29 Mart 2007 00:00

Bu topraklar lanetlidir varoluştan beri. Ortadoğu’dan bahsediyorum. Bütün semavi dinlerin kaynağı bu topraklar. Savaşı kutsayan yer. Ölüm petrolden değil, sudan bile ucuz! İnsan hak ve özgürlükleri öte dünyaya havale. Acı çeken insanların yükselen talebi barış, ütopyaya dönüşüyor…
Kimi bu toprakların vaat edilmiş topraklar olduğu iddiasında, kimi kutsal diye dokunuyor her karışına. Ama her nasılsa lanetli.
Bu nedenle barışa dair anlatılabilecek önemli bir hikâyemiz de yok. Bu toprakların kadim halkları arasında uyum sağlanamıyor nedense. Uzlaşmaz çelişkiyi kaderleri bellemiş buranın halkları. Egemenlik statüsünde olanları, ne pahasına olursa olsun sahip olduğu olanaklardan vazgeçmek istemiyor. Masaya oturup karşılıklı müzakerelerle sorunu çözme geleneği de olmayınca, bazen bir avuç toprak, hatta bir çakıltaşı endişesiyle çerçevesi çiziliyor haklılığının.
Resmi ideolojinin yetersiz kaldığı yerlerde hayatlarını kaybeden insanları kutsamak için dillerindeki fetvayla hazır bekleyen din adamları devreye sokuluyor. Sonsuzluğun imajı cennetin belirsiz ışıkları, çok uzaklardan hayali olarak yanıp sönüyor. O belirsiz ve sonsuz ışıklı yaşamı elde etmek için inanmak yetiyor. Asırlardır bu böyle.
Hrant Dink’in tetikçileri de bu belirsiz ve sonsuz cennetin fetvasına inananlardan. “Barışa Dair Bir Hikayemiz Olsun” kitabının yazarı Orhan Miroğlu, kitabının önsözünü adadığı Hrant Dink’in katledilmesi olayına ilişkin şu soruyu soruyor: “Nasıl inanabiliriz, daha on yedi yaşında bir çocuğun, ’kanı kaynadığı’ ve Hrant’ın söyledikleri ‘kanına dokunduğu’ için gelip bu cinayeti işlediğine? Daha kanı kaynayan kaç çocuk eline silah alıp, hiç tanımadığı, bilmediği insanların ensesine, kafasına kurşun sıkacak?” Ancak bunlardan yüzlercesinin, binlercesinin bulunduğu cinayetin akabindeki izlediğimiz gölgelerden ve görüntülerden anlaşılıyor. İhtiyaca binaen resmi ideolojinin güvencesinde yetiştiriliyorlar. İhtiyaç hasıl oldukça da kullanılıyorlar.
Değil mi ki, Kürt sorununun çözümsüzlüğü de hayati önemde bir ihtiyaç olarak görülüyor. Resmi söylemlere bakılırsa, bu çözümsüzlük kendilerini iktidarda tutuyor, koruyor, yaşatıyor. Bu çözümsüzlük nedeniyle otuz bin, kırk bin gencin ölümüyle sonuçlanmış ne gam!
Geçmişte yapılan barışa dönük eylemlerde gözaltına alınanlara Diyarbakır polisinin, “Ne barışı, savaş mı var sanki?” sözü gerçeği yadsıyan resmi söylemin yansımasıdır.
Neden bir hikâyemiz olmasın?
Kardeşlikmiş, barış içerisinde bir arada yaşamakmış hikâye bunlar! Galiba en çok korktukları şey de hikâye olmalı. Birincisi, kurgusundan korkuyorlar. Çünkü kendi istekleri dışında oluşup gelişecek. Nasıl başlayacağı, gelişip biçimleneceği ve nasıl sonlanacağı kaygı veriyor. İkincisi, karakterlerin istenmeyen kişilerden oluşabilme riskini düşünüyorlar. Toplum karşısında ‘non persona grata’ (istenmeyen adam) olarak ilan ettiklerinin başa geçme durumları olabiliyor, Mandela gibi. Üçüncüsü, hikâyenin içeriği, yani olayların serimi kendilerinin sonunu seslendirebilir, çığlık çığlığa; bu da kabul edilemez elbette. Belki de en önemlisi bu hikâyenin kuşaklar boyu okunması ve sorumluların lanetlenmesidir. En iyisi böyle gelmiş böyle gitsin. Hem destanların, marşların, duaların ve fetvaların suyu mu çıktı!
Gerçekten de yok. Barışa dair bir hikâyesi olan toprakların üzerinde yaşayan halklara bakıyorum ve bizde neden olmadığını, olamadığını düşünüyorum. Sözgelimi, Güney Afrika’da, son on yılda Avrupa’da kurulan yeni devletlerde, İrlanda’da, İspanya’da, Meksika’da ve Latin Amerika’nın birçok ülkesinde… Bir nedeni olmalı, barışmamanın, barışamamanın, bir hikâye kurgulayamamanın?
Nedeninin peşinden iz süren Yazar Orhan Miroğlu’nun “Barışa Dair Bir Hikayemiz Olsun” adlı kitabında yer alan yazılar, daha önce gazetelerde yayınlanmışlarsa da derli toplu sunuluyor okura. Bu kitap hayatlarını barışa ve kardeşliğe adadıklarından katledilen iki aydına, Hrant Dink ile Musa Anter’e adanmış: ‘Önsöz’ü, geçtiğimiz 19 Ocak’ta katledilen Ermeni aydını Hrant Dink’e adanan kitabın sonunda da, sonsöz niyetine, “Bir ölüm yolculuğu güncesi” yazısıyla 20 Eylül 1993’te katledilen Musa Anter’in hikâyesi yer alıyor. İki yazının arasında yer alan akıcı, yalın ve estetik bir dil tutturan ve son yıllarda yaşananları anımsatan makaleleri okuyunca, niçin barışa dair bir hikâyemizin olmadığını veya olması gerektiğini, daha iyi anlayabiliyoruz. Orhan Miroğlu, hem mütevazı bir edebiyatçı ve hem de demokrat, yenilikçi bir siyasetçi. Bu son kitabı ise eleştiren, irdeleyen, öneride bulunan ve çoğu ironik yazılar. Kitabın adı: içimizdeki derin bir özlem…
Vedat Çetin
15 Temmuz 2025 12:11

Depremde 55 kişinin öldüğü Kupik Apartmanı davası: Yeni bilirkişi raporu hazırlanacak

Hatay'ın Kırıkhan ilçesinde 6 Şubat depremlerinde yıkılan ve 55 kişinin yaşamını yitirdiği Kupik Apartmanı davasının ikinci duruşmasında mahkeme, yeni bir bilirkişi raporu alınmasına karar verdi.

Depremde 55 kişinin öldüğü Kupik Apartmanı davası: Yeni bilirkişi raporu hazırlanacak

Fotoğraf: ANKA

İçerik yükleniyor...

(ANKA)
15 Temmuz 2025 11:34

LGS bitti tartışması sürüyor: Eşit ve kamusal eğitim hakkı yok

Eskişehir Eğitim Sen Şube Başkanı Özkan Demirkol, LGS sınavının adil ve eşit olmadığını belirterek, eğitim hakkının piyasa koşullarına terk edildiğini belirtti.

LGS bitti tartışması sürüyor: Eşit ve kamusal eğitim hakkı yok

Fotoğraf: Evrensel

15 Temmuz 2025 11:23

Hatay'da mahkeme kararları dinlenmiyor: 'Hukukun değil rantın üstünlüğü var'

Hatay'da 'yürütmeyi durdurma kararı'na rağmen faaliyetini sürdüren taş ocağını protesto eden 6 yurttaş gözaltına alınmıştı. Antakya Çevre Koruma Derneği, 2. kez hukuki süreci başlattıklarını duyurdu.

Hatay'da mahkeme kararları dinlenmiyor: 'Hukukun değil rantın üstünlüğü var'

Fotoğraf: Evrensel

Elif Ekin Saltık
[email protected]


İçerik yükleniyor...

15 Temmuz 2025 08:22

60 ilde 'FETÖ' operasyonu: 371 kişi hakkında gözaltı kararı verildi

İzmir merkezli 60 ilde yapılan eş zamanlı operasyonda 371 kişi hakkında gözaltı kararı verildi.

60 ilde 'FETÖ' operasyonu: 371 kişi hakkında gözaltı kararı verildi

Fotoğraf: DHA

İçerik yükleniyor...

(DHA)
15 Temmuz 2025 10:23

İsrail ordusunda art arda intiharlar yaşanıyor

Gazze’de görev yapmış İsrail askeri, Golan Tepeleri’ndeki üste intihar etti. İsrail ordusunda son bir haftada üç asker yaşamına son verdi

İsrail ordusunda art arda intiharlar yaşanıyor

Arşiv | Fotoğraf: Pixabay

İçerik yükleniyor...

(AA)

Evrensel'i Takip Et