03 Nisan 2007 00:00
KENT YAZILARI
İstanbul Boğazında yapımına başlanan tünel geçişin bir örneğinin İzmirde yapılması ve İzmir Körfezinin altından tünelle geçilmesi düşüncesini ilk kez duyduğumda, gülümsemiş ve Daha neler diye tepki göstermiştim.
İstanbul Boğazında yapımına başlanan tünel geçişin bir örneğinin İzmirde yapılması ve İzmir Körfezinin altından tünelle geçilmesi düşüncesini ilk kez duyduğumda, gülümsemiş ve Daha neler diye tepki göstermiştim. Geçtiğimiz hafta içinde Yeni Asır gazetesinde Ulaşım Bakanlığının 7.6 km. uzunluğunda bir tüp geçit için proje hazırladığına ilişkin haberi okuyunca, gülümseten bu düşüncenin ciddi olarak ele alınması ve gündeme getirilmesinin kaygısı sardı.
Son yıllarda kentlerimizde yaygınlaşan plansız ulaşım projelerinin yaşama geçirilmesi modası, bir virüs gibi bir kentten diğerine bulaşıyor ne yazık ki. İzmir Körfezi için ortaya atılan ve Ulaşım Bakanlığı tarafından da değerlendirmeye alındığı iddia edilen söz konusu proje de böylesi bir virüs. Bir yandan İzmirin yıllardır eksikliği hissedilen nazım imar planının yapımı ve sonuçlandırılmasına ilişkin çalışmalar sürerken diğer yandan kentin plan kararlarıyla çelişen yatırım kararları gündemde.
Gazetenin haberine bakılırsa; Ulaştırma Bakanlığı, İzmir Büyükşehir Belediyesinden İnciraltı-Bostanlı arasında yapılması düşünülen tünelin giriş ve çıkışlarının belirlenmesi için çalışma yapılmasını istemiş. İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) İnşaat Mühendisliği Bölümünden bir grup öğretim görevlisi de Çiğli-İnciraltı arasında yapılacak tünelle ilgili ön proje hazırlamış.
Körfezin 20 metre altından, 40 metre genişliğinde yapılabileceği söylenen 7.6 kilometrelik tünelin maliyeti de 760 milyon dolar olarak hesaplanmış. İşin bir başka ilginç yanı ise tünelin kendi maliyetini kurtarmasına ilişkin ortaya konan hesap. Söz konusu tünel, kullanıma açılır ve günde buradan 40 bin araç geçerse, 10 yılda maliyetin karşılanması işten bile değilmiş...
Bu hesapları yapanların elinde, bu konuda araç sayım sonuçları var mıdır bilmiyorum. Ancak tünelle bağlanmak istenen iki yaka arasında şu anda arabalı vapurların karşılıklı çalıştığını, günde 20 kadar karşılıklı sefer yapıldığını, gün boyu toplam bin 400 kadar araç taşındığını, geçecek yeterli araç gelmediği için sabah ve akşam saatleri dışında saatte bir arabalı vapur çalıştığını sanırım bilmiyorlar.
Tünelin güneyde çıkacağı yer olarak hayal edilen İnciraltı, uzun yıllardan bu yana çevrede giderek yükselen kentsel rantın baskısı altında. Bugüne kadar zorlukla korunabilmiş olan İnciraltının yok olmasına neden olacak adımlar birbiri ardına gündeme getiriliyor. Geçmiş yıllarda turizm merkezi ilanları, otel inşaatları, otoyol ve alışveriş merkezleri ile kemirilen İnciraltına yönelik son girişim, geçtiğimiz haftalarda ortaya atılan EXPOnun bu alanda düzenlenmesine ilişkin düşünceydi. Bostanlıyı İnciraltına bağlayacak tünel düşüncesi de İnciraltı bölgesine yönelik kurulan hayallerin can damarı olsa gerek.
Ortada somut, açıklanabilir bir bağlantı gerekçesi, ulaşımın sürdürülebilirliği açısından bir zorunluluk yokken, İzmir ulaşımında var olan sorunlu alanlara yönelik herhangi bir katkı koyamayacağı açıkken, kentin planları ile böylesi bir bağlantının gerekliliği ortaya konulmamışken tünel düşüncesinin, bir fantezi olmaktan çıkıp ciddiye alınarak üzerinde çalışılmaya başlanan bir projeye dönüşmesinin nedeni ne olabilir?
Haberi okuduğumdan bu yana ciddi olarak düşünüyorum; İzmir Körfezine böylesi bir tünel yapımı gerçekleştirilirse, kim tarafından ve hangi amaçla kullanılacak? Kimler, nereye bu tünel aracılığıyla ulaşacaklar?
Sanırım başlıca kullanıcıları, projeyi ortaya atan ve İzmir merkezine yaklaşık 45 km. uzaklıkta bulunan İYTEnin Karşıyaka, Bostanlı ve Mavişehir civarında oturan öğretim görevlileri olacak. Balçovada bulunan Ekonomi Üniversitesinin Karşıyaka çevresinden gelen araç sahibi öğrencileri de tünelin diğer müdavimleri olacaktır. Bunların yanı sıra İstanbula özenerek bir yakada oturup diğer yakada çalışmayı ve işlerine özel araçlarıyla gidip gelmeyi yaşam biçimi haline getiren bir grup İzmirli de projenin destekçileri arasında, koşarak yerini alacaktır.
Diğer yandan tünel, yaz aylarında düzenli olarak Çeşmedeki yazlıklarına gidip gelmeyi olağanlaştırmış olan bir grup İzmirli için iki ay süreyle akşam saatinde sahile ulaşmanın kolaylaştırıcısı olacaktır. Ancak tünelin belki de en önemli kullanıcıları, hafta sonlarında Karşıyaka çevresinden kalkıp Güzelbahçe kıyısına kahvaltı için gitmek isteyenler olacaktır.
Evinden işine daha kolay gitmek isteyen bir grup insanın fantezilerini projelendirmesini anlamak belki mümkün; ancak İzmirin ulaşım sorunları ortadayken, planlanması ve yapılması gereken onca iş varken zamanın, emeğin ve kamusal kaynakların yanlış yatırımlara yönlendirilmesi neyin nesi?
Necati Uyar