08 Nisan 2007 00:00

cızırtı

televizyonunuzu kısar mısınız?

Paylaş

Bir zamanlar bayağı büyük olaydı, bir televizyon kanalını arayıp canlı yayına bağlanmak. Şimdi cep telefonundan “Boyu boyuma uygun arkadaş arıyorum” mesajları çeken kuşaklar bilmez bunu.
Ciddi bir törendi. 10 kişi toplanır, içlerinde en fırlamaları seçilir, heyecandan onun bile dilinin tutulması uzun sürmezdi. Mesela “Televizyonunuzun sesini kısar mısınız” diye bir soru vardı. Adetti, herkes televizyonun kısılması gerektiğini bilirdi ama kimse yayına bağlanana kadar kısmazdı. Onu istemek, sunucunun göreviydi.
Ama Okan Bayülgen’den sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Arayanın heyecanını yatıştırmayan, gülenin, eğlenenin de, ciddi olanın da lafını ağzına tıkan, televizyonunu kısmayanı bırak rica etmeyi aşağılayan, pat diye bağlantıyı kesen bir adamdı.
Belki de kısa mesaj işi Okan Bayülgen’in ortaya çıkışından dolayı icat edilmiştir. Araştırılması gereken bir konu.
Başbakan canlı yayına bağlanmış dediklerinde bunlar aklıma geliverdi. Bu haftanın en acayip televizyon olaylarından biriydi. Belki yetişememişsinizdir, bir ön bilgi vereyim: Sabahın Körü diye bir program var. Tahmin edebilirsiniz, sunucularından biri Metin Şentürk. Diğeri de Seray Sever.
Malum olay ise kısaca şöyle cereyan etmiş: Programda eşi karaciğer hastası olan bir kadının dramı anlatılıyordu. Hatta kadın, kendi karaciğerini vermek için zayıflamaya çalıştığından söz etti. Bu kısma ben de tanık oldum ve ekrana yansıtacak “dram” bulmakta ne kadar yaratıcı olduklarına bir kez daha hayret ettim. Tesadüf bu ya, Tayyip Erdoğan da programı izliyormuş, kadının durumuna üzülmüş ve programı aramış. Ama canlı yayına bağlanmamış, rejiyle konuşmuş, kadının neye ihtiyacı varsa karşılanacağını söylemiş.
Başbakan’ın hangi cümleleri kurduğunu bilemiyoruz. Çünkü hadiseyi Metin Şentürk’ün “Az önce Tayyip Bey’den telefon aldık” demesiyle öğrendik. Tabii ne kadar memnun olduklarını anlata anlata bitiremiyordu. Arkasından Seray Sever aldı sazı, “Biz zaten sosyal sorumluluk için bu programı başlattık. Amacımız acılı hikâyeleri izletmek değil, çare bulmak” diye olaydan güzelce pay çıkardı.
Bu vesileyle “Başbakan’ın aradığı program” olarak Sabahın Körü’nün ününe ün katılmış oldu. Başbakan da sıkıntılı bir insana yardım eli uzatarak bir “babalık” yapmış oldu. Biz de böyle güzelliklerle dolu bir ülkede yaşadığımız için televizyona bakıp şükrettik.
Öyle mi? Yahu bir haftadır bekliyorum, bu kadar televizyon yorumu yapmaya meraklı insan türedi, biri çıkıp “Bu dramın sorumlusu kim” diye sormadı. Sözde herkesin sigortalı olacağı, kimsenin hastane kapılarında kalmayacağı devirde, karaciğer hastası kocasının ameliyatı için bir insanın televizyon stüdyolarına mı taşınması gerekir, demedi. Bir Başbakan’a düşen, televizyon kanalını arayıp “O işi hallediyoruz” mu demektir, de demedi.
Görünüşe göre, ne Başbakan bir sorumluluk aldı, ne de kimse ona bunu hatırlatmayı akıl etti. Dahası, böylece insanların acılarını reytinge çevirip yıllardır kasalarını dolduranlar, resmi makamlar tarafından ciddiye alınan birer kurum oluverdiler, hem de en tepeden onaylı. Bu programlarda kavga edip birbirlerini öldürenler ne çabuk unutulmuş...
Biz de sanıyoruz ki, acılı reyting programlarının sayısı azaldı, seyircisi düştü, kimsenin yüzüne baktığı yok. Meğer başa dönmüşüz. Başbakan bile televizyonun sesini kısmıyor.


d smart’ın niyeti belli oldu

Doğan grubu işi uyduya taşıdığında bir söylenti yayılmıştı. Bunlar lig maçlarının ihalesine girecekti, o yüzden böyle bir platform kuruyorlardı, Digiturk’ü de piyasadan sileceklerdi. Onlar da sürekli “Yok biz bu işi sevabına yaptık. Paralı kanal koymuyoruz, ne kazanıyorsak reklamdan” deyip durdular. Hatta, kulaklarımla duydum, Doğan grubu televizyon işinin en tepedeki isimi “Zaten ihale 2010’da, o zamana çok var” dedi.
Bu hafta duyuldu ki, D-Smart lig maçlarına talip olmuş. Kanal D’nin gönderdiği basın bültenlerinde “Digiturk’ün sözleşmesi 2008 Mayıs’ında bitiyor, ihale için başvurduk” diyor. Digiturk’ün açıklamasında “2010’a kadar yayın hakkı bizde” deniyor. Bu konuda bir fikir birliğine varılacak er ya da geç.
Ama esas önemli olan D Smart platformunun planının maç yayınını da almak olduğunu görmüş bulunuyoruz. Şifresiz olacağını bilsek destek vereceğiz ama bari ucuz yapan kazansın...

KAMPANYA - kurtlar vadisi’nin ‘layt’ı olmaz!

Ben de diyordum bu televizyonda bir şey eksik. Bayağıdır bir Kurtlar Vadisi görmüyorduk dikkat ederseniz. 35’inci bölümden itibaren eski bölümleri koyunca eksiklik giderildi. Artık izlemesek bile her an bir Polat Alemdar’ın “Racon kesmem kafa keserim” lafları söylediğini biliyoruz. Alıştırmışlar demek ki.
Onun da kokusu çıktı, Kurtlar Vadisi’nin yeni bölümleri gelecekmiş, terörsüz. Terörlü olmasın zaten de, silah da pek olmayacakmış diyorlar. Fragmanında gerçekten düşünce adamıymış gibi görünüyor Polat ve diğerleri. Henüz bölümleri görmedik, ama Kurtlar Vadisi’nin ekibinde eskilerden yalnızca “tarikatçı” olarak bilinenlerin kaldığını duyuyoruz. Öyleyse ortaya çıkan silahsız Polat’ın gönül adamı havalarında dolaşıp uhrevi laf salataları yapacağını tahmin edebiliriz.
Ama o Kurtlar Vadisi olmayacak ki. Zaten herhangi bir tekrarın, kopyanın, benzerin eski Kurtlar Vadisi fenomeninin yanına yaklaşması mümkün değil artık. Boşuna uğraşmasınlar diyeceğim, para tatlı geliyor, farkındayım.
Ha Polat’tan düşünce adamı çıkarmaya çalışırlarsa o zaman reyting fırlar. Zaten millet komediye hasret...
Çağdaş Günerbüyük
ÖNCEKİ HABER

guernica’dan ırak’a ne değişti?

SONRAKİ HABER

okumalar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...