18 Mart 2007 01:00

aşık veysel için


Şarkışla Emlâk yöresi, âşık edebiyatı yönünden büyük zenginlik ve ilginçlikler gösterir. Kemterî’den Agâhi’ye, Aşık Veli’den Veysel’e, Ali İzzet’ten Devranî’ye sayısız halk şiiri ustası sayılabilir.
20. yüzyıl âşıkları içinde Veysel’in özel bir yeri var. Âşık Veysel’i çağdaşı âşıklardan farklı kılan özellikleri üzerinde değişik şeyler söylenebilir. Bu yazıda, eşi Gülizar Şatıroğlu’nun söylediklerini (yazılı basında ilk olarak) Evrensel Hayat okurlarıyla paylaşmak istiyorum. Bu konuşmayı 1981 yılında yaptığımı belirtmeliyim. (Konuşmanın bir bölümü olduğunu da belirtmeliyim…)
Gülizar Ana, Âşık Veysel’in evlerine gelişini anlatıyor önce:
“Kocam ölenden sonra babam beni dedemin evine, Yalıncak’a götürdü. Orada iki sene, üç sene çalıştım.
Bir gün akşam oldu. Elimizi ayağımızı yıkadık. Kapıyı sırladık, kilitledik geldik. Tık, tık, tık, tık… Kapıyı bir vuran oldu. Bunlar, köyden doğru Yalıncak’a gidelim, demişler. Dedemin avradı dedi ki ‘Yavrum herhalde yabancı geldi, git kapıyı aç.’ Kış günü yola gidilmez. Kapıyı açtım. Amaaan dedim, iki cenderme geldi. Ben sazı cendermenin silahı sanıyom ne bileyim. ‘Anaa! İki cenderme geldi. Gelsin yavrum, adam adamı yemez, kayfe ocağına bir ateş yakak, orda otursunlar, yatsınlar’ dedi. Ordan dedem kalktı geldi. Bu şöyle taşın dibine oturdu. Dedem, ‘Kardaş nerelisiniz?’ diye sordu. ‘Emlâklıyız’ dedi. ‘Emlâk’ın hangi köyündensiniz?’ ‘Sivrialan’dan.’ ‘Uy amaaaan! Ben Hacıbektaş’a giderken orada kırk gün eğleştim’ dedi dedem. Hemen onu derakap baş köşeye geçirdiler.
Ayağını yüdük güzelce, oturdu çaldı çağırdı. Başka yerden de iki aşık geldi çaldılar, imtihan oldular.
Sonra dedem dedi ki ‘Yavrum bu ziyarete gelmedi, nasip aramaya geldi. Bildi. Arif adam, büyük adam.’ Bak sen, nasıl aklınla döndürüyon bunu? Dedeeee! dedim, beni mi alacak yoksa? ‘Eee, Hakk verirse biz döndüremek ki’ dedi. ‘Belki de alırsa alır. O Hakk’ın bileceği bir iş. Bizim bileceğimiz bir iş değil ki.’ Yok dede, dedim; gözü yok başı yok. Ben n’örüyüm dedim. Savuştu gitti. Daha hiç lâf yok. Bir iki aydan sonra baktık çıkıp gelmedi mi? Babam vermiyor. ‘Çiftini sürmez; tırpanını, ekinini, otunu biçmez. Şu diyarı gurbete gidecek de n’örecek?’
Dedem dedi ki ‘Onun nasibi onun eteğinde gidiyor. İnsan, sağlam kör olmaz mı? Hakk’ın bileceği iş. Allah bunu buna yazmış, verelim. Belki ekmek kapısı? Geldi’ dedi. ‘Buraya niye geldi? Nasip aramaya geldi. Yoksa her vakit taa Emlâk gibi yerden buraya adam mı gelir?’
İşte ondan sonra eltim geldi, âşığın arkadaşı İbrahim var o geldi. Getirdiler. Buna verdi, şenedi. Allah’ın işi. Daha buna ne diyek? Kul beni otuz atlıyla mı getirdi? Ayağımla geldim. Ondan sonra sahralara çıktı. Allah evlât verdi, devlet verdi. Oooo, Türkiye’den birinci oldu.”
Kendisine yazdığı şiiri sorduğumda şunları söyledi Gülizar Şatıroğlu:
“İşte bana bu gül yüzlü mektubu yazmış. Ben bahçedeydim. Koca İsmail derik, ‘Gülizar Mama sana bir mektup var Aşık Veysel’den.’ Okudular, elime verdiler. Mektubu koynuma soktum, aldım getirdim. İşte o zaman onu gördüm, daha görmedim. Daha ne şiirini gördüm ne mektubunu. Hakk yalanı sevmez ya!
Ama ben buradan ona bir mektup saldım. ‘Ankara’nın dört tarafı bahçeler bağlar/ İçinde eğleşir paşalar beyler/ Gözü görmez kulağı işitmez/ Bir vefasız yare bağlandım kaldım.’
Bunu almış. Çok sevinmiş. Dolandı fırlandı geldi. ‘De’ dedi, ‘O yazdığını bir daha söyle...’ Bir daha söyledim. İşte bu.”
Ben bu tür konuşmaları çok seviyorum. Çünkü sosyolojik açıdan büyük önemi var. Burada dikkat ederseniz evle arı kovanı arasında bir koşutluk var. “Kapıyı sırladık” sözü üzerinde nasıl düşünmez insan?.. Misafirlerin rahat ettirilmesi, ayaklarının yıkanması, gece yarısı dışarıda insan bırakılamayacağı, nasip aramaya gelme, her konuya doğu tevekkülü ile yaklaşma, her şeyi Hakk’a bağlama. Özürlü insanlara karşı dedenin yaklaşımı, sözle mektup yollama… Hepsi nasıl da ilginç konular.
Âşık Veysel beni Nazım kadar, Borges kadar, Dante ve Shakespeare ve Melih Cevdet kadar heyecanlandırıyor. Çünkü o, hiçbir âşığın söylemediği şeyleri söylüyor:
“Harekete kimse mani olamaz” diyor örneğin. Keşke dünyaya, Veysel’in gözüyle bakabilsek!..
Saffet Uysal

Evrensel'i Takip Et