdikleri bir kişi hakkında, farklı bir söylem kullanılması biraz dikkat çekici olabilir. Ancak, bundan dönüp Tuğluk mu sorumlu tutulmalı, yoksa militarist şablonu haberlerinde her gün yeniden üreterek, farklı bir söylemi daha baştan “sakıncalı” duruma düşürenler mi? Şu açık; Türkiye’de militarist değil, soğuk kanlı ve düzgün bir habercilik dili hakim olsa, ne Tuğluk’un ne de bir başkasının söylemi de bu biçimde algılanmaz.
Türkiye’de habercilik yapan yayın organlarının, kendi yayın politikalarına uygun bir dil kullanmaları, köşe yazarlarının yine kendi dünya görüşlerine uygun bir dil yapmaları ile, psikolojik savaş haberciliğinin bu düzeyde normalleştirilmiş olması aynı şey değildir. Bunu yapan medya organlarının, bir de bunun yanında, 28 Şubat müdahalesinin 10. yılı nedeniyle programlar yapıp, “28 Şubat sizce ne anlama geliyordu?”, “28 Şubat bugün hangi düzeyde sürüyor?” vb. sorular sormasından daha pişkin bir şey olabilir mi? Hem, her gün 28 Şubat’ı ve onu var eden anlayışı yeniden üreten bir dil kullanacaksın, ondan sonra da “28 Şubat neydi, bitti mi, sürüyor mu?” diye soracaksın!
Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve genel seçimler yaklaşırken, bazı güçlerin, yasal siyaset alanının belirli bölgelerini “mayınladığı” bu kadar açıkken, medyanın o mayınlı bölgeleri her gün biraz daha genişletmesi, öncelikle Türkiye’de demokrasinin kırıntısına bile tahammül edememek anlamına gelir.
Bunun sonuçları da hemen görülmektedir. Son olarak, dün Siirt İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekiplerince, DTP il binasında baskın yapılması ve yapılan aramanın ardından aralarında DTP İl Başkanı Abdurrahim Taşçı’nın da bulunduğu 20 kişi gözaltına alınması yine bu “mayınlı” iklimde gerçekleşmiştir.
DTP’ye ya da genel olarak Kürt sorununa duyarlı olan, taraf olan kesimlere yönelik şiddeti, gözaltı ve tutuklamaları “meşrulaştıran”, bu düzeyde “popülerleştiren” medya organları, bu zoru uygulayanlar kadar sorumludur.
Vedat İlbeyoğlu

Evrensel'i Takip Et