02 Nisan 2007 00:00

POLİTEKNİK EĞİTİM

Postmodernistlerin modernistlere yönelttiği eleştiriler, eğitim bağlamında kabaca şöyle özetlenebilir:

Paylaş

Postmodernistlerin modernistlere yönelttiği eleştiriler, eğitim bağlamında kabaca şöyle özetlenebilir: Eğitim, otoriter ulus-devletin kendini siyasal, sosyokültürel ve ekonomik açıdan yeniden ürettiği, insanları (öğrencileri) tek tipleştirdiği bir araç haline getirilmiştir. Güya eşitlik adına modern okuldaki standartlaştırıcı pratikler (tek müfredat-ders kitabı, üniforma, tek bir eğitim yasası vb.), toplumsal eşitsizlikleri minyatür (okul) içinde gizlemeye hizmet etmiştir. Egemen ideoloji, okul içinde öncelikle özne (idareci ve öğretmen) ve nesneler (öğrenci ve veli) tarafından içselleştirilmiştir. Modern öğretimde devletin okuldaki ileri karakolu olan öğretmen, mutlak bir otorite olarak öğrencileri denetim altında tutan ve nesneleştiren bir rolle maluldür. Ulus-devlet, modern eğitim düşünce ve pratiklerinin en ileri, etkin ve demokratik olduğu savıyla müfredat, ders kitabı, öğretmen yetiştirme programlarını vs. kendi ve tek bir merkezde hazırlamış; tek tip bir modeli tüm farklılıkları (dil, din, yerel kültür, tarihsel geçmiş vb.) yadsıyarak ve önemsizleştirerek herkese dayatmıştır. Bunu yaparken “modern” olan her şeyi (dil, günlük yaşam kalıpları, çeşitli düşünceler, teknoloji vb.) “gelenek”sel olan (dini düşünce, ahlak, “adam olma” anlayışı ya da ‘terbiye’; çeşitli yerel inanışlar, farklı kültürel pratikler vb.) karşısında üstün olarak göstermiş ve kılmış; modern meta-anlatıları, yerel-mikro bilgi ve inançlar karşısında aşağılamıştır. Modern eğitim, evrensel bir birey nosyonunu, tüm sınırların (coğrafi, tarihi, bölgesel, yerel vb.) ötesinde ve üstünde temel bir özne kategorisi olarak almış, bunu da çeşitli yeni ama modern disiplinler içinde (pedagoji, psikoloji, pediatri vb.) ayrıntılı bir biçimde formüle etmiştir. Bu formülasyon, Descartes’in hem epistemolojik hem ontolojik ama modern felsefenin mottosu olan formülüyle (“Düşünüyorum, o halde varım”) ilk kez kapsamlı ve etkili biçimde meşrulaştırılmış, teori-pratik birlikteliği yeni ve ileri bir sentez ve çeşitli ideolojiler içinde (modernizm ya da çeşitli modern ideolojiler-rasyonalizm, pragmatizm, pozitivizm, liberalizm vd.) verilmiştir. Buradaki genel ve soyut insan anlayışı, tek bir kültür içinde (Batı merkezli ‘kapitalist evrensel/küresel kültür’) formüle edilirken modern eğitimin ortak formüllerinin kesin ya da mutlak problem çözücülüğü, her tarafa modernleşme vasıtasıyla pazarlanmıştır. Böylece dünyadaki tüm eğitim süreçleri, tek tezgahtan çıkan bir ürüne dönüştürülmüştür.
Postmodernistlerin modern eğitimde karşı çıktıkları noktalar, kabaca aşağıdaki gibi ifade edilebilir: 1) Genel, soyut ve tek tip öğrenci kategorisi yerine yerel, somut ve çok yönlü bir öğrenen kategorisi; 2) Tek kültürlü bir ulus-devlet (haliyle müfredat, ders kitabı, öğretmen yetiştirme formasyonu vb.) yerine çok kültürlü bir devlet, eğitim materyal ve yöntemleri anlayışı; 3) Bilginin merkezden, otoriter ve hiyerarşik biçimde verilmesinin aksine, öğrenciler tarafından tabandan ve demokratik biçimde inşası; 4) Öğretimde tekli bir anlatım ve ezberci öğrenmenin karşısında çok çeşitli yöntem ve tekniklerin (sözlü tarih, soyağacı çıkarma, simülasyon, kavram haritaları vb.) kullanılması; 5) Kategoriler arası geçiş ve karışmayı (öğretmen-öğrenci, öğrenci-öğretmen) mümkün kılacak süreçlerin üretilmesi; 6) Yerel ile modern olan unsurların dengeli bir şekilde okul, sınıf ve çeşitli öğretim ortamlarında üretilmesi (örneğin, simülatif bir ortamda Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethedişinin yeniden canlandırılması ve haliyle tarih-günümüz, geçmiş-şimdi arasındaki geçişlerin didaktik bir biçimde yaşanması ve yeniden üretilmesi; 7) Erkek egemen, otoriter, tek tip bir dil yerine her iki cinsi aşan, demokratik ve yerel-evrensel kırması bir dilin üretilmesi ve kullanılması, sınıflara özgü dil kodlarının eşitsizlik yaratıcı ilişkilerinin ortadan kaldırılması; 8) İdeolojik-öğretisel aşılamalar yerine okul içi öğretim süreçlerinin, dışarıdaki mekanizmaların (sivil toplum örgütleri, piyasa vb.) etkisine daha fazla açılması, küresel ilişki ağlarına daha yoğun girilmesi ve bunda ileri teknolojinin daha çok kullanılması; 9) Newtongil bilim ve toplum tasarımının mekanik indirgemeciliğine karşı yarı kaotik ve çok-doğrulu bir Kuantum toplum ve bilim sisteminin kabul edilmesi, böyle yapılarak da evrensel bilme yollarının dışında (ve zaman zaman onun hem karşısında hem de onun bütünleyiciliğinde) diğer tarihi ya da geçmişi eski ve meşruiyeti derin bilme biçimlerinin (başta ‘ilim’ ya da din olmak üzere çeşitli geleneksel bilme ve doğrulama biçimleri) kabul edilmesi; 10) Her türlü bilimsel ve eğitsel işlemin çıkarımlarının sağlamasının, tek, mutlak ve otokratik bir formüle göre değil değişik bilme biçimi, hesap ve teorilere göre yapılması.
Postmodernistlerin modernistlere yönelttikleri bu eleştirileri artırmak mümkün ama bizim eleştirilerimiz başka yönlerdendir ve çok daha önemlidir.
Kemal İnal
ÖNCEKİ HABER

SANSÜRE HAYIR

SONRAKİ HABER

Ülkücüler imza standına saldırdı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...