25 Mart 2007 00:00

‘annemin yarım kalan mücadelesini tamamlıyorum’

Mersin Serbest Bölge’de çalışan O.E. genç bir işçi. Üç kardeşin en küçüğü. Çalışma yaşamına erken atılmış. Annesi, babası da işçi. Mücadele hikayesini şöyle özetliyor: “Biz hep horlandık ve eziliyoruz.

Paylaş

Mersin Serbest Bölge’de çalışan O.E. genç bir işçi. Üç kardeşin en küçüğü. Çalışma yaşamına erken atılmış. Annesi, babası da işçi. Mücadele hikayesini şöyle özetliyor: “Biz hep horlandık ve eziliyoruz. Bunun değişmesi için mücadele veriyoruz. Ama ben aynı zamanda annemin yarım bıraktığı örgütlenme çabasını ve mücadelesini tamamlamak istiyorum.”
Bir işçi diyor ki…
Hayat hikayesini gazeteye “Bir işçi diyor ki” şeklinde aktarmamızı istiyor. Annesi de tekstilde çalıştığı için ona zarar vermemek için, adının yazılmaması ve fotoğrafının çekilmemesi şartıyla hikayesini anlatmayı kabul ediyor: “Ben bir işçi ailenin oğluyum. Babam inşaat işlerinde yıllarca çalıştıktan sonra emekli oldu. Annem ise halen çalışıyor. Evrensel gazetesi 4 gündür yanımızda sürekli bizim haberleri veriyor. Ben hem size yardımcı olayım. Hem de serbest bölgede olup bitenleri herkes öğrensin, sesimizi duysun istiyorum”.
10 yıl önce annemler başarsaydı…
‘Ben daha küçükken annem ve arkadaşları 96 yılında serbest bölgede bir fabrikada örgütlenip sendikalaştılar. Daha sonra da greve çıktılar. Ancak, işçilerin arasına siyaseti sokup, işçiyi böldüler. Tek işyeri olduğu için patronlar işçileri kolay ezdi. Annemler neticede sendikayı kaybettiler. Onca emekleri sonuçsuz kaldı. Örgütlenemediler. Ben bütün bunları o zaman yaşadım. O gün bu gündür hep araştırıyorum. İşçilerin haklarını öğreniyorum. Eğer on yıl önce annemler bunu başarmış olsaydı. Bu gün iş bırakma eylemi yapmamıza gerek kalmazdı. Bu sefer bunu tüm işçiler beraber yapıyoruz. Biz daha avantajlıyız’ diyen O.E. çabasının yarım kalmayacağına inanıyor.
Üniversiteyi kıl payı kaçırdım
O.E. serbest bölgede tekstil işinde çalışmaya 2000 yılında başlamış. Arada askerliğini yapıp gelmiş. Onun için birçok arkadaşı kendisini bilgili görüyor. Kendisi ise bilgili olmayı sadece lise bitirmeye bağlamıyor. Durumu şöyle anlatıyor: “Ben sürekli araştırıyorum. Fırsat bulursam internete giriyorum, okumayı seviyorum. İşçi haklarını öğreniyorum. Bunları okulda öğretmiyorlar.”
Ankara Gazi Üniversitesi’ne girmeyi kıl payı kaçırmış. Liseyi bitirdikten sonra abisi üniversitede okuduğu için masraflar karşılanamaz diye üniversite sınavına ara vermiş. İlk olarak babasıyla inşaatlarda çalışmaya gitmiş. Abisi öğretmen çıkınca dershaneye gitmiş ve üniversite sınavlarına hazırlanmış. Seçtiği bölüm 190 puanla öğrenci alırken kendisi 186 puanda kalmış ve böylece üniversiteyi kaçırmış. Daha sonra işçilik hayatı bütün hayatı olunca üniversite sayfası kapanmış, ancak öğrenme hevesi devam ediyor.
Düzgün bir hayat istiyoruz
Bir işçi olarak ne istediğini sorduğumuzda “Düzgün bir hayat, çalışma saatleri düzgün, insanca bir yaşam ve emeğinin karşılığının verilmesi. Biz başka ne istoruz ki? Ama bunu çok görüyorlar. Daha fazlada gözüm yok. En önemli sorunumuz fazla mesai. Hem yeterince parasını alamıyoruz, hem de hayatımız altüst oluyor. Kasım ayında 126 saat mesai yaptım. Normal çalışma saatleri dışında bir ayda 126 saat mesai.
Bunu bire bir verdiler. Yani kaç saat mesaiye kalıyorsan o kadar saat hesaplıyorlar. Mesai hafta içi ayrı, hafta sonu ayrı hesaplanmalı. Yoksa bu mesai olmaz. Biz 50 saat mesaiye kalmışsak 75 saat olarak hesaplanmalı ona göre ücret verilmeli. Hafta sonu bu iki kat olmalı.”
Mesaiye kalmayınca tehdit alıyoruz
Aşırı mesaiye kaldığı ayın son günü 36 saat tekrar mesai yaptığını ve ardından on bir mesaisine kalmadığı için tehdit aldığını, işten atılmakla, vizite ve izin alamamakla korkutulduğunu belirtiyor. Interneti sevdiğini, bilgisayarın her şey olduğunu söylüyor. Bir de futbol oynamak hoşuna gidiyor. Ancak son bir buçuk yıldır aşırı mesailerin bu uğraşlardan vazgeçmesine neden olduğunun altını çiziyor.
Bir gününü şöyle özetliyor: Sabah 06.00’da kalkıyorum. 06.26’da evden çıkıyorum. 6.36’da Servise biniyorum. 7.15’te ise işte oluyorum. Fazla mesai olmayınca bazen 19.00’da bazen de 20.00’de işten çıkıyorum. Duş, yemek derken saat 22.00 oluyor. İşten çıkar çıkmaz arkadaşıma uğrayayım, internete takılayım dersem o zaman 22.00’ye kadar dışarıda olmam lazım. Yemek ve temizlik işi derken saat 24.00 oluyor. Bu mesaisiz halimiz”.
Sekiz saat aç kalarak nasıl çalışacağız
Gece mesaiye kalınca sabah 03.00’e kadar çalışıyoruz. İşbaşı yapmaya 4 saat kalıyor. Yemek yiyip mescitte yatıyoruz. Ranza bile yok. Çoğu arkadaş serdiği kumaşlar üzerinde 2-3 saat uykudan sonra kalkıp işbaşı yapıyor. Bizden sonra verim bekliyorlar. Dinlenmiş günlerdeki gibi üretmemizi istiyorlar, biz makine miyiz? Bedenimiz yıpranıyor. Bizim de dinlenmeye, gezmeye hakkımız var. Öğlen yemeğini 12.00’de yiyoruz, akşam 20.00’ye kadar çalışıyoruz ve 8 saat aç kalıyoruz. İnsan yatarken 8 saat aç kalabilir, ama her gün çalışırken 8 saat nasıl aç aç dayanalım.
Bu sefer başaracağız…
9 aydır nişanlıyım. Evlenmek için daha 1.5 yıl bekleyeceğim. Kendimize zaman ayırabildiğimiz, emeğimizin karşılığının tam verildiği bir çalışma düzeni istiyoruz. Biz çok şey istemiyoruz. Bu sefer başaracağız, çünkü binlerce işçi olarak adım attık… Bizim ileride çocuklarımızın hakkının olması için, annemlerin yarım bırakmış olduğu mücadeleyi tamamlamalıyım. Mücadeleye devam etmek ve kazanmak için her şeyi göze aldık.
Halil İmrek
ÖNCEKİ HABER

cinsel şiddet

SONRAKİ HABER

Eski Kızılay müfettişi cezaevinde

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...