28 Mart 2007 00:00

Türklerin en Almanı, Almanların en Türkü

Cornelius Bischoff, Almancaya başta Yaşar Kemal olmak üzere birçok Türkiyeli yazarın kitabını kazandıran bir isim. Şubat ayında yapılan Hamburg Kitap Günleri’nin konukları arasında yer alan Bischoff, rahatsızlığı nedeniyle kitap günlerine katılamamıştı.

Paylaş

Cornelius Bischoff, Almancaya başta Yaşar Kemal olmak üzere birçok Türkiyeli yazarın kitabını kazandıran bir isim. Şubat ayında yapılan Hamburg Kitap Günleri’nin konukları arasında yer alan Bischoff, rahatsızlığı nedeniyle kitap günlerine katılamamıştı. Biz de Bischoff’u daha sonra ziyaret ederek Türkçe ve Yaşar Kemal’le tanışması, Türk edebiyatının Almanya’da nasıl karşılandığı görüştük.

Türkçeyi nasıl öğrendiniz?
1928 yılında Almanya’da doğdum. İlkokulu Almanya’da bitirdim. Babam 1925 yılında Zonguldak’ta maden ocaklarında çalışmış. Annem İstanbul’da doğmuş. Anneannem 500 yıl önce Osmanlı İmparatorluğu’na sığınan Yahudilerden gelmedir. Onlar İstanbul’da yaşıyorlar, hâlâ Ortaçağ İspanyolcasını konuşuyorlardı. Babam da annemle burada tanışmış. Babam 1927 yılında tekrar Almanya’ya Hamburg’a dönmüş. Babam antifaşist bir insan olduğu için antifaşist mücadele içinde yer aldı. Ardından Nazi döneminde bu sefer Türkiye’ye sığınmak zorunda kaldık. Onun için Türkiye bize yabancı bir ülke değildi. Babam Türkçe de biliyordu.

Türkiye’deki yaşamınız nasıldı?
İstanbul’da bir dönem okuluma devam ettim. Daha sonra Alman okulları kapatıldı. Çorum’a sürgün edildik. Çorum ezelden beri bir sürgün kentidir. Tren hattı yoktu. Daha çok askeri kışlaların bulunduğu bir şehirdi. O dönemin eğitim bakanı olan Hasan Ali Yücel’e bir mektup yazdım. O da bunun cevabını yazdı. “Cornelius Bischoff eğitimini tamamlamak için İstanbul’a geri gidebilir” diye cevap verdi. Fransızcayı burada öğrendim. Çorum’dan döndükten sonra İstanbul’da Fransız okuluna başladım. Burada Fransızca ve Türkçe imtihanlara girdim. Daha sonra da İstanbul Hukuk Fakültesi’ne hukuk öğrencisi olarak başladım. İkinci Dünya Savaşı bittikten sonra pasaport yerine geçen geçici bir kağıt alarak Hamburg’a geldim.

Hamburg’da neler yaptınız?
Hamburg’da taş üstünde taş kalmamıştı. Eğitimime Hamburg Üniversitesi Hukuk Bölümü’nde devam ettim. O yıllarda bile halen savaşın sonucu olarak fakültenin camları kırıktı. Hukuk fakültesini bitirdikten sonra Hamburg mahkemelerinde stajyerlik yaptım. Sonra ayrıldım. Limanda barsak işi yapan bir ABD firmasında tercüman olarak işe başladım. Ailem zengin değildi. Hem limanda çalıştım hem de öğrenci olarak eğitimimi tamamladım. İlk olarak 1978 yılında çevirmenlik yaptım. Çetin Öner’in kitabını çevirdim. Bir film firmasına Gülibik filminin senaryosunu yazdım ve Türkiye’de çektim. Bunun yanı sıra edebiyat çalışmalarıma devam ettim. Daha sonra Hamburg Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde okudum. O zaman anladım ki keşke edebiyat bölümü okusaydım.

Yaşar Kemal’in eserlerini çevirmeye nasıl başladınız?
Daha önce Yaşar Kemal’in kitaplarını Almancaya çeviren İsviçre yayınevi (Unionsverlag/Zürih) bana telefon ederek Yaşar Kemal’i çevirir misin diye sordular, ben de kabul ettim. Yer Demir Gök Bakır’la işe başladım. Şimdiye kadar Yaşar Kemal’in 12 kitabını çevirdim. Yaşar Kemal’in yazdığı romanlar 1955 yılından beri Almanca’ya çevriliyor. Benden önce Frankfurt’ta bir Türkoloji profesörü olan Brans tarafından çevrildi. Benim Türkçeden çeviri yaptığımı ise Gülibik filminin çevirisinden öğreniyorlar.

Yaşar Kemal’in dünya edebiyatındaki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yaşar Kemal Türkiye’nin en önemli roman yazarlarından biridir. Böyle roman yazan çok azdır. Romanlarını birinci sınıf olarak görüyorum. Dünyaca ünlü edebiyatçılar arasında yer alıyor. Dostoyevski’den Günter Grass’a kadar... Yaşar Kemal’e ilgi çok büyük oldu. Aynı zamanda en çok okunan yazarlar arasında yer aldı.
Yazarın Almancaya çevrilen eserlerine ilgi nasıl oldu? Herhangi bir tartışma yarattı mı?
Hayır herhangi bir tartışma yaratmadı. Büyük bir yazar olarak Alman edebiyatında yer buldu. Yaşar Kemal’in 16 eseri Almancaya çevrildi. Her yeni çıkan kitabı Almanca’ya çevriliyor. Fakat Yaşar Kemal “Cornelius benim kitaplarımı en iyi Almancalaştıran çevirmendir” diyor ve ekliyor; ”çok satılmasını sağlıyor şükran borçluyum. Cornelius Anadolu’nun Türkçesini çok iyi biliyor. Türklerin en Almanı, Almanların en Türkü Cornelius Bischoff’dur” diye bahsediyor.

Göç ile birlikte Türk yazarların eserlerinin Almancaya çevrilmesinde nasıl bir değişme oldu?
Göç ile birlikte daha fazla Türk yazarın eseri çevrildi. Çevirmenlerin sayısı arttı. Göçmenlerin burada yaşamaları Almanların Türk kültürüne ve yazarlarına ilgisinin artmasına neden oldu diyebilirim. Şimdilerde ise televizyonlarda aktörler, yazarlar, sanatçılar yer alıyor. Bunlar her geçen gün artıyor. Bunlar Yüksel Pazarkaya ve Aras Ören ile başladı. Türk edebiyatı Türkiyelilerin buraya gelmesi ile birlikte burada da yer buldu.

Almancaya ilk çevrilen Türk romanları ile bugün çevrilenler arasında ne gibi farklar var?
60’lı yıllarda Türkçeden iki kitap Almancaya çevrildi: Çetin Öner ve Aziz Nesin’in kitapları. Türklerin Almanya’ya yerleşmesi ile birlikte artık hemen hemen tüm önemli Türk yazarları tanınmaya başladı. Aziz Nesin, Yaşar Kemal, Sait Faik, Orhan Veli vb... Eskiden sadece Nâzım Hikmet biliniyordu. Çeviri fazla yoktu. Bu da bir nevi ticarettir. Para kazanmak isteyen yayınevleri okurlarının talebine göre çeviri yapıyorlar. Burada önemli sayıda Türkiye kökenli göçmenin yaşaması yayınevlerinin Türk edebiyatına, kültürüne ilgisini artırdı diyebilirim.
Türkiye’nin genel durumunu tanıtanlar ise televizyon ve sinema filmleridir. Çünkü izleyicisi var. Genellikle kolay anlaşılır şekilde anlatılıyor konular. Bir romanda sayfalar dolusu anlatılan konu sinemada bir iki kare ile anlatılıyor. Seyircinin şuuruna daha kolayca girebiliyor.
Daha önce Alman sinema sektöründe çok fazla Türk filmi yoktu. Şimdi ise daha fazla yer buluyor. Alman sinemasında tek tek önemli toplumsal olayları işleyen filmler olmakla birlikte genel görüntü kötü. Özellikle Nazi döneminde sinemada ırkçılık yapılıyordu. (Hamburg/EVRENSEL)
Cornelius Bischoff kimdir?

1928 yılında Hamburg’da doğdu. 1939-1944 yılları arasında İstanbul’da Saint George Avusturya Lisesi’nde okudu. Ailesiyle Çorum’a sürgün edildi. Daha sonra Saint Michel Fransız Lisesi ve İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Hamburg’da öğrenimine devam eden Bischoff 1978’den beri edebiyatla uğraşıyor ve Türk edebiyatından çeviriler yapıyor. 1978 yılında Gülibik romanının çevirisi için Padua Üniversitesi Şeref Ödülü’nü aldı. 1995 yılında da kendisine TC Kültür Bakanlığı’ndan teşekkür belgesi verildi.
Çevirileri arasında Çetin Öner’in “Gülibik”, “Dağlara Yazılıdır”, Ülkü Tamer’in “Memik”, Haldun Taner’in “Keşanlı Ali Destanı”, “Gülerek Ölmek”, “Şeytan Tüyü”, Aras Ören’in “Ömrünün Sürgünü”, Yaşar Kemal’in “Kuşlar da Gitti”, “Yer Demir, Gök Bakır”, “Ölmez Otu”, “Yılanı Öldürseler”, “İnce Memed”, gibi eserler bulunuyor. “Yer Demir Gök Bakır”, “40 metrekare Almanya”, “Sahte Cennete Elveda”, “Hoşçakal, Yabancı” gibi senaryolar da yazdı.
Sinan Özbolat
ÖNCEKİ HABER

Gazeteci Doğan Sivas olaylarını anlatıyor

SONRAKİ HABER

Samandıra’da neşeli idman

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...