12 Mart 2007 01:00

Ücretli öğretmenlikten intihara…


Genç bir nüfusa sahip olması dolayısıyla, Türkiye için en önemli, en kapsamlı hizmet alanlardan birisi de eğitimdir. Eğitim sistemimiz, yıllardır sürdürülen bilinçli politikalar sonucu tam bir sorun yumağı haline gelmiş, okul öncesi eğitimden üniversite sistemine kadar tüm alanlar işlevini yerine getiremez olmuştur. Türkiye’de yıllardır bir ulusal eğitim politikası oluşturulamamış, aksine her hükümet, her bakan değiştiğinde eğitim politikaları da siyasal iktidarların görüşlerine göre değiştirilmiştir.
Bu gelişmeleri en iyi anlatacak olan ve eğitimde insan unsurunu gözden kaçıran yapılaşmanın en son dramı Bursa’nın Gürsu ilçemizde Hamdi Çalış İ.Ö. Okulu’nda üç yıldır sözleşmeli olarak değişik okullarda çalışan Şengül Özkan öğretmenimizin intihar etmesidir. O’nu intihara taşıyan nedenler elbette çok önemli ve de eğitim alanında olduğundan daha da dikkatle irdelenmesi gereklidir.
Sözleşmeli olarak birçok okulda görev yapmış ve ailesini de geçindirmeye çalışan arkadaşımız, umudunu son atamalara bağlamış, en son şubat atamalarında da kadrolu olarak atanamayınca bunalıma girerek intihar etmiştir.
Aslında Şengül öğretmenin yaşadığı tam anlamı ile Türkiye’nin geldiği noktayı özetliyor: Baba iflas ederek uzun süredir kayıp. Şengül İki kardeş ve anneye bakmak zorunda kalıyor. Güçlükle bitirilmiş üniversiteden sonra önüne çıkarılan KPSS sınavı ve 400 YTL gibi bir ücrete dört nüfusa bakmak! Üstelik genç bir öğretmen olmanın yanında, genç biri Şengül, ablasıyla iktidardaki siyasi partiye gidip hak kazandığı öğretmenliği dilenmek zorunda kalıyor. Ama yine atanamıyor! 19 Şubat’ta başka çıkış ve dayanma noktası bulamadığından da intihar ediyor.
Bu ilk değildir. Basında Adana ve Tokat ilimizde aynı şekilde yaşanan olaylar önceden manşetlere taşınmıştı. Şimdi Şengül Özkan yarın daha da acı tabloların yaşanacağının habercisi değil de nedir? Bu kadro sistemini bilinçli olarak, İMF politikaları ile sürdüren hükümet ona bağlı Milli Eğitim, Maliye Bakanlığı bu yıkımı göremiyorlar mı? Sosyal yıkımı tahmin edemiyorlar mı? Elbette farkındalar ve ısrarla sürdürüyorlar.
Ablasının söylediği söz önemli: “Bu politikalar O’nu intihara sürükledi ben mutlaka hesabını soracağım”! acıyla söylenen ama mücadele edilmesi gereğini belirten bir söz.
Yüz bin eğitim çalışanı sözleşmeli ek ders karşılığı, ders karşılığı şeklinde yol parasına dahi çalıştırılmaktadır. İşsiz kalmaları okul müdürü, bir bürokratın iki dudağı arasında, çok iş yaptırıp hiçbir sosyal hakkı olmadan,(emekli olmaları neredeyse imkânsız) çalışmaktadırlar.
Bu çalışma biçiminin okullarımıza, çocuklarımıza olumlu yansımasının imkânsızlığını da tartışmaya da gerek yoktur. İhtiyaç herkesin malumu 165 bin ama kadrolu istihdamı çok az sorun artarak büyüyor
Tarihsel deneyler göstermektedir ki, belli bir alanda değişiklik yapılması, o alanı oluşturan esas öğelere rağmen gerçekleştirilemez. Eğitim sistemimizin, kendine özgü sorunları göz önüne alınmadan, sadece uluslararası ekonomik yapılanmaya “uyum” amacıyla yeniden yapılandırılması bazı sakıncalar içermektedir. Her şeyden önce eğitim sisteminin temel öğeleri, öğretmenlerimiz, eğitim çalışanlarımız, öğrenciler, veliler ve onların örgütleri olan sendikalar bu sürecin dışında tutulmak istenmektedir. Oysa eğitim sisteminin yapısal, yönetsel sorunlarını gün geçtikçe daha derinden yaşayan, eğitim emekçileri, öğrencilerimiz, öğrenci velileri, yani tüm toplum kesimleridir
Türkiye’de eğitim sisteminin sağlıklı bir yapıya kavuşması, her şeyden önce, eğitimin bir “kamu hizmeti” olarak görülmesinden geçmektedir. Eğitimin temel bir insan hakkı olduğu, bu nedenle, herkesin nitelikli, kamusal eğitim hakkından yararlanabilmesinin ancak kamusal hizmet anlayışı çerçevesinde gerçekleşebileceği unutulmamalıdır. Bu noktada Türkiye’nin çıkarı, kamu hizmetlerinin savunulmasından ve bu hizmet örgütlenmesinin demokratikleştirilmesini savunmaktan geçmektedir. Tüm bu nedenlerden dolayı, geniş toplumsal kesimlerin ve sendikaların, kendi taleplerini ve gerek siyasi iktidarın ve Milli eğitim Bakanlığı’nın belirtilen politikaları ile çelişkilerini açıkça ve ısrarla ortaya koymaları ve diğer haklar gibi eğitim hakkını da kullanmada ısrarcı olmaları, önümüzdeki süreçte önemini korumaktadır.
Rasim Koçer Eğitim Sen Eğitim sekreteri (BURSA)

Evrensel'i Takip Et