11 Nisan 2007 00:00

SANSÜRE HAYIR!

Kürt sorunu hakkında özgürce haber alma olanaklarını ortadan kaldırmak istiyorlar. Bu çok despotik bir tutum

Paylaş

Cengiz Güleç*

Gündem gazetesinde düzenli yazan biri olarak, bu tutumu, bu müdahaleyi kabullenemiyorum. Türkiye’de Kürt sorununun, barışçı ve demokratik çözümü için çaba gösteren tüm medya kuruluşlarının ki çok sınırlı sayıda zaten, yayınlarının sürekli olarak engellenmesi, kesintiye uğratılması, yasaklanması olsa olsa hâlâ resmi politikaların Kürt sorununun çözümüne çok da yanaşmadıkları, yanaşmak istemediklerinin bir göstergesi.
Bunu, sadece Gündem’e yönelik bir tutum olarak değil, DTP’ye dönük baskıları da düşünürsek, içinde bulunduğum Türkiye Barışını Arıyor Konferansı gibi -ki hem çağrıcısı hem de sözcüsü konumundayım- etkinliklere de, örgütlenmelere de bir gözdağı vermeye yönelik bir tutum olarak çok anlamlı buluyorum.
Kürt sorununun, barışçıl, siyasal kanallardan daha özgürce ifade edilip, tartışılabilmesi ve karşılıklı diyalogların kurulabilmesi imkanlarını sanki belli çevreler istemiyor; engellemeye, ürkütmeye, korkutmaya çalışıyorlar. Senelerdir barış, emek ve demokrasi mücadelesi veren aydınların çektiği acıları, baskıları göz önünde tutarsak, Kürt sorununa ilgi duyan, Kürt kökenli de olması hiç gerekmeyen, namuslu, vicdan sahibi aydınları da bir çeşit sindirme yıldırma açısından çok tehlikeli buluyorum.
Bırakın basın özgürlüğü ile bağdaşmasını bir tarafa, hukuk devleti ve demokratik teamüller açısından anlaşılacak şeyler değil. Ama anlaşılan kamuoyunun Kürt sorunu hakkında özgürce haber alma, bilgi sahibi olma, izleme ve tartışma olanaklarını ortadan kaldırmak istiyorlar. Bu da çok despotik, faşizan bir tutum ve hukuk devleti ile bağdaşır bir yanı yok.
Bunların hepsini bir araya getirip birleştirdiğimizde açıkça, Türkiye’de Kürt sorunu üzerinde serbest, özgür tartışma olanaklarının, güvenlik önlemleriyle, o bildiğimiz resmi politikanın, ideolojinin gerektirdikleriyle engellendiğini söyleyebiliriz. Çünkü olumlu yönde çok ciddi bir yükseliş var. Özellikle Türkiye’de vicdan sahibi kamuoyunu oluşturabilecek, geliştirebilecek insanların ilk defa bu ateşkes döneminde, onun da itkisiyle, Türkiye Barışını Arıyor Konferansı’yla rüştünü kanıtladığını gördük. Bu, Türkiye’de bugüne kadar alışık olmadığımız, görmediğimiz bir örgütlenme... Ve bu örgütlenmenin açıkçası toplum içerisinde sürdürülme iradesi birilerini, bir yerleri ciddi şekilde ürkütüyor. Yani daha önceleri de zaman zaman üç imza, beş imza ya da iki yürüyüş, beş yürüyüş biçiminde çalışmalar oldu. Ama bu defa çok çok farklı.
Devletin bazı kesimleri bu işi, bu irade ve bu örgütlenmeyi tehlike ve risk olarak algılıyor. Tek tek bu inisiyatifte yer alan arkadaşlarımızın hepsine kişisel olarak baskı olmamış olsa bile, dolaylı olarak içinde bulunduğumuz çevrelere baskı bize de etkide bulunuyor. Türkiye’nin demokratikleşmesi Kürt sorununun özgürce tartışılıp, çözümü yönünde adımlar atılmasına bağlı ve bunu istemeyenler var.
(*) Prof. Dr. eski DSP Milletvekili
Herkesin hukuk ve demokrasiye ihtiyacı var
Abdullah Demirbaş (Diyarbakır Sur Belediye Başkanı): 21 yüzyıla girerken, AB kitrelerinin uygulandığı süreçte gazetelerin kapatılması, özgür basının ifade özgürlüğünün engellenmesi anlamına geliyor. Türkiye için olmasını istemediğimiz bir durum bu. İnsanların düşünceleriyle bağdaşan haberleri ve olayları öğrenme hakları engellenmemeli. Basın yayın hürriyeti geliştirilmeli. Tüm bunlar Kürtlerin demokratik ve meşru mücadelelerini, yöntemlerini tıkamaya yönelik girişimler. DTP’li belediye başkanları, DTP üzerinde geliştirilen baskılar demokrasi, düşünce ve ifade özgürlüğü önünde engeldir. Bu yanlışı yapan Türkiye, çıkarları için bu düşüncelerinden vazgeçmeli. Gazetelere kapatma, toplatma kararı veren bir ülke demokratikleşemez. Bir an önce herkesi demokrasinin ilkelerine uymaya çağırıyorum. Baskı, kapatma uygulamaları geçmişte fayda vermedi, bugün ve gelecekte de vermeyecektir. Bu ülkede herkesin hukuka ve demokrasiye ihtiyacı var. Bir gün gelecek bu kararı verenlerin de demokrasi ve hukuka ihtiyacı olacaktır. Türkiye’nin önünün açılması için, farklılıkların bir arada yaşayacağı, herkesin kendi düşüncelerini özgürce yayınlayabileceği demokratik ortamlara ihtiyacımız var. 18 Meclis üyem ve ben bu uygulamaları doğru bulmuyoruz, yetkilileri bir an önce bu antidemokratik uygulamalardan vazgeçmeye çağırıyoruz.
Barışın sesini kesmeye çalışıyorlar
Fırat Anlı (Diyarbakır Yenişehir Belediye Başkanı): Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler öncesi güçlü bir muhalefetin, siyasi iç muhalefetin sesini kesmeye yönelik bir tutum. Basın ve medyanın sesini keserek Kürt sorununun demokratik, barışçıl, diyalogla çözümünü engellemeye çabalıyorlar. Kürt sorunu duymazdan gelinerek, bölgeden gelen demokrasi, barış ve çözümün sesini kesmeye yönelik bir çaba. Düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engeller, antidemokratik uygulamalar son dönemlerde arttı. Neredeyse darbe, OHAL dönemi yaşanan uygulamalar tekrarlanıyor. Sivil toplum kurumları, siyasi partilere yönelik antidemokratik uygulamalar hayata geçiriliyor. Yerel yöneticilere yönelik yine aynı saldırılar söz konusu. Topulumun belli kesimlerini hedef alan saldırılar bunlar. Siyasal iktidar sorunu çözmek yerine farklı arayışları devreye sokuyor. Bunun bir adımı da muhalif sesleri kısma girişimi. Çözüm için kardeşliği, birliği esas alan politikalar hayata geçirilmeli.
ÖNCEKİ HABER

‘Suçlarımı, sağ olsun emniyet göz ardı etti’

SONRAKİ HABER

Paylaşmanın gücüne yabancılaştık

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...