5 Mart 2007 01:00

YAŞADIKÇA


Bir sorunu sorun olmadan önlemek, sorunun çözümünden hem daha kolaydır hem de çok daha ucuza mal olmaktadır.
Bunu günlük yaşamımızın birçok kesitinde görebiliriz. Örneğin otomobilin bakımının yapılması masrafları, bakım yapılmadığı için oluşacak kazalardan ve başka zararlardan daha ucuza mal olmaktadır. Hatta bazen öyle sonuçlarla karşılaşırız ki parayla ölçülemeyecek derecede ağır bedeller ödeyebiliriz.
Hastalıkların önlenmesi için alınacak koruyucu önlemler, hastalıkların tedavisi için harcanan ve harcanacak para, zaman, emek gibi değerlerin yanında çok önemsiz kalmaktadır. O nedenle çocuklara aşı yapmak, çevrenin sağlıklı bir şekilde olması için gerekli önlemleri almak, bu önlemleri almamamız durumunda ortaya çıkacak bedellere göre devede kulaktır.
Benzer durum doğal çevre için de geçerlidir.
Zehirli atıklarla kirletilen yeraltı sularının temizlenmesinin maliyetiyle, o atıkları üreten endüstriyel kuruluşların yarattığı katma değeri karşılaştıralım. O kuruluşlarda elde edilen kârın bin katını harcasalar, o kaynağı eski durumuna getirebilirler mi? Hele bir de kuraklık sonucu temiz suya gereksinim olursa, bu suyun değerini hangi altınla, gümüşle, dolarla ölçebilirsiniz?
GAP bölgesinde, yanlış sulama sonucu toprakların tuzlanarak elden çıkacağı şimdiden öngörülmektedir. Bir zamanlar “verimli ay” olarak tanımlanan Mezopotamya bölgesindeki toprakların yüzde 80’i tuzlanarak elden çıkmıştır. Kalan toprakların tuzlanmaması için şimdiden önlem almak, ileride ortaya çıkacak sorunu çözmenin getireceği bedelin binde kaçına denk gelir? Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Hele bizim ülkemizde bu tür örnekler çok daha fazla verilebilir. Ama sorun, sadece bizim ülkemizle sınırlı değildir. Bugün yerkürenin tamamını ilgilendiren küresel iklim değişimi sorunuyla karşı karşıyayız. Ve bütün bu sorunların temelinde ise açgözlülük yatmaktadır.
Toprağını yanlış sulayıp tuzlandırarak kullanılamaz duruma getiren toprak sahibinin amacı, bu toprakları bol bol sulayarak daha fazla ürün almaktır. İlk yıllar gerçekten de iyi ürün almıştır. Ama giderek, aldığı ürün azalmaya başlamış ve en sonunda götürüsü getirisini karşılayamaz duruma gelince, ekmekten vazgeçmiştir. Burada, hem açgözlülük hem de bilinçsizlik geçerli olabilir.
Peki, küresel ısınmaya neden olanların, bundan 20-30 sene önce yapılan uyarılara karşın önlem almamalarına ne demeli?
Bu durumu sadece açgözlülükle ya da bilinçsizlikle açıklamak mümkün mü?
Çünkü doğaya en fazla zarar verenler, bilimden ve teknolojiden en fazla yararlananlardır. Bunların yaklaşan tehlikelerden habersiz olmaları mümkün değildir. Anlaşılan, ellerindeki zenginliklerin onlara ileride de aynı yaşam standardını sağlayacağını düşünmüşlerdi. Ama küresel ısınma sonucu ortaya çıkacak olan iklimsel değişimler, uygarlıkları silip süpürecek boyutta görünmektedir. Çünkü yeryüzündeki en büyük yok oluşların altından iklim değişiklikleri çıkmıştır. Yerkürenin aşırı ısınması ya da bir buzul çağına girmesi durumunda ortay çıkacak koşulların, giderek şimdiki küresel egemenlerin tacını tahtını yerle bir edeceği ortaya çıkmıştır. Çünkü doğa en güçlü olandır. Dünyanın yüzlerce milyon yıllık serüveni bunu binlerce kez kanıtlamıştır. Doğaya hükmetmeye kalkışmak, ancak kendine zarar vermektir. Bu gerçeği bilim insanları yıllardır dile getirmektedirler. Davos’ta yapılan zirvede katılımcıların, en büyük sorunun küresel ısınma olduğu konusundaki görüşü, bu kesimin de uyanmaya ve gerçekleri görmeye başladığının göstergesidir. Ama bütün bunlara karşın ABD’nin hâlâ gerekli önlemleri almamak için direnmesi, emperyalizmin böyle kritik bir durumda bile ne kadar canavarlaşabileceğinin kanıtıdır.
Şu bir gerçek ki tek yanlı faydaya, yani sömürüye dayalı hiçbir etkinlik, bu etkinliği yapanlara yarar getirmemektedir. Bu durum, insan insana ilişkilerde de insan doğa ilişkisinde de geçerlidir. Ancak bir bütün olarak daha iyiye, daha güzele, daha doğruya yapılan yolculuklar, olumlu sonuçlar doğurmaktadır.
Küresel ısınmanın sonucu olarak ortaya çıkmaya başlayan ve ileride daha da ileri boyutlara ulaşacak olan felaketlerin vereceği maddi ve manevi zararı, endüstrileşmenin insanoğluna kattığı bütün katma değerlerin bin katını verseler, karşılayabilmeleri mümkün değildir. O nedenle şimdiden bütün dünyanın insanlarının yaşadıkları yerküreye sahip çıkmaları; kirliliğin sadece kendi ülkelerinin dışına çıkartılmasının çözüm olmadığını bilmeleri ve dayanışma içerisinde olmaları gerekiyor.
Çözüm, sömürü değil paylaşımdır. Çünkü en ucuz ve en kolay çözüm budur!..
Enver Şat

Evrensel'i Takip Et