09 Nisan 2007 00:00

YAŞAMA KÜLTÜRÜ

Yapının ömrü, teknoloji seçimine olduğunca bakıma da bağlı olacaktır. Mimar, kullanıcının bakım için ayırabileceği parayı da düşünmek zorunda.

Paylaş

Yapının ömrü, teknoloji seçimine olduğunca bakıma da bağlı olacaktır. Mimar, kullanıcının bakım için ayırabileceği parayı da düşünmek zorunda. Yapının yapımı ekonomik olmalıdır elbette, ama bakımı da kullanımı da ekonomik olmalıdır. Özellikle benim ülkemde mimar, tüketim ekonomisi için çalışamaz. Kendi yurdunun, ekonomisinin ürettiği gereçlerle yapım teknolojisiyle çalışabilmelidir.
Bütün bunlar çağdaşlığı gerektirir. Yöreye, çağdaş, gözü gelecekte olan insana uyarlığı gerektirir. Yukarıda iç içe saydığım ilkelerle izlenecek yolun sonunda ortaya çıkacak biçim, yöresinde yetişen bir bitki, bir çiçek gibidir; "yerin verdiği"dir. Bu nedenle bir yerden bir yere, bir çağdan bir çağa biçim kopya edilip aktarılamaz. Ne dışarıdan ne de kendi geçmişinden...
Kullanıcının mutluluğu belli bir zamana göre tanımlanamaz. Zamanla değişecektir. Statik değildir. Esnek olmalıdır. Bu esnekliği de gene mimarın çözümü sağlayacaktır.
Çoğu kimse “gelenek”i geçmişte düşünür. Türkçemizde “gelenek” sözcüğü “gelmek” fiilinden gelir. Gelenek, sözlük anlamıyla çağımıza dek gelebilmiş olan demektir. Demek ki ancak çağdaşlıkla, çağdaş olmakla geleneğe eklenebiliriz. Ancak bu yolla geleceğe uzanabiliriz.
Bizimki gibi ekonomik sorunlar içindeki bir ülkede mimar, önce bu çağda kimin için çalışacağını bilmek zorundadır.
Bugünün gençliği, değerlerimize elle dokunup, bilip, yürekle anlamadan; başka ülkelerin koşullarına göre izlenceleri saptanmış eğitim ve öğrenimlerle yetiştirildikçe söylediklerimi doğru yolda anlayamayacaktır.
Üç haftadır sürdürdüğüm yazımı bu sonuncuyla bitirirken bir kez daha ilkelerimi sıralamak istiyorum.
1. Kültür birikiminin bilincinde olmak.
2. Çözüme işlevden, özden başlamak; iç-dış uyuşumunu sağlamak.
3. Yapısal açıklık, yalınlık; olduğu gibi görünme.
4. Tutumsallık, yapımda, kullanımda da…
5. Gereçleri, yapım yöntemlerini yakından seçmek.
Üç hafta önceki yazımın başında da değindiğim gibi bunları 30 yıl önce de söylemiş, yazmıştım.
O günlerde bugünkü düzeyde borç içinde değildik. Her şeyimiz satılığa çıkarılmamıştı.
Tutumsallık ilkesi bugün o günkünden çok daha önemli.
Kültür birikimimizin bilincinde olmak dediğimde, bunun önemi sanıyorum bu günlerde daha iyi anlaşılıyor.
İstanbul'u vapur iskelesine varıncaya dek Osmanlılaştırmaya çalışanlar, kentlerimize fincancı dükkanına giren filler gibi girenler, bu bilinç eksikliğinin nelere neden olabileceğini umarım anlamışlardır.
Yoksullar için kimseler çalışmaz oldu.
Yaşamları paraya odaklanmış olanlar kültürümüzü, yaşam alanlarımızı kirletiyorlar.
İlkelerimiz üzerine, büyük sorumlulukla düşüneceğimiz günlerdeyiz.
Cengiz Bektaş
ÖNCEKİ HABER

İnternet günah keçisi olmasın

SONRAKİ HABER

Gezemediğinizi tıklayın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...