19 Mart 2007 01:00

YAŞADIKÇA


Bizim yörede yaşanan bir hikayeyi paylaşmak istiyorum sizinle.
Bektaş’ın karısı öleli sekiz ay olmuştu ve bu duruma bir türlü alışamamıştı Bektaş. Bir gün arkadaşlarıyla efkar dağıtırken “Ben şimdi kadınsız ne yaparım, nasıl yaşarım?” diye dert yanmaya başlar Bektaş. Üstelik “Dul olduğum için kimse kızını vermez” diyerek umutsuzlaşır. Arkadaşları da “Ne düşünüyorsun Bektaş, sen de kendine bir kız kaçırırsın olur biter” derler.
Bektaş biraz yarım akıllıdır ama bu iş kafasına yatar. Ve köyün en güzel, en ciddi, en beğenilen kızlarından yukarı mahalledeki Havva’yı gözüne kestirir. Havva, köyün bütün delikanlılarının evlenmek istediği bir kızdır. Ama başına geleceklerden de habersizdir.
Havva bir gün kalaylı bakır su kaplarını eline alır ve salına salına aşağı mahalledeki pınara gelir.
Pınar, Bektaşların evine yakındır.
Bektaş pusuda beklemektedir.
Havva pınara gelince Bektaş doğruca pınara yönelir.
Havva hiç şüphelenmez. Güpegündüz köyün ortasında Bektaş ne yapabilir ki? Havva içinden “Herhalde su içecek pınarda” diye geçirir.
Ama öyle olmaz. Bektaş Havva’nın elindeki su kaplarını alır yere atar ve Havva’yı omzuna attığı gibi eve doğru koşmaya başlar.
Bunu gören yaşlılar; “Yapma oğul, kızın günahını alma! Sen dul bir adamsın, sen onun dengi misin?” derlerse de Bektaş hiçbir şeyi duymaz. Bektaş’ın gözü kararmıştır bir kere. Kızı eve attığı gibi kapıyı içeriden kösler* ve bir daha kimseye açmaz.
Kızın kardeşleri tarladadırlar. Olaydan haberleri olup silahlanıp Bektaş’ın kapıya dayanmaları iki saati bulur. Dayanırlar kapıya. “Çık ulan dışarıya, geberteceğiz seni!” diye bağırırlar. Ama Bektaş dışarıya çıkmaz. Birkaç kez daha bağırıp kapıyı tekmeleyince, kapı açılır.
Bektaş dışarıya gene çıkmaz.
Kapıda Havva belirir ve kardeşlerine şöyle seslenir: “Kardeşlerim hiç boşuna uğraşmayın. Bu babasının ağzına s…ım beni hiç** etti!” der. Kardeşleri çaresiz evlerine dönerler.
Çünkü artık bacıları bakire değildir. O artık “hiçlenmiştir.” Alıp eve götürseler onunla kimse evlenmeyecektir.
O dönemin değer yargılarına göre Havva’nın Bektaş’la evlenmesi doğru tercih olabilir. Ama günümüzde bu tür bir olayı yapanın yanına kâr kalması büyük bir ayıptır. Bugün olsa, Bektaş tecavüz ve alıkoymadan yargılanırdı.
Şimdi bu hikayeyi Bektaş’ın torunu Mustafa’dan dinleyince, akılma nedense ülkemiz üzerine oynanan oyunlar, kurulan planlar geldi. Ama bu kez plan yapanlar Bektaş gibi de değiller. Bektaş, her ne kadar Havva’yı alıkoyduysa da evlenip torun tosun sahibi oldular.
Peki, bir yanda özelleştirmeler aracılığıyla uluslararasılaştırmalar, tahkim yasaları, ulusal kaynakların çıkartılan yasalarla emperyalizme peşkeş çekilmesi, ortalıkta dolaşan BOP haritaları…
Sizce de birileri ülkemizi “hiç etme” peşinde değil mi?

* Kös: Kalın sağlam kapının evin iç tarafında kalan ağaçtan yapılan kilit sistemi.
** Hiç etmek: Değersiz kılmak, bozmak, işe yaramaz kılmak, harcamak.
Enver Şat

Evrensel'i Takip Et