03 Nisan 2007 00:00
DURUM
İran karasularını -ülke sınırı da denilebilir- ihlal eden İngiliz askerlerini yakaladı ve şu anda elinde tutuyor.
İran karasularını -ülke sınırı da denilebilir- ihlal eden İngiliz askerlerini yakaladı ve şu anda elinde tutuyor. İran bu hareketi ile egemen bir devletin normal olarak yapması gereken bir işi yaptı. Ülkelerin sınırları yol geçen hanı değil ve İran da kendi sınırlarını koruma hakkına sahip. İşin bu yanı açık seçik belli iken, uluslararası basın ve bizdeki bazı gazeteler ve onların yorumcuları İranı, bölgede gerilimi tırmandırmakla, bunalım politikası yürütmekle suçladılar ve suçluyorlar.
İngiltere önce büyük devlet olmanın verdiği pervasızlıkla İranı suçladı, ültimatom niteliğinde açıklamalar yaptı. Ancak İranın kararlılığı ve haklılığı İngiltereye geri adım attırdı ve olağan çözüm yollarını aramaya itti. Sorun muhtemelen önümüzdeki günlerde İranın istediği biçimde çözülecek. Aslında sorun zaman zaman ülkeler arasında olabilecek olağan bir olay. Ancak İranın atom çalışmaları nedeni ile ABDnin başını çektiği bir grup büyük devletin bu ülkeye yönelik tezgahlar çevirmesi ve olayları sürekli tırmandırması nedeniyle, olduğundan çok daha fazla önem kazandı.
BM Güvenlik Konseyi İrana yönelik bazı yaptırımları karara bağladı ve büyük bir ABD deniz gücü Körfezde demir atmış durumda. ABD donanması İrana göz dağı vermek, gerektiğinde saldırıya geçmek için hazır bekliyor. İran atom santralları kuruyor ve burada kullanacağı uranyumu zenginleştirme işlemlerini yapıyor. Atom santrallarının enerji üretebilmesi için zenginleştirilmiş uranyum kullanması gerekiyor. Bunu yapmamak, yakıt olarak dışa bağımlı olmak anlamına geliyor. İran da haklı olarak bu alanda bağımlı olmak istemiyor.
İranın uranyumu zenginleştirmesi, ABD başta olmak üzere bazı büyük devletler tarafından atom bombası yapmaya çalışmak olarak görülüyor ve İran bu nedenle suçlanıyor. Gerekçeleri, İranın uranyumu yakıt olarak kullanılabilecek oranın üzerinde zenginleştirmesi ve bunun da atom bombası yapabilme kapasitesine sahip olmak anlamına gelmesi. Öyle de olsa İran egemen bir devlet ve dünyada ve bölgede bazı ülkeler atom bombasına sahip durumdaysa, İranın da atom bombasına sahip olmak hakkı var. Ancak İranın anti-Amerikan politikalar izlemesi ABD açısından büyük bir sorun ve ABD İranı, Körfez bölgesinde ABDnin kurmak istediği tam denetimi engelleyen bir güç olarak görüyor.
Bölgede Türkiye gibi bölgesel güç olma iddiasındaki ülkeler de İranın atom bombasına sahip olmasına karşılar, çünkü bu durumun bölgesel dengeleri değiştireceğini ileri sürüyorlar. Türkiyeyi yönetenler İrana karşı ABD ile yakın işbirliği içerisindeler ve bu konuda ABD ile halka açıklanmayan birtakım anlaşmalar içerisine girmiş durumdalar. Rusya da santralların inşasında -atom santralları Şah döneminde ve Batılı ülkelerin yardımı ile kurulmaya başlanmıştı- İranla birlikte çalışmakla birlikte İranın atom bombası yapmasına karşı. Rusya bölgede ve dünyada etkin bir güç ve İranın kendisine mahkum olarak kalmasını istiyor.
Bütün bu nedenler dikkate alındığında, İngiliz askerleri sorunu daha fazla önem kazanan bir sorun olarak ortaya çıkıyor. Ancak bu konuda İran kesinlikle haklı ve haklılığını da kararlılıkla savunuyor. Bu sorun elbette çözülecektir. Ama İran da bu arada yürüttüğü diplomasi ile karşı tarafı test etmiş oluyor. İran köklü ve gelenekleri olan bir ülke ve kimse için kolay lokma olmayacaktır. Kuşkusuz ABD İrana karşı Irakta davrandığı gibi davranamaz. Ancak bazı korsanca saldırılar yapması da ihtimal dışı değil.
Ama ABDnin ve onun dümen suyuna giren diğer devletlerin görmezden gelemeyeceği bir güç, bölge halklarının gücüdür. Halklar arasında anti-Amerikan duygular sürekli yükseliyor ve mücadele isteği artıyor. Ve kimse gözden kaçırmasın ki, ABDnin İrana saldırılarına karşı Türkiye halkı da İran halkı ile dayanışma içerisinde olacaktır. Bölge halkları bölgeye dışarıdan müdahale eden büyük güçlere karşı öfkeliler ve bu öfke giderek daha fazla, pratik olarak da mücadele etme eğilimine dönüşmektedir.
Ahmet Yaşaroğlu