06 Nisan 2007 00:00

Savunma güçsüzleştiriliyor

Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda (CMK) yapılan değişikliler ve hazırlanan Avukatlık Yasa Tasarısı ile avukatlıkta ve hukukta önemli değişiklikler gerçekleştirildi.

Paylaş

Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda (CMK) yapılan değişikliler ve hazırlanan Avukatlık Yasa Tasarısı ile avukatlıkta ve hukukta önemli değişiklikler gerçekleştirildi. CMK’da yapılan değişikliklerle savcı ve yargıçların avukatların ödeme amiri durumuna getirildiğini dile getiren barolar, bu durumun yargının bağımsızlığını ortadan kaldıracağını belirterek zorunlu müdafi görevlendirmelerini durdurma kararı aldılar. Avukatlık Yasa Tasarısı’na ise avukatlar, avukatlığı tekelleştireceğini ve binlerce avukatı işçi avukat durumuna düşüreceğini belirterek karşı çıkıyor. Biz de CMK’daki değişiklikleri ve Avukatlık Yasa Tasarısı’nı, Çağdaş Avukatlar Grubu’nun CMK Değişikliklerini Araştırma Komisyonu Üyesi Avukat Kemal Aytaç’la görüştük.

CMK’da yakın zamanlarda yapılan değişiklik ve ardından çıkarılan CMK Yönetmeliği, baroların ve avukatların gündeminde. Yeni düzenleme tepkilere neden oldu. Yapılan bu değişiklikler ve düzenlemeler neler getiriyor?

Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda (CMK), 5560 sayılı Değişik Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile aralık ayı içinde kimi değişiklikler yapıldı. Bu değişikler içinde en önemlisi, CMK’nın 150. maddesinde zorunlu müdafi atamasına ilişkin yapılan değişikliktir. Değişiklikten önceki düzenlemeye göre, üst sınırı 5 yıl olan suçlarda zorunlu müdafi görevlendirilmesi yapılmak zorundaydı. 5560 sayılı Yasa ile getirilen değişikle ise ancak alt sınırı 5 yıl olan suçlarda zorunlu müdafi ataması yapılabilecektir. Dolayısıyla pek çok suç, zorunlu müdafilik kapsam dışına çıkarılmıştır. Bu, en başta sanık haklarını; avukata ulaşma ve adil yargılanma hakkını kısıtlayan bir düzenlemedir. CMK’da yapılan bu değişikliğin ardından CMK Yönetmeliği çıkarıldı. Bu yönetmeliğin de getirdiği pek çok hak kısıtlayıcı düzenlemeler mevcut. Eskiden yakın başvurusu dediğimiz, sanığın yakınları, akrabaları, dernekler, kurumlar şüpheli veya sanık için baroya başvuru yapabiliyor ve müdafi talep edebiliyorlardı. Yönetmeliğin getirdiği düzenlemeyle bu sadece hakim, savcı ve karakolun talebiyle mümkün olabilecektir. Bu ‘işkenceye, kötü muameleye izin veriyoruz’ demekten farksızdır. Bu yüzden değişiklik sonrasında karakollarda işkence iddialarının arttığına tanık olmaktayız.
Önceden zorunlu müdafi için görevlendirilen avukatlar için sanıktan herhangi bir ücret talep edilmiyordu. Yeni düzenlemede ise sanık avukat, istediğinde ve yargılama sonucunda mahkum olması halinde avukatlık ücretini ödemek zorunda bırakılıyor. Böylece sanığın avukat istemesi engellenmeye çalışılıyor. Bu zorunlu müdafilikle bağdaşmaz. Ücreti sanık ödeyecekse neden barodan avukat istesin ki? Parası olmayanlar ise bu durumda bir avukatın yardımından yararlanamayacaklardır

Yönetmelikle yapılan değişikliklerin avukatlar açısından getirdiği yenilikler nelerdir?

Bu yönetmelik, sanık hakları ve adil yargılanma hakkının yanı sıra savunmanın bağımsızlığı açısından da ciddi olumsuzluklar taşımaktadır. Geçmişte barolar zorunlu müdafilik kapsamında avukat görevlendiriyordu ve bu avukatların ücretleri, Adalet Bakanlığı’ndan alınan ödenekle barolar tarafından ödeniyordu. Yeni yönetmelik ile avukatların ücretleri savcı ve hakimler tarafından düzenlenecek sarf kararına dayanılarak ödenecektir. Yani savcı ve yargıçlar, avukatların ita amiri haline getirilmektedir. Bu durumun, savunmanın bağımsızlığı açısından kabul edilmesi mümkün değildir. Avukatlar, alacakları ücret için hakim ve savcıların kapısının önünde bekleyecekler. Bu durumda avukatın ve savunmanın bağımsızlığından bahsetmek mümkün olabilir mi? Savunma, bu yolla siyasi iktidara tabi kılınmaya çalışılmaktadır. Öte yandan avukatlar ücret açısından da bu yönetmelikle mağdur edilmektedirler. CMK kapsamında görev alan avukatlar zaten avukatlık asgari ücret tarifesinin çok altında bir ücretle görev yapmak zorunda bırakılırken bu yönetmelikle CMK hizmeti kapsamında fotokopi, vestiyer ve yıllarca sürebilecek davalarda yol vs. masrafları da avukatın sırtına yüklenmeye çalışılmaktadır.
Meslektaşlarımızın bir yıla yakın zamanda yaptıkları hizmetlerin karşılığı olan yaklaşık 120 trilyon lira -ki bu zaten yetersiz olan bir paradır- halen ödenmemiştir. Birçok avukat arkadaşımız bu yüzden mağdur olmaktadır.

Geçtiğimiz ay Barolar Birliği’nin web sitesinde Avukatlık Yasa Tasarısı yer aldı. Tasarı önemli değişiklikler içeriyor. Bu tasarıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Avukatlık Yasa Tasarısı, geçtiğimiz aylarda Barolar Birliği’nin web sayfasında yayımlanmıştı. Bu tasarının vahameti birçok kesim tarafından çok geç fark edildi. Ciddi tepkilerin gelmesi üzerine taslak, Barolar Birliği’nin web sitesinden kaldırıldı. Hiçbir baro, hiçbir baro başkanı bu yasa tasarısını üstlenmiyor. Bu çok tehlikeli bir tasarıdır, avukatlığı tamamen sermaye ve egemen güçlerin isteklerini karşılayacak nitelikte düzenlemektedir. Tasarı birçok yönden avukatlığı çok başka yönlere taşıyacak düzenlemelerle dolu. Mesela ücretli avukatlık başlığı altında yapılan düzenlemeler, avukatları ikiye, üçe hatta dörde bölen düzenlemeler. En önemli yanı da şu; ücretli yani bağlı çalışan, avukatlık bürosunda, şirkette ya da başka bir yerde çalışan avukatların baro üyesi olamayacağını ve genel kurulda oy kullanamayacağını düzenliyor. Bu düzenlemeler bununla da kalmıyor; eğer ücretli bir avukatsanız, kendi başınıza bağımsız olarak bir dava da alamıyorsunuz. Zaten bağlı avukatlık var ama bu düzenlemeyle işçi avukatlar tarif ediliyor ve bu, meslektaşlarımızı yok sayan, onları tamamen başka bir noktaya taşıyan bir düzenleme. Onun dışında tüccar avukatlık getiriliyor. Mesleki sorumluluk sigortası ödeyeceksiniz ve o ölçüde dava alabileceksiniz. Parası olan, mesleki sorumluluk sigorta primini yatıranlar dava alacaklar. Denetim mekanizmasını da kuruyor bu uygulama. Baroya başvurarak davanın belli bir kısmını yatırarak vekalet alabileceksiniz, bu şekilde avukatlık yapabileceksiniz. (İstanbul/EVRENSEL)
Senyör avukatlar sınıfı oluşturuluyor
Yeni yasa onursal avukatlık, yabancı avukatlık, avukatlık ortaklıkları gibi uygulamalar da getiriyor; bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
40 yılı aşan avukatlarla Türkiye Barolar Birliği’nin teklifi ve kabulüyle “senyör avukatlar” dediğimiz bir avukatlık sınıfı oluşturuluyor. Bir tarafta işçi avukatlar, bir tarafta tüccar avukatlar, bir tarafta senyör avukatlar ortaya çıkıyor. Bu tasarının arkasında bir siyasi düşünce, bir felsefe, bir ideoloji yatıyor. Çünkü bu tasarı, avukatın bağımsızlığını değil tersine, bağlılığını savunan bir tasarı. Böyle bir tasarıyı birçok baronun kabul etmesi mümkün değil. Bunların hepsi temel bir felsefeyle ilgili. Sermaye açısından bakarsan bunların hepsine olur dersin. Ama bu meseleye toplumcu, halkçı, ilerici bir bakış açısı, avukatlığın bağımsızlığı açısından bakarsanız, bunlara olur denilemez. Bu aslında dünyaya bakışınızın bir sonucu. Zaten çok sayıda avukatın, çalıştırıldıkları bürolarda işçi, personel durumuna düştüklerini görüyoruz. Oysa avukatlık bağımsızlıktan ayrı düşünülecek bir meslek değildir. Dolayısıyla baroların avukatın bağımsızlığını koruyacak düzenlemelere ihtiyacı var. Bu tasarı bunun tam tersi. Biz isterdik ki avukatların örgütü olan Barolar Birliği, böyle bir tasarıyla buna ortak olmasın.
Şahin Doğan
ÖNCEKİ HABER

GÜNCEL

SONRAKİ HABER

gereği düşünüldü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...