29 Mart 2007 00:00
MERCEK
Biz Kimiz? cevaplandı mı?
KONDAnın Milliyet için 48 bin denekle yüz yüze görüşerek yaptığı, Biz Kimiz? araştırmasının sonuçları üzerine tartışmalar devam ediyor.
Biz Kimiz? cevaplandı mı?
KONDAnın Milliyet için 48 bin denekle yüz yüze görüşerek yaptığı, Biz Kimiz? araştırmasının sonuçları üzerine tartışmalar devam ediyor. Milliyet yazarı Derya Sazak, bu tartışmaları; Osmanlıdan doğan son ulus devlet olan Türkiye Cumhuriyetinin, 21inci yüzyılda öne çıkan kimlik politikaları ve yükselen milliyetçi dalga karşısında Biz kimiz? sorusunu yeniden tartışması olarak yorumladı. Milliyetin bir diğer yazarı Akyol, araştırma verilerinden hareketle birbirini izleyen beş makale yazdı. Diğer gazetelerde de Türkiyelilik ve Türkiye sevgisi ve Müslümanlık ortak paydası vurgusu öne çıkarılarak Kürt sorunu üzerine çeşitli yorumlar yapıldı. Nüfus bileşimi ve iç göçün sonuçları üzerinden yapılan değerlendirmelerde ortak tema, önemli ölçüde Kürt milliyetçiliğinin çıkmazı idi! Türk milliyetçiliğine ilişkin olarak söylenen ise aşırı milliyetçi olmaması gereğiydi.
T. Akyol, Biz Kimiz? sorusu merkezli yapılan araştırmanın sonuçlarını yorumlarken iddialarını sosyal-iktisadi olgular ve gelişmelerle nüfus yapısı ve milliyetçilik arasındaki bağlara dayandırmaya çalışmakla ötekilerden bir ölçüde ayrılıyordu. Onun iddiaları ve yaklaşımı, burada belirli yönleriyle irdelenecek. Ancak ondan önce, sermaye yazarlarının bu araştırmanın sonuçları üzerine değerlendirmelerinin ortak paydasına işaret edilmeli ki o da şu: Doğan ve Ciner grubu gazetelerinin yazarları başta olmak üzere sermaye basınında yazanların hemen hepsi, Kimlik politikaları ve yükselen milliyetçi dalgayı, ezen-ezilen ulusların milliyetçiliği ve kimlik arayışları arasında bir ayrım gözetmeden irdelemeye kalkışırlarken bilerek ve isteyerek şovenizm ve eşit haklar mücadelesini birbirine karıştırıyorlardı. Hemen tümünün amacı, Kürt sorunu merkezli mücadeleyi haksız, gereksiz ve bölücü göstermekti. Haklıyla haksızı, ilericiyle gericiyi, şoven ile yurtseveri, baskı altındakiyle baskı uygulayanı aynı potada eritme anlayışıyla hareket ediyorlardı. Taha Akyol, buna sosyolojik bir gerekçe de bulmuştu: Yeniden harmanlanıyor idik!
Akyol, Sazak ve diğer birkaç kişi, Toplumun yüzde 82sinin Türkiyeyi seviyor olmaya verdiği öneme işaret etmeleriyle ve aşırı milliyetçi ve dinci bir söylem yerine Farklı kimlikleri... toplumsal bir zenginlik sayma yönündeki çağrılarıyla ırkçı-şoven diğerlerinden bir ölçüde ayrılıyorlardı. Ancak diğerlerinden bu ayrılış yine de ciddi olarak sorunluydu. D. Sazak, örneğin Türk olmayı; ülkenin ortak paydasının başına alarak araştırmanın göz önüne serdiği nüfus bileşiminin anlamını dahi çarpıtıyordu. Çarpıtma, sosyal analize verdiği önemle övünen Akyolda daha geniş boyutlar kazanmıştı. Bu yazarların amacı, kendi ifadeleriyle Türkiyenin barış içinde yaşamayı başarmasına katkıydı. Ama milliyetler ve mezhepler sorununa sermaye ve partileri, devlet ve hükümetler cephesinden getirilen ve bugüne kadar devam eden yaklaşımı sahiplenip savunarak barış içinde yaşamanın sağlanamayacağını da görmezden geliyorlardı. Bunların Türkiyeyi seviyor olmanın anlamını, Kürtlerin ulusal hak eşitliği taleplerini ve bu yöndeki mücadeleyi haksız ve gereksiz, dahası bir anarşi ve bölünme hareketi gibi gösterme anlayışları yerli yerinde duruyordu! KONDA araştırmasının en önemli göstergelerinden biri olarak etnik kökenden çok Türkiye sevgisi ve Türkiyelilik üst kimliğinin öne çıkmasına yapılan vurgu, bunun göstergesiydi. (Devam edecek)
A. Cihan Soylu