11 Mart 2007 01:00
kolombiyada sendikacılık cesaret istiyor
Maria Mercado Alvarezin çiçek ayıklama masasının üzerinde kocaman desteler halinde çiçekler toplanmış. Genç kadın gün boyu binlerce karanfili uzunluklarına, renklerine ve kalitelerine göre ayırıyor. Colibri Flowers şirketi kırmızı, sarı, beyaz, pembe, portakal ya da limon rengi karanfilleri toplatıp dağıtımını yapıyor. Yaklaşık yirmi değişik renkte ve iki düzine çeşitte karanfili, başkent Bogota yakınlarındaki envai biçim ve büyüklükteki seralarda yetiştiriyorlar.
Ayıklama işlemi akort sistemi ile yapılıyor. Kadınların hemen hiçbiri ayıklama masasının yanından geçen birine bakamıyor bile. İşletme, altı yüz kişilik personeli ile ayda beş milyon karanfili elden geçiriyor. Colibri Flowersın bu branşta iyi bir itibarı var; çünkü seralarda adil ve çevreye fazla zarar vermeden üretim yapılıyor. Bu da işletmenin Max Havelaar kalite damgasını taşımaya hak ve de yığınla müşteri kazanmasını sağlıyor. Colibri Flowers güzel kokulu ürünlerini tüm dünyaya ihraç edebilmek için olumlu bir imaj ve adil ticaret etiketine çok önem veriyor. Üretimin büyük bir bölümü Kolombiyanın en büyük çiçek alıcıları olan Avrupa ve Japonyaya gönderiliyor. Colibri Flowers gibi örnek bir işletmede bile kadınlar Sendikalarda örgütlü müsünüz? sorusuna çekinerek yanıt veriyorlar. Maria Mercado Alvarez gülüyor. Sadece yan masadaki iş arkadaşı ise omzunu silkiyor ve çevre sorumlusu Maria Fernando Rojasa bakıyor. Çalışanların çıkarlarını savunan bir işçi komitesi var! diyor çabucak ve ayıklama salonu ve seralardaki turuna devam ediyor.
Sendika istenmiyor
Colibri Flowers çalışanları arasında tek bir sendika üyesi bile yok! Beatrix Fuentes adlı genç kadın, Bu durum Kolombiyadaki yaklaşık 500 tesis açısından yeni bir şey değil diyor. Genç kadın, Kolombiyanın en büyük çiçek üreticilerinden biri olan Splendor Flowers İşçilerinin Sendikasının (Sintrasplendor) Başkanı.
Sintrasplendor 2001 yılında kurulan Untrafloresa bağlı ve 1400 Untraflores üyesinden 930una sahip olduğu için de çiçek sektöründeki bu ilk bağımsız sektör sendikasının omurgasını oluşturuyor. 1998 yılında ABDli Dole tekelinin eline geçmeden önce şirketin plantajlarındaki seralarında 2000 işçi çalışıyormuş. Dole o zaman ülkenin en büyük beş çiçek üreten şirketini satın alarak piyasaya egemen olmuş.
İlginçtir ki, Kolombiya ticaret kayıtlarında Dole adına rastlanmaz! diyor Beatriz Fuentes. Beatriz bu çokuluslu tekel hakkında hiç de iyi şeyler düşünmüyor. Çünkü Dole, Kolombiyadaki El Corzo ve Porcelain Flowers adlı plantajları kapatmayı düşünüyormuş.
Dolenin çiçek bölümünün şefi olan John Amaya, geçen yıl Kolombiyaya yaptığı gezi sırasında bunun sadece ekonomik nedenlerden ötürü düşünüldüğünü söylemişti. Bu karar, 2 bin 600 işçiyi etkileyecek ve işçiler Amayanın dediklerine pek inanmıyorlar. İnanmayanlardan biri de Corporacion Cactus adlı devlete ait olmayan örgütün müdiresi Aura Rodríguez, Şirketi kapatmak yoluyla bağımsız bir işyeri sendikasını devre dışı bırakmanın hiç de ilk örneği olmayacaktır bu diyor.
Aura, on yıldan fazladır bir yandan çiçek sektöründeki çalışma koşullarının iyileştirilmesi için mücadele ederken, diğer yandan da Doleye Kolombiyadaki mülkiyet durumu hakkında açıklama yapması çağrısını yapıyor. Gerçi sağır sultan ile konuşsa daha iyiydi.
En az 13 plantaj Dole tekeline ait. Ama biz, plantajların en az yüzde 25inin Dole tarafından doğrudan ya da dolaylı yollardan kontrol edildiğini düşünüyoruz ifadelerini kullanıyor.
Nitekim John Amaya da açıkça El Corzoda örgütlü işçilerle sorunlar yaşandığını söylemişti. Bu alışılmış bir şey değildi. Çünkü 2004 yılında Sintrasplendorun kuruluşuna kadar plantajda sendika yoktu.
Üç hafta sonra da Sinaltraflorun yöneticileri gelip bir sarı sendika kurdular. Bu, bizi frenleme çabasından başka bir şey değildir diyor, Beatriz Fuentes, Evet bu da bir ilk değil, çünkü yaklaşık 32 yıldır uğraşan Sinaltraflor ihtiyaç duyulduğunda, hep patronların çıkarı doğrultusunda aktif olmuştur!
İş hukukunda damping
İşverenlerin yararına çalıştıkları için sarı diye adlandırılan sendikalar nedeniyle birçok alanda işçilerin haklarının içi oyulmuş durumda. Oscar Tascon, gıda iş sektörü sendikası Sinaltrainalda insan hakları uzmanı olarak çalışıyor.
Bizim için 2005 yılından beri mücadele ettiğimiz bu sarı sendikalar bir fenomen haline geldiler diyor 47 yaşındaki eski Nestle tekeli işçisi. Tascon ise, Sinaltrainal ve diğer sendikalardaki üye kaybının esas nedeni ise, iş alanlarının ayrılması ve sendikalarda örgütlü işçilerin tehdit edilmesidir. 1990 yılında 5 bin 200 üyemiz vardı, şimdi ise 1600 diye konuşuyor. Nestle, Coca-Cola ya da Kolombiyalı soda şirketi Postobon kimi iş alanlarını ayırmış. Buralarda çalışan işçiler işten çıkarılıyor ve taşeron firmalar tarafından daha düşük ücretlerle yeniden işe alınıyorlar. Ancak taşeron firmalarda çalışan işçilerin sendikalarda örgütlenmeleri yasak. Çoğu kez sadece yaklaşık 245 YTL civarında olan asgari ücret alıyorlar ve işten çıkarıldıklarında ise tazminat hakları bile yok diyor Tascon. Bu model Kolombiyadaki birçok sektörde yaygın olarak uygulanıyor.
Kolombiyadaki sendika üyesi işçilerin sayısı da giderek azalıyor. 42 milyonluk nüfusta yaklaşık 1 milyon sendika üyesi var ki, bunların da 600 bin kadarı en büyük sendika konfederasyonu olan CUT üyesi. Ama sadece sendikacılara karşı uygulanan şiddet değil, çalışma durumları da işçi temsilcilerinin etkisini azaltıyor.
Nestle örneği
Ben, Valledupar ve Bucaragrandede Nestlede çalıştım. Her iki işletmede de patronlar işçi haklarını budadılar diyen Tascon, 2002 Ekiminde aralarında Luciano Enrique Romeronun da bulunduğu dokuz arkadaşıyla birlikte işten atıldığını söylüyor. Nestle Basın Sözcüsü François Xavier Perroudun dediğine göre, bu dokuz sendikacı Valleduparda yapılan bir yasadışı greve katılmışlardı!
Biz, o zaman sadece fabrika dışındaki bir protesto toplantısına katılmıştık, greve değil! diyor Tascon ve ekliyor, Ama bu eylem Çalışma Bakanlığı tarafından yasadışı bir iş bırakma eylemi olarak değerlendirildi ve işten atılmamızın gerekçesi sayıldı.
Oscar Tascon ve arkadaşları başarısız bir şekilde bu karara karşı mücadele etmiş. Kendisi daha sonraları ölüm tehditleri nedeniyle Valledupardan ayrılmak zorunda kalmış ve şu anda dışardan pek belli olmayan, ama çok sıkı korunan sendikası Sinaltrainalın Bogotadaki merkezinde çalışıyor. Diğer arkadaşları da, kendilerini emniyete almak zorunda kalmışlardı. Luciano Enrique Romero da işten çıkarıldıktan sonra, uzun bir süre Avrupada yaşamış ve sonra Kolombiyaya geri dönmüştü. 2005 Eylülünde de bağlanmış, işkence edilmiş ve kırk bıçak darbesi ile delik deşik edilmiş olarak cesedi bulunmuş.
Romeronun dul eşi Sinaltrainal Sendikası ve merkezi Washingtonda olan Uluslararası İşçi Hakları Fonu ile birlikte 2006 Ekiminde ABDdeki Miamide, Nestleye karşı dava açmış. Muhtemelen kontra güçler tarafından işlenen cinayette tekelin sorumlu olduğu belirtildi. Gerekçe olarak da, Luciano Enrique Romeronun, 2002 yılındaki skandalın ortaya çıkarılmasında büyük rol oynaması gösterildi. O zaman Nestlenin kullanma süresi çoktan geçmiş süt tozlarını yeniymiş gibi etiketleyerek pazarladığı ortaya çıkarılmıştı. Bu arada Romeronun dul eşi Nestleye karşı açtığı dava dilekçesini geri çekmek zorunda kaldı. Uluslararası İşçi Hakları Fonunun avukatı, yaptığı açıklamada, Bayan Mendoza Mejía şehit olmak istemedi! ifadesini kullanmıştı.
Nestle Basın Sözcüsü Perroud, İsviçrede yayınlanan hafta sonu gazetesi WOZun sorusu üzerine, İsviçreli Nestle tekelinin zamanı geçmiş süttozu kullandığı iddialarını inkâr etti. Aynı şekilde, Romeronun, Nestledeki skandalın ortaya çıkarılmasındaki rolünü de kabul etmedi ve tekelin Kolombiyadaki fabrikalarına üçüncü kişilerin girişlerine genel olarak izin verilmediğini ileri sürdü.
Son yirmi yıl içerisinde, Romerodan başka dokuz örgütlü Nestle işçisi daha katledilmiş. Kolombiya, sendikacılar açısından dünyanın en tehlikeli ülkesi sayılıyor. 2005 yılında 70 işçi temsilcisi öldürüldü diyor Domingo Tovar, Kasım 2006 tarihine kadar da 71 ölü işçi önderi kaydedildi. Domingo 50 yaşında ve ülkenin en büyük sendika konfederasyonu olan CUTun insan hakları temsilcisi. Bu adam, Kolombiyanın en iyi korunan kişilerinden biri olarak sayılıyor.
Sendikacı avı
Tovar, çelik zırhlı limuzini ile Bogota sokaklarına çıktığında yanında 4-5 özel koruması oluyor. Çünkü kontraların ölüm listesinde olduğu biliniyor. Yıllardan beri paramiliter kontraların sermaye ve onların siyasi temsilcileriyle yakın ilişkilerine vurgu yapıyor. Son aylarda da, bununla ilgili yığınla kanıt ortaya çıkarıldı. Birçok Kolombiyalı parlamenter, kontralarla ilişkileri ortaya çıkarıldığı için sırayla istifa etmek zorunda kaldılar. Tavor, CUT üyelerinin katledilmesinden kontraları sorumlu tutuyor; 1991 yılından beri 2205den fazla işçi arkadaşımız katledildi.
Kolombiyadaki sendikaların örgütlülük derecelerinin zayıf olmasının esas nedenlerinden biri de bu. Bunun sorumlularından biri de Tavora göre çokuluslu tekeller. Bunlar hiçte öyle insan hakları ya da işçi haklarına katkıları nedeniyle saygı duyulmuyorlar. Paramiliter kontra çeteleriyle Coca-Cola, Nestle, Amerikan maden tekeli Drummond ve BP arasında ilişkiler olduğuna dair kanıtlar var ifadelerini kullanıyor.
Bu kanıtlar ve kaydedilen tehdit telefonları, yıldırma denemeleri, sendikalara karşı çıkarılan bildiriler ve düzmece şahit ifadeleri gibi belgeler açılan birçok davanın da temelini oluşturdu. Ama sadece sendikacılara karşı işlenen hiçbir cinayetin aydınlatılmadı. Bu sadece Kolombiyada değil, ABDde de öyle. Orada da Coca-Cola, Drummond ve Nestleye karşı davalar medyanın ilgisini çekecek biçimde açıldılar. Sahip olduğumuz tek şans direnişin enternasyonalleştirilmesidir! diyor Domingo Tovar. Sendikacıların katledilmesini protesto için Coca Colaya karşı ABD üniversitelerinde başlatılan boykot ve yine Avrupada açılan uluslararası kampanya; Coke Kills (Kola Öldürürür) de tekeli fena halde rahatsız ediyor. Ve sonunda açılan davalar etkisini göstermeye başladılar; Coca-Cola sonunda Sinaltrainal ile ilişkiye geçerek, davalar ve katliam iddiaları hakkında kamuya kapalı da olsa- görüşmeye hazır olduğunu açıkladı.
Knut Henkel Çeviren: Yüksel Dalyan
Evrensel'i Takip Et