20 Mart 2007 01:00
DURUM
20 Mart, ABDnin Iraka karşı saldırıya geçmesinin 4. yıldönümü. Irakın ABD tarafından işgal edilmesinin üzerinden neredeyse 4 yıl geçti. ABD Irakı işgal etmeden önce uluslararası düzeyde, yalana dayanan bir kampanya yürütmüştü. Irakın elinde kitle imha silahları bulunuyordu, 11 Eylül saldırılarında Irak yönetiminin de parmağı vardı vb... vb... Irak işgal edilerek diktatör, tiran Saddam devrilecek, ülke demokratikleşecek, insan haklarına saygı gösterilecek, Irakta barış egemen olacaktı vb...vb... ABD uluslararası hukuku, BM tutumunu hiçe sayarak hareket etti ve Irakı işgal etti. İşgalin üzerinden yaklaşık 4 yıl geçti. ABDnin iddiaları doğru çıktı mı, bugün Irak ne durumda, işler nereye doğru gidiyor?
ABD, işgale başlamasından kısa bir süre sonra Saddamı devirdi. Saddam daha sonra yakalandı ve işgalcilerin kurduğu düzmece bir mahkemede yargılanarak idam edildi. Bu iş için görevlendirilen hakim İngiltereye kaçtı ve oraya sığındı. Saddamın idamından birkaç gün sonra, Irak petrollerinin ABD ve İngiliz petrol şirketleri tarafından paylaşılmasına yönelik çok kapsamlı bir anlaşmanın yapıldığı açıklandı. Irakta kitle imha silahı bulunamadığı gibi, bu yönde ciddi bir hazırlığın olmadığı da görüldü. Ayrıca ortaya çıktı ki Irak ordusunun elindeki klasik silahlar dahi uzun ambargo dönemi nedeniyle neredeyse hurdaya çıkmıştı.
Demokrasi adına Irakta seçimler yapıldı ve seçim sonuçları ülkenin etnik nüfusu ile orantılı bir biçimde düzenlenerek ilan edildi. Demokrasi yerine mezheplerin, aşiretlerin belirleyici ve egemen olduğu, göstermelik seçimlerin yapıldığı bir sistem kurulmuştu. Böylece Irak, politik olarak neredeyse 50 yıl geriye götürülmüştü. Saddam döneminin demokrasi olduğunu kimse iddia etmezdi, ama hiç olmazsa mezhepçilik ve aşiretçilik en azından geri planda kalmış, ortak duygu ve davranışlar daha fazla önde olmuştu. Hazırlanan ve onaylatılan anayasa ile Irak fiilen mezheplere bölünmüş, hukuksal olarak bölünmeye açık, gevşek bir federal yapı egemen hale getirilmiştir.
İnsan hakları vb. konularında ise insanlığa karşı sicili zaten oldukça bozuk olan ABD, işkenceci cinayet ve katliamlarına yenilerini eklemiş, Iraklılar kadın, çocuk, yaşlı, erkek demeden katledilirken Ebu-Gureyb, bir işkence merkezi olarak işgal tarihinin utanç verici sayfalarının yazıldığı yer olmuştur. Yüzbinlerce Iraklının evleri yıkıldı, yaşadıkları yerlerden sürüldüler, her gün yüzlercesi katlediliyor. Sivil kayıplar 6 yüz bini geçmiş durumda. Irakın zenginliklerini kendi zevki ve maceraları için havaya savurmakla Saddamı suçlayanlar, Irak halkını yoksulluğun, sefaletin pençesine atmış durumdalar. Bugün Irakta barış, demokrasi, insan hakları değil vahşet, kaos, keyfilik egemen durumda.
Ama bütün bunlara karşın Irakta işgale karşı direniş gelişiyor ve güçleniyor. İşgalcilerin mezhep çatışmasını kışkırtma oyununa, bu işe yatkın birkaç dinci örgüt dışında düşen olmadı. Bunların yaptığı katliamlarla işgalcilerin örgütledikleri saldırılar birbirine karışmış durumda olsa da Irak halkının ezici çoğunluğu, mezhep çatışması tuzağına düşmedi. ABD kayıpları her geçen gün büyüyor. Resmi olarak açıklanan asker kayıpları 3 bini aştı. Bağımsız kuruluşlar, bu sayıyı onbinlerle ifade ediyorlar. Onbinlerce yaralı ABD hastanelerini doldurmuş durumda. ABD, Irak batağına tam anlamı ile gırtlağına kadar battı. Ama direniş güçleniyor ve halkı birleştirme potansiyeli taşıyor. Kuşkusuz Irak yeniden kurulacak ve bu Irakta, işgalcilere ve onların uşaklarına yer olmayacak.
Ahmet Yaşaroğlu
Evrensel'i Takip Et