4 Mart 2007 01:00

tarih - kadın mücadelesi 150 yaşında


Tarih 1857... New York’ta bir dokuma fabrikası... Çok ağır çalışma koşulları, çok uzun iş günleri ve bunların tam tersi olarak çok düşük ücretler... Koşulların düzeltilmesi yerine, her geçen gün daha da dayanılmaz hale gelmesi kadın işçilerin artık tahammül sınırını zorlamaya başladı. Greve çıkma kararı alan kadınlar, taleplerini de açıkladılar: “Daha iyi koşullarda çalışmak, 10 saatlik işgünü, eşit işe, eşit ücret...”
Patronun ise, diğer işçilerin grevci kadınlarla dayanışmasını önlemek için bulduğu “çözüm” yolu; fabrikanın kapılarına kilit vurmak oldu. Bu sırada çıkan olaylar sırasında fabrika içinde şüpheli bir yangın başladı. Ancak içerideki kadınların kaçabilecek hiçbir yeri yoktu. Sadece daha iyi koşullarda çalışmak isteyen 129 kadın, yanarak hayatını kaybetti. Takvimler 8 Mart 1857’yi gösteriyordu...
Yıl 1908... Yine bir 8 Mart’ta yine dokuma işçisi kadınlar grev başlatarak, işyerlerini işgal ettiler. Ama bu kez taleplerini biraz daha genişlettiler: “8 saat iş günü, çocuk emeğinin sömürülmesine son verilmesi ve kadınlara oy hakkının tanınması.”
1909’da ise Manhattan’da 20 bin gömlek işçisi kadın grev yaptı. Kısa sürede diğer fabrikalara yayılan grev sırasındaki polis saldırısında, yüzlerce kadın yaralandı, yüzlercesi de tutuklandı. Ama grev, yaklaşık iki ay, patronlar talepleri kabul edene kadar sürdü.
Bu grevden bir yıl sonra, 1910 yılında II. Enternasyonal, Danimarka’nın Kopenhag kentinde toplandı. Konferansta, Alman Delege Clara Zetkin, 8 Mart’ın, dokuma işçisi kadınların anısına, “mücadele günü” olarak ilan edilmesini önerdi.
Clara Zetkin’in bu önerisinin kabul görmesiyle 8 Mart, 1910 yılından bu yana, cinsel ve sınıfsal sömürüye karşı “Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü” olarak tüm dünyada kutlanmaya başlandı.
Tarihten kadın sesleri
Amerikalı dokuma işçisi kadınların hakları için verdikleri mücadelenin yıldönümü 8 Mart, her şeyden önce, kadınların hak eşitliği mücadelesinde bugünlere nasıl gelindiğinin hatırlanması açısından önemli.
150 yıl geçti ve 1857’den 2007’ye, elbette çok şey değişti. Ancak emekçi kadınların toplum içindeki konumu açısından, bugünkü tablonun pek parlak olduğu söylenemez. Evde, işte, sokakta “ikinci sınıf” muamele gören kadınlar, 150 yıl önce dile getirilen talepler için hâlâ mücadele etmek zorunda.
Kadınlar, çalışma hayatına girmek amacıyla 1800’lerden bu yana taleplerini dile getirdi, mücadele etti ve bu amaçla grevlere katıldı. Kadınların yer aldığı grevlerin en ünlülerinden birisi kibritçi kadınlar greviydi. Kibritçi kadınlar, Londra’daki Bryant ve May fabrikalarında en dehşet verici koşullar altında çalışmaktaydı. Çoğu, beyaz fosforla çalışmanın bir sonucu olarak çene kemiği hastalıklarına yakalanıyordu. Çene kemikleri çürüyor ve yemek yiyemiyorlardı. Çalışma koşullarının düzeltilmesi için 1889 yılında yaptıkları grev kitlesel bir destek gördü. 1908’de, “beyaz fosfor” maddesi, sendikal hareket sayesinde yasaklandı.
İngiltere, sonraki yıllarda da önemli kadın direnişlerine sahne oldu. 1962 yılında 200 bin kadını temsil eden 19 sendika, işverenle eşit ücret sözleşmesi yaptı. 1970’de Londra’da gece temizlik işçileri sendika için mücadele ettiler. 1972’de Goodman’da çalışan kadınlar eşit ücret için grev yaptılar. 1973’de çoğu kadın yüz binlerce hastane işçisi ilk ulusal grevlerini yaptılar. 1973’de çorap fabrikasında çalışan Asyalı kadınlar ırk ayrımına karşı gösteri yaptılar. 1975’de eşit ücret için Heywood’da kadınlar 11 hafta grev yaptı.
Feshane direnişinden, ekmek “isyanına”
1908 yılı, Türkiye’de zor ve kötü şartlardaki çalışma koşullarına tepkinin şiddetlendiği, grev dalgasının yayıldığı bir yıl oldu. Bu dalga içinde 100’ü aşkın grev örgütlendi, bunlardan 40’a yakını kadınların çalıştığı gıda, tütün, dokuma gibi iş kollarında yapıldı.
1 Ekim 1908 İzmir-Aydın demiryolu grevinde, grevcilerle, güvenlik güçleri arasındaki çatışmaya kadınlar da katıldı.
Günde 16 saat çalışıp ellerine geçen 40 para ya da 2 kuruşla, 5 kuruş olan ekmeği bile alamayan Sivaslı kadın işçiler, 25 Haziran 1908’de eylem yaptı. Dayanılmaz bir hale gelen kıtlık ve açlık yüzünden 50 kadar kadın, Sivas Belediye Başkanı’nın evini taşlayarak, buğday depolarını yağmaladı.
1910 yılında ise, Bursa’da greve giden 30 bin işçiden çoğu kadındı. Bilecik’te de bin ipek işçisi greve gitti
22 Ağustos 1876’da ise, Feshane’de çalışan onlarca Rum ve Ermeni kadın işçi, Bab-ı Âli’ye (Başbakanlığa) yürüyerek, Sadrazama bir dilekçe sundular ve ödenmeyen ücretlerinin ödenmesini istediler.
Bir işçi olarak grev komitelerinde yer alan kadınlar olduğu gibi, grevci eşlerine destek olan, onların yanlarında yer alarak dayanışmaya giren kadınlar da vardı.
Misal, 27 Ocak 1873 tarihinde yapılan Tersane grevinde kadınlar, burada çalışan babalarına ve eşlerine destek vererek, grevlerine katıldılar...

Evrensel'i Takip Et