09 Nisan 2007 00:00

BAYKUŞ

Nokta dergisinin 22. sayısında, emekli bir subayın günlüklerinden alındığı belirtilen bölümleri hep birlikte okuduk.

Paylaş

Nokta dergisinin 22. sayısında, emekli bir subayın günlüklerinden alındığı belirtilen bölümleri hep birlikte okuduk. Tanıdık ifadeler, toplumun farklı kurumlarına hep bildiğimiz yaklaşımlarla, nice andıç ve darbeler gözlerimizin önünden film şeridi gibi geçti. Okurken sıkıntımı artıran ve 30 yıllık üniversite yaşamımı yeniden sorgulatan bölüm, üniversite ile ilişkili anlatımlardı. Üniversiteyi yok etmeye en kararlı darbenin hasarı ortadadır. O darbenin izlerini, tağyir ve tebdil ettikleri Anayasa’dan da üniversiteden de kaldırıp atabilme becerisini gösteremedik 27 yıldır. Onca yıl içinde üniversitelerde öğrenciler denetimli serbestlik içinde yetiştiler; öğretim elemanları, öğretim üyeleri oldular. Bugünün yöneticileri, o dönemlerin öğrencileri arasından çıktı. Toplum mühendisliği çalışması öylesine başarılı oldu ki üniversitelerin yöneticileri, Kuvvet Komutanları ve Genel Kurmay Başkanlığı’nı bilgilendirme, görüş alma ilişkilerini 27 yıl öncesinden çok daha etkili bir noktaya taşıyabildi.
Önümüzdeki hafta Ankara’da bir miting düzenlenecek. Posta kutuma Tüm Öğretim Üyeleri Derneği ve İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği’nden elektronik postalarla mitinge çağrı mektupları geliyor. Bu derneklerden hiçbirinin üyesi değilim. Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği üyesi olarak, İstanbul Üniversitesi’nde bir dernek kurulmasını, Yunanistan’a çıkartma yapma hayalleri içindeki zamanın rektörünün katkılarını ve derneğin onaylamadığım sayısız etkinlik ve açıklamalarını hep üzüntüyle izledim. Şimdi bu iki dernek Ankara’da, 14 Nisan’da bir Cumhuriyet Mitingi ve Anıtkabir Yürüyüşü düzenliyor. Düzenlemede Atatürkçü Düşünce Derneği de etkin rol oynuyor.
Bu derneklerin demokratik nitelikli ve herhangi bir iktidardan bağımsız sivil yapılar olduğunu düşünmüyorum. Bu mitingin düzenlenmesinde, bir basın patronunun geçen haftalarda düzenlediği mitingin renginde, gerçek olmadığı iddia edilen Nokta dergisi haberinin içerdiği kavramların gerçeğe dönüşümünü izliyorum.
Laiklik eksenine oturttukları seçim tartışmalarının, sorunu nasıl gerçek ekseninden saptırdığını görüyorum. Halka dönük her hizmetin parçalanıp satışa çıkartıldığı, sermayenin ellerine teslim edildiği koşullarda, sermayenin ana muhatapları, icazet için bir iradeye kendisini teslim ederken alma-satma işlemlerinden geri durmayarak düşman ilan edilen iradeye desteğini sunmakta, dolayısıyla bu karmaşık ilişkiler içinde laiklik, sömürü düzeninin üstüne örtülen bir örtüden öteye gidememektedir.
Gerçek sorunların görünmez kılınmasında laiklik karşıtları, bölücüler, dış düşmanlar, iç düşmanlar çok etkili olmaktadır. Sözünü ettiğim dernekler, 301. maddeyi savunan, bu amaçla konferanslar düzenleyen derneklerdir. Bir anayasanın tağyir ve tebdiline ses çıkartmazken bir başkasını savunarak insanların ceza almasını onaylamaktadırlar.
Tüm yasalar, tüm kurumlar, tüm değerler tartışılabilir. Tartışılmalıdır ki gelişebilsin. Her tartışmanın, önermenin cezalandırılabileceği korkusu, kaygısı olmamalıdır ki tartışmalar özgürleşebilsin. Tek eksenli tartışmalar ancak denetimli serbestlik olarak adlandırılabilir. Denetimli serbestlik ise bir cezalandırma yöntemidir. Ceza tehdidinin olduğu koşullarda da demokrasiden söz etmek olanaksızdır.
Öğretim üyelerinin seçimine güvenmeyen bir üniversite; kararlarına en önemli bileşenini, öğrencilerini katamayan bir üniversite, demokratik bir kurum olarak tanımlanamaz. Üniversitelerimizi tartışmak ve özgürleştirmek, toplumu da özgürleştirecektir. Tüm tartışmaların korkulardan arındırılması ile başlayabiliriz. Özgür üniversiteleri kurabiliriz.
Şebnem Korur Fincancı
ÖNCEKİ HABER

SANSÜRE HAYIR!

SONRAKİ HABER

AKP’de 1 işçi öldü, 4 işçi yaralandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...