21 Mart 2007 00:00

GERÇEK

Mersin Serbest Bölge işçilerinin geçtiğimiz cuma günü başlattığı eylem, elbette ki yılın en önemli işçi eylemi olarak görülmeyi hak edecek mahiyette bir eylemdir.

Paylaş

Mersin Serbest Bölge işçilerinin geçtiğimiz cuma günü başlattığı eylem, elbette ki yılın en önemli işçi eylemi olarak görülmeyi hak edecek mahiyette bir eylemdir.
Dün gazetemizde yayımlanan işçi mektubu ve gazetemize konuşan işçilerin anlattıkları bölgedeki çalışma koşullarının, işçilerin fiziki olarak “katlanma sınırlarını” zorladığını herkesin gözü önüne seriyor. Baskılar; kimi firmalarda tuvalete gitmek için “doktor raporu” istemeye, kimi firmalarda “fişle tuvalete gitme” yöntemiyle “sık tuvalete gidenler”in ücretlerinde kesinti yapmaya kadar vardırılmıştır. Keyfiyet, kötü muamele aşırı zorunlu mesailer, keyfi uygulamalar, her vesileyle kriz, mali sıkıntı bahanesiyle işçi haklarının tırpanlanması ve işçiyi insan yerine koymayan muameleler serbest bölge işçilerinin sabrını taşırmıştır. Bu gerekçeler üstünden başlayan, 37 (kimine göre de 50) firmadan üç bin dolayında işçinin katıldığı eylem sürüyor.
SENDİKA TARTIŞMASINA
BÜTÜN İŞÇİLER KATILMALI
Serbest bölgeler, bu bölgelerde faaliyet gösterecek firmalara vergi muafiyeti, ucuz kredi ve altyapı desteği sağlamanın yanı sıra işçileri hak-hukuk, yasa tanımadan, mümkün olan en ağır koşullarda çalıştırma amacını taşıyarak da oluşturulmuştur. Dolayısıyla bu bölgelere firma kuran patronlar; öteki teşvikler yanında, örgütsüz genç işçileri sınırsız bir biçimde sömürerek kârlarına kâr katmışlardır. Mersin’deki işçi başkaldırısı işte bu ağır sömürü koşullarına karşı ilk önemli işçi eylemi olma bakımında da son derece önemlidir. Çünkü bu, firma farkı gözetmeksizin; tüm firmalardaki işçilerin ortak talepleri üstünden ortaya çıkmış bir eylemdir.
Sendikalar, sendikacılar bu özelliğin ne kadar farkındadırlar bilmek olanaklı değil. Çünkü serbest bölge işçileri birkaç istisna dışında bugüne kadar sendikaların ilgi alanlarının dışında kalmışlardır.
Şimdi işçiler elbette sendikalaşıp sendikalaşmamayı tartışmakta; sendikacıların başka işyerlerindeki kötü marifetlerine bakarak; “Acaba sendikalaşırsak taleplerimizi elde etmek zorlaşır mı?” gibi sorular sormaktadırlar.
Sorulara verilecek yanıtların farklı olmasından korkulmamalı, bütün işçiler arasında bu sorulara verilecek yanıt tartışılmalıdır. Tartışma elbette, bir kargaşaya değil, işçilerin çok büyük çoğunluğunun fikir birliğini sağlamaya hizmet etmelidir. Bunu düzenleyecek olan da işçilerin seçtiği “komite”dir.
DİRENİŞE DESTEK VERMEK SENDİKALARIN ASLİ İŞİDİR
İşçi açısından sendikalar ve sendikacılara dair kuşkular olması normaldir ve hatta mevcut sendikacılık kültürü göz önüne alındığında çok da yerindedir. Sendikalara düşen ise işçilerin bu kuşkuları aşmaları için çaba harcamaktır. Bunun ilk koşulu ise; konfederasyon ve sendika farkı gözetmeksizin bölgedeki tüm sendikaların, sendika yöneticilerinin bu işçi mücadelesin başarısı için, kitlesel olarak yapılacak olan işyeri ziyaretlerinden direnişten yana kamuoyu oluşturmaya kadar ellerindeki her olanağı seferber etmektir. Ama bundan da önce Hak-İş, DİSK ve Türk-İş’e bağlı işkolundaki sendikaların işçilerle yakın ilişki kurmaları gerekir. Ama bunu, daha önce yaptıkları gibi rekabet ve işçileri sendikalara bölmek için değil işçi mücadelesini ilerletmek için yapmalıdırlar.
Elbette sadece şubeler değil sendika merkezleri hatta konfederasyon merkezleri konuyu gündeme alarak, işçi davasının ilerletilmesi ve sendikaların itibarı için bile Mersin’deki Serbest Bölge işçilerini gündem yapan toplantılar yapsalar, sendikal mücadeleye katkı yapan bir iş yapmış sayılırlar. Örneğin Türk-İş, “Kıbrıs davası” için Kıbrıs’ta başkanlar kurulu toplantısı düzenlemiştir. Türk-İş yönetimi (DİSK ve Hak-İş’in yönetimi de elbette bu sefer bir başkanlar kurulunu da olağanüstü olarak Mersin’de toplarsa, işçilerin dikkatlerini Mersin’e çekmek ve mücadele eden işçilere destek vermek için önemli iş yapmış olmaz mı?
EN ETKİN YOL TOPLU OLARAK SENDİKAYA ÜYE OLMAKTIR
İşçilerin ileri kesimleri içinde, sendikalaşma konusunda; “Acaba sendikaya şimdi mevcut işçilerin üye olup, zamanla sendika fikrini bütün işçiye kapsatmak için yaygınlaştırmak mı, gerek yoksa önce patronları dize getirip sendikayı kabul ettirdikten sonra mı sendikaya üye olmak gerek” tartışması yapıldığı anlaşılmaktadır.
Elbette ilk bakışta, hazır eylemde olan iki-üç bin işçiyi sendikaya üye yapmak daha kolay görünür. Ama, bu yol; sendikalaşmayı zamana yamak; yasal prosedüre takılmanın da ilk adımı olagelmiştir. Bu yüzden de; ilk tercihin sendikayı patronlara daha mücadele sürerken kabul ettirerek, tüm işçinin birden sendikalı olduğu bir yöntem hem daha akılcı hem de bugüne kadar az çok başarılı olan mücadelelerdeki işçi tarzıdır. Onun için de işçinin birlik ve bütünlüğünün üretimi durduracak düzeyde gerçekleşmesi ve patronları anlamaya zorlayacak bir baskı yaratmayı başarması gerekir.
BELİRLEYİCİ OLAN İŞÇİLERİN ARASINDAKİ BİRLİKTİR
Önceki işçi mücadelelerinin gösterdiği; böyle durumlarda asıl belirleyici olanın işçilerin birik ve bütünlüğüdür. Bu yüzden de izlenecek yol konusunda nasıl karar alınırsa alınsın işçilerin birliğini koruması gözden kaçırılmamalıdır. Çünkü, gerek patronlardan ve emniyetten gelecek basıklar. Gerekse sendika yöneticilerinden gelebilecek sorunu zamana yayma, yasalara sıkıştırma, kısa gün başarıları için uzun vadeli hedefleri görmezden gelme, hatta işçileri üye yapmaya yanaşmama gibi tutumlar karşısında da işçilerin en önemli silahı kendi birlikleridir. Ve hiçbir şey bu birliği bozmanın nedeni olmamalıdır. Eğer direniş, görünür pek bir kazanım olmadan biterse bile, (Ki burada işçilerin en büyük kazanımı; kendi mücadelelerini yönetme kararlılığını göstermeleri bu talepleri uğruna eyleme geçemeye cesaret etmedir) bitiriş, birliği koruyucu, yarın yeni ve daha ileriden bir birliği kurabilmenin tohumların atan, bugün ulaşılan birlik düzeyinin temellerini (Seçilen mücadele komitesinin yeni bir birilik düzeyine kadar serbest bölgenin mücadele komitesi olarak korunması ve işyerlerinde mücadele komiteleri kurma gibi...) koruyacak biçimde bitirilmelidir. İşçi mücadelesinin bugün içinde bulunduğu koşullar ve sınıflar mücadelesin deneyimleri bizlere bunu gösteriyor.
İ. Sabri Durmaz
ÖNCEKİ HABER

Barış ve kardeşlik için
Newroz pîroz be

SONRAKİ HABER

Otoyollarda iş yavaşlatılacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...