25 Mart 2007 00:00
cinsel şiddet
Dünyada 1milyar kadın cinsel şiddet mağduru. Şiddeti uygulayan genel olarak kadının aile ya da yakın çevresinden bir erkek.Kadınlar cinsel şiddete hem aile içinde hem de kamusal alanda maruz kalıyorlar.
Dünyada 1milyar kadın cinsel şiddet mağduru.
Şiddeti uygulayan genel olarak kadının aile ya da yakın çevresinden bir erkek.
Kadınlar cinsel şiddete hem aile içinde hem de kamusal alanda maruz kalıyorlar.
Tabii bunun çeşidi -sözel, ekonomik, psikolojik, fiziksel vb.- ve çeşide bağlı derecesi var. Örneğin cinsel taciz kimi zaman hissedilmez bile.
Şu bizim televizyondaki masum fındık reklamını ele alalım: Aganigi sözcüğünü kim, ne için kullanır, bunu herkes bilir. Ama burada erkeklerin performansı gözetilirken bunun kadınları rencide edebileceği hiç düşünülmez. (Kadın erkeğin cinselliğini giderme aracı mı?) Ya da olası tepkiyi engellemek için senaryoya ünlü kadınları katma kurnazlığına baş vurulur!
Cinsel şiddet kaygısının kadınlara en büyük zararı ise, onları iş yaşamından uzaklaştırmasıdır.
Türkiye üçüncü
Avrupa ülkeleri arasında yapılan bir araştırmada işyerlerinde kadınlara yönelik cinsel tacizde Türkiye üçüncü sırada yer alıyor. (4.3.2007 basın)
Erkeğin yöneticilik konumu -patron, okul müdürü, ustabaşı, başhekim vb.- taciz türü olaylara elverişlidir. Bu olaylara karışan kişiler, ne yazık ki mesleklerine duydukları saygıyı kadınlara duymazlar. Bahaneleride hazırdır: Hak ediyordu açık saçık giyiniyordu. (Sanki tesettürlü kadınlar hiç tacize uğramıyor.)
Tacizde şiddet öğesi çoğu kez açıkça görünmez. Kadınlar yetiştirilme biçimleri nedeniyle şiddete yatkın olmadıklarından tepki vermedikleri, direnmedikleri sürece erkeğin şiddete baş vurmasına gerek kalmaz. Ancak şiddetin açığa çıkmaması, tacizin özünde şiddet içerdiği gerçeğini değiştirmez.
Kadın işyerinde tacize uğrarsa yasal haklarını kullanabilir. Ama hukukçulara göre bunu açıklama cesaretini gösterenlerin sayısı azdır. (Utanma, yeni iş bulmanın güçlüğü vb. nedenlerle.)
Evlilik içi cinsel şiddet ise meşru görülür. Ancak yeni Türk Ceza Kanununa (TCK) göre, karşı tarafın rızası dışında gerçekleştirilen cinsel birliktelik suç kapsamına giriyor. Ayrıca eski ceza yasasındaki tecavüzcü ile evlendirme maddesi de kaldırılmış bulunuyor.
Elimizde bu konuda yapılmış istatistik olmamakla birlikte tanıklıklar, eğitimli, meslek sahibi kadınların da eşlerinden cinsel şiddet görebildiklerini ortaya koyuyor.
Cinsel şiddetten en çok zarar gören kesimi ise para karşılığı cinsel ilişkiye giren kadınlar oluşturuyor. Türk Ceza Kanununun (TCK) 438. maddesi, bu kesime tecavüzde ceza indirimi getiriyordu; ancak Anayasaya ve eşitlik ilkesine aykırı olan bu madde, kadın hareketlerinin eylemleri sonucu 1990da Meclis tarafından iptal edildi.
Tecavüz, cinsel şiddetin vardığı en uç nokta!
Kadın araştırmacılara göre tecavüz, cinsel ilişki değil, güç gösterisidir. Savaşlardaki tecavüz olayları da bunu doğrular nitelikte. Cinsel istek böyle topluca mı tezahür ediyor?! Amaç, düşmanın kadınlarını aşağılayarak, nesneleştirerek düşmanı aşağılamak. Futbol karşılaşmalarında kızılan hakeme edilen küfürler? Bu da erkeklik kültüründen kaynaklanmıyor mu?
Cinsellik toplumumuzda hâlâ tabudur. Cinsellikte ilk adımı erkeğin atması beklenir. Kadınlarımız cinselliği; suçluluk, ayıp, günah duygularının baskısı altında yaşıyorlar. (Cinsel ilişkiyi şiddet olarak algılayanlar da var.)
Erkek evlilik içi cinselliği hak, kadın görev olarak görüyor.
Kadının cinselliği ailenin namusuyla özdeşleştirilmiştir. (Erkek de namus bekçisi) Böylelikle kadın cinselliği kontrol altında tutulur. Zorla ve erken yaşta evlendirme, bekaret kontrolü, kadına çocuk doğurma ya da doğurmama konusunda baskı yapılması
Kadın cinselliğinin kontrol edilmesinin en uç noktası ise, son yıllarda hiç gündemimizden düşmeyen töre, gelenek vb. ataerkil gerekçelerle işlenen namus cinayetleridir.
TBMM Töre ve Namus Cinayetlerini Önleme Komisyonu Başkanı Fatma Şahin, töre ve namus cinayetlerine göç alan kentlerde, Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerinde daha çok rastlandığını belirtiyor. (10.3.2007 basın)
Bu sorun bize özgü değil. Uluslararası insan hakları örgütlerinin verilerine göre, dünyada her yıl yaklaşık 5 bin kadın namus gerekçesiyle öldürülüyor. (7.3.2007 basın)
Töre, gelenek, ahlaki değerler, yasalar bütün bunlar değişebilir ya da ortadan kalkabilir. Ama sonu cinayete bile varabilen cinsel şiddet olayları engellenemiyor.
Devletten beklenen, olaylara seyirci kalmamasıdır. Devletin tüm mekanizmaları harekete geçirilerek kapsamlı ve uzun soluklu bir çalışma başlatılmalıdır.
Konuyla ilgili öngörülen yasal düzenlemelerin şu sıralar ne aşamada olduğunu bilmiyoruz. Ancak yasalarda yapılacak değişikliklerin, kadınlara bu konuda ivedi bir koruma sağlamaya yönelik olmasını bekliyoruz.
Tülin Tankut