31 Mart 2007 00:00
ZEUS SUNAĞI
Baştanrı Zeus; sarı-kızıl rubasıyla Şafak tanrıçası yeryüzüne yayılırken, Olimpos Dağının doruğunda, tanrılar kurultayını açtı:
Baştanrı Zeus; sarı-kızıl rubasıyla Şafak tanrıçası yeryüzüne yayılırken, Olimpos Dağının doruğunda, tanrılar kurultayını açtı:
Tanrılar, tanrıçalar; iyi dinleyin beni, diye söze başladı. Ben Troyadaki savaşı tez elden, gönlümce bitirmek istiyorum. Ama içinizden biri Yunanistanlı ordulara yardım etmeğe kalkarsa, benden kötek yiyecek! Sonra da onu yeryüzündeki Tartaros çukuruna göndereceğim. Orası Hadesin cehennemidir. İnanmazsanız hepiniz bir araya gelip gücümü bir deneyin! Örneğin beni bir altın halatla bağlayıp yeryüzüne indirmeye çalışın; gene de indiremezsiniz! Ama ben istersem, bu halatla hem sizleri, hem de denizleriyle topraklarıyla yeryüzünü buraya çeker, Olimposun bir doruğuna asarım! Tekmil yeryüzü ve sizler havalarda uçuşursunuz! İnsanlardan ve de tanrılardan işte öylesine üstün ve güçlüyüm ben!..
Zeusun bu tehdidini duyunca bütün tanrıların dili tutuldu. Uzun bir sessizlikten sonra, Yunanistanlıları destekleyen kızı Atena söze karışıp: Buyurduğun gibi biz savaştan çekilelim Zeus Baba, ama Yunanistanlılar da, sen öfkelendin diye yok olup gitmesinler! dedi. Zeus da gülümseyip; Sen benim dediğime kulak asma, yavrucuğum. Ben seni her zaman kollarım diye yanıt verdi. Sonra da ayağa kalkıp altın yeleli, tunç ayaklı atlarını koştu arabaya. Altın yeleli atlar da havalanıp bir solukta bin bir pınarlı Kazdağının doruğuna indiler. Zeus doğruca tapınağına gitti. Çevreyi bir sis bulutuyla sarıp sarmaladı. Sonra da bütün çalımıyla kurulduğu doruktan savaşacak orduları, sahildeki gemileri süzdü...
Yunanlı ve de Troyalı erler, kendi mevzilerinde yemeklerini yer yemez, zırhlarını kuşanmaya başladılar. Troyalılar sayıca daha azdılar. Ne var ki karılarının, çocuklarının özgürlüğü için savaştıklarından, daha dirençli ve bilinçliydiler... O yüzden surlar açılır açılmaz hemen dışarı fırladılar ve Yunanistanlı ordularla kıran kırana vuruşmaya başladılar... Kalkanlar kalkanlarla vuruşup şangırdıyor, kargılar havalarda uçuşuyordu... Gitgide orduların karşılıklı kinleri şahlandı; bir hengame, bir kızılca kıyamettir koptu Troya ovasında... Kargılar masum bedenlere saplanıyor; toprak kan olup akıyordu...
Güneş tam göğün ortasına geldiğinde, Zeus da altın terazisini kurdu. Kefenin birine Troyalıların, ötekine de Yunanlıların kara ölümünü koydu. Sonra teraziyi tutup kaldırdı. O gün Yunanlıların kara ölümü ağır bastı kefede. Zeus, doruklardan yıldırımlar gürletti. Yunanlı orduların üstünde şimşekler çaktırdı. Erler, ışıkları görünce, yeryüzünün egemeni Baştanrının niyetini sezdiler; hepsini sarı-yeşil bir korku sardı...
Artık Troyalılar önlerine gelen Yunanlıyı devirirken, Zeus yeniden üç kez gürledi Kazdağının doruklarından. Troyalılara zafer muştuladı... Böylece Yunanistanlı komutan Ahilleusun anası, ayağı gümüş halhallı Tanrıça Tetise verdiği sözü tutuyor; aç gözlü Başkral Agamemnonu cezalandırıyordu... Tetis ta onun yanına gelmiş, dizleri dibinde onun sakalını okşaya okşaya bu konuda ricalarda bulunmuştu... Zaten güzel Tetis de, Zeusun gönlünde küllenmeyen bir kor, hiç uyumayan bir aşk hasretiydi. Ona hiç kavuşamamıştı Zeus. Çünkü ondan edineceği çocuğun tahtına kurulacağından korkmuş, bu yüzden de gidip ölümlü bir kralla evlendirmişti onu!.. İşte gücüne erişilmez Ahilleus, bu evlilikten dünyaya gelmişti... Bütün bunları düşünüp üst üste yıldırımlar çaktırdı Zeus. Kendi simgesi kartalı, bir zafer muştusu olarak Troyalı orduların üstünde döne döne uçurdu...
Artık savaşın iyice kızıştığı anda olup bitenleri Olimpostaki saraylarından izleyen Hera ve kızı Atena, Zeusa haliyle çok öfkelendiler. Hera, Atenaya dönüp; Haydi kızım, dedi, Biz de Troyaya inip Yunanlılara destek olalım! İkisi de tunç tırnaklı atların uçurduğu arabaya binip kamçılarını şaklattılar. Gökyüzünün buluttan kapıları hemen açılıp onlara yol verdi. Ne var ki Zeus onları gördü ve tepeden tırnağa öfke kesildi... Habercisi Tanrıça İrisi çağırıp: Git İris, hemen çevir onları. İşimi bozmaya gelmesinler... Yoksa sonu kötü olur... Zaten karım Heraya öfkem boşuna değil! Her işime engel olmak onun huyu! İris de havalanıp anında durdurdu Herayla Atenanın uçan arabasını. Onlara Zeusun öfkesini iletti...
Zeusun şaka yapmadığını iyi bilen Tanrıça Hera; Ne yapalım Atena, dedi. Onun buyruğuna uyacağız. Zaten ölümlü insanların hatırına Zeusla dövüşmemiz doğru olmaz. Yok olan yok olsun, yaşayan yaşasın! Her ölümlü yazgısına razı olsun. Zeus da gönlünce yönetsin hem savaşları, hem halkları...
Ve uçan atlarıyla, gerisin geri Olimposa döndüler...
Yaşar Atan