26 Mart 2007 00:00

YAŞADIKÇA

Hürriyet gazetesinden Özgür Ekşi’nin 15 Mart tarihli haberi oldukça ilginçtir. Bu habere göre TSK’nın üç ayda bir yayınlanan Silahlı Kuvvetler Dergisi’nin Ocak 2007 sayısında, enerjiyle ilgili olarak yayınlanan makale oldukça önemlidir.

Paylaş

Hürriyet gazetesinden Özgür Ekşi’nin 15 Mart tarihli haberi oldukça ilginçtir. Bu habere göre TSK’nın üç ayda bir yayınlanan Silahlı Kuvvetler Dergisi’nin Ocak 2007 sayısında, enerjiyle ilgili olarak yayınlanan makale oldukça önemlidir.
Söz konusu makale, nükleer enerji ve enerji politikalarına değinmektedir. Bu makaleyi internetten okuma olanağım olmadı. Çünkü derginin içeriğine ulaşmak mümkün olmuyor. Sadece sunum yazısını okuyabiliyorsunuz. Orada da zaten bu konuya değinilmemiştir.
Özgür Ekşi’nin aktardığına göre bu makalede şu başlıklara yer verilmiştir:
  • Son 25 yıldır hiç nükleer santral siparişi verilmemiş, siparişi 1978 yılında verilen en son nükleer santral, 1996 yılında faaliyete geçmiştir. Buna karşın 23 adet nükleer santral hizmet dışı bırakılmıştır.
  • Her yıl enerji gereksinimi artan ABD, elektrik gereksinimini karşılamak için nükleer santral planlamamaktadır. Gereksinim duyduğu enerjiyi termik, hidrolik ve yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılamaktadır. Buna karşın Türkiye’ye, ileri teknolojiyle çalışan santral kurmayı taahhüt etmektedir.
  • Nükleer enerjiden önemli ölçüde yararlanan Kanda, gelişmekte olan ülkeleri nükleere teşvik ederken kendi ülkesindeki 7 adet nükleer santralı kapatmış ve eski kömür santrallarını devreye sokmuştur.
  • Avrupa ülkeleri, nükleer konusunda şimdilik “bekle gör” politikası izlemektedir.
  • Dünyada şu an 200 bin ton atık bulunmakta ve buna her yıl 12 bin ton atık ilave edilmektedir. Nükleer atıkların uzun süreli depolanması, acil çözüm gerektiren büyük bir soruna dönüşmüştür.
  • Güvenlik açısından da nükleer santralleara yapılacak saldırılar tehdit oluşturmaktadır.
  • Nükleer yakıt açısından dışa bağımlılık söz konusudur.
  • Nükleer santralları savunanlar, nükleer santral kurma firmaları tarafından yönlendirildiği izlenimi veren müteahhit, bürokrat, Dışişleri Bakanlığı emekli personeli ile bilim adamlarının da içerisinde bulunduğu nükleer lobi gruplarıdır.
    Yukarıdaki konuları bizler yıllardır dile getirmekteyiz. Ama ilk kez bu konu TSK’da, bu derece açık ve doğru bir yaklaşımla ele alınmaktadır. Dergiyi çıkartanları kutlamak gerekiyor. Çünkü nükleerci lobiler, yıllardır nükleer enerjinin nükleer bomba üretiminde kullanılacağı, askeri anlamda nükleer bir güç olacağımız söylemleriyle askerleri de tavlamaya çalışıyordu.
    Enerjiyle ilgili olarak askerlerin önemsediğim bir başka girişimi ise “beyaz enerji” operasyonuydu.* Bu konuda hazırlanan iddianamede öne sürülenleri EMO, akademisyenler, uzamanlar yıllardır dile getirmişlerdi. Ama ilk defa bu soruna askerler de böyle bir operasyonla yaklaşmışlardı. Ama ne yazık ki bu konuda toplumsal muhalefet oldukça zayıf kaldı. Sonuçta bu önemli dava, toplusal yarara uygun ve toplumu tatmin edecek bir şekilde sonuçlanamadı. Çünkü giden hükümetler de gelen hükümetler de aynı zihniyette ve niyetteydiler.
    Sanırım Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde çıkan bu makale, Zaman gazetesinde çıkan röportajda “Nükleer enerjiye karşı çıkanların bir kısmı ajan” diyen Dışişleri Bakanlığı emekli personeli (emekli büyükelçi) Ömer Ersun gibilere de iyi bir yanıt oldu.
    (*) 13 Ağustos 2001 tarihli gazetemizde çıkan “Beyaz enerjiden kara tablolar” başlıklı köşe yazısı bu konuyu işlemektedir. http://www.evrensel.net/arsiv.php?txt_arsiv_tarihi=20070325
    Enver Şat
  • ÖNCEKİ HABER

    AB’ye Berlin protestosu

    SONRAKİ HABER

    Aktörler ve deneyimler

    Sefer Selvi Karikatürleri
    Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa