13 Nisan 2007 00:00
GERÇEK
1 Mayısı hepimiz, İşçi Sınıfının Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü olarak bilegeldik. Onun için de az çok sınıftan, emekten yana olanlar, 1 Mayısı; bu amacına uygun olarak işçileri, onların sınıf örgütleri olan sendikaları, emek örgütlerini daha çok birleştiren...
1 Mayısı hepimiz, İşçi Sınıfının Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü olarak bilegeldik. Onun için de az çok sınıftan, emekten yana olanlar, 1 Mayısı; bu amacına uygun olarak işçileri, onların sınıf örgütleri olan sendikaları, emek örgütlerini daha çok birleştiren; birlikten doğacak gücün önemi ve mücadelenin, sınıfın haklarının korunmasındaki hayati önemine dikkat çekilen bir gün olarak kutlanmasını ister, elinden geldiğince de öyle yapar.
Ama Türkiyede son 10 yıldır, 1 Mayıstan önceki bir ay boyunca yapılan tartışmalara, bu tartışmalara bağlı olarak yapılan kutlamalara bakıldığında; konfederasyonlar için 1 Mayıs, İşçi Sınıfının Birlik Dayanışma Mücadele Günü değil de kimi konfederasyon yöneticilerinin (ne yazık ki bu yöneticiler, sendikal harekette etkili olan bir yeri işgal etmektedirler), işçi sınıfını bölme, konfederasyonlar arasındaki rekabeti kışkırtma ve çeşitli emekçi kesimleri birbirine karşı mücadele etmeye sevk etme günüdür!
İSTANBUL 1 MAYISI BÖLÜNMEMELİDİR
1 Mayısın kutlanmasında tarihsel ve sembolik bir öneme sahip olan Taksimin, son 10 yıldır kimi siyasi mihraklar ve kimi DİSK yöneticileri tarafından kutsal bir mekan gibi gösterilmesi nedeniyle 1 Mayısın, niçin ve hangi talepler etrafında kutlanması gerektiği, Taksimde mi yoksa başka bir alanda mı; Abide-i Hürriyette mi yoksa Kadıköyde mi kutlanacak tartışmasına kurban edilmektedir.
Bu yıl; 1 Mayıs 77 Katliamının 30. yılında, bu bölünme ve tartışma daha boyutlu bir hal almıştır. 1 Mayıs idealleri için girdikleri mücadelede Taksimde yaşamını yitiren 36 kişinin anısına bu yıl, Taksim seçeneğinin zorlanması için gerekli birlik sağlanmadan yapılan sorumsuz Taksimdeyiz açıklamaları; Türk-İş ve öteki konfederasyonları dışlamak için adeta özel çaba sarf edildiğine yorumlanacak üslup ve açıklamalar ile Türk-İş merkezinin birden İstanbulda 1 Mayıs kutlamacısı kesilmesi ve 1 Mayısın, İstanbul-Kadıköyde kutlanması için karar alması (*), 1 Mayısın İstanbul kutlamalarını bölmekten başka ne anlama gelebilir?
TÜM TÜRKİYE 1 MAYIS ALANIDIR
Olup bitene biraz daha yakından bakıldığında; bölücülük sadece İstanbulda da yapılmamaktadır. Bütün Türkiye sathında bir bölücülük yapılmaktadır. DİSK, bütün Türkiyedeki üyelerini İstanbula çağırırken Türk-İş de Marmara Bölgesindeki üyelerini İstanbula çağırmaktadır.
İlk bakışta bu, konfederasyonların İstanbulda güç biriktirip sermayeye sesini İstanbuldan duyurmak istemesi gibi görünse de gerçek ne yazık ki böyle değildir. Çünkü her iki konfederasyon da işçileri iş bırakarak 1 Mayıs kutlamasına katılmaya çağırmamaktadır. Tersine, onlar 1 Mayısın anlamına çok uygun olacak böyle bir çağrı yerine; o kentten 3-5, bu kentten 5-10 kişiyi İstanbula çağırarak birbirlerine karşı güç gösterisi yapmayı hesaplamaktadırlar. Böylece de örneğin, DİSKin çağrısına göre; İstanbulda profesyonel 1 Mayısçılar diyebileceğimiz bir tutumla iller aşarak İstanbula gelebilecek imkana sahip olanların katıldığı bir 1 Mayıs kutlanacak. Ama böylece; önceki yıllarda ülkenin 50-60 merkezinde yüzbinlerce işçinin, emekçinin katıldığı 1 Mayıslar iptal edilmektedir. Ne var ki DİSK, bu kararı alırken bunu umursamamış; varsa yoksa Taksimde bir gövde gösterisini (bunun ne kadar gövde gösterisi olacağı da ayrı bir sorundur) her şeyin önüne koymuştur. Aynı şeyi Türk-İş de Marmara Bölgesini İstanbula toplamaya kalkarak yapmaya çalışmakta; Türkiyenin en önemli sanayi merkezi olan bölgenin diğer tüm illerindeki 1 Mayıs kutlamalarını baltalamaktadır.
Şimdi DİSK ve Türk-İş yöneticileri; Biz böyle karar almadık. Niye bölücü olalım? Biz sadece kendi üyelerimizi çağırıyoruz. İsteyen o illerde kutlasın diyecektir. Ama gerçekte; 1 Mayısın anlamı göz önüne alındığında, bu iki sendika merkezi de diğer illerdeki 1 Mayıs kutlamalarını iptal etmiş, en azından bölmüş olmaktadırlar.
1 MAYISA ANLAM VEREN, SINIF TALEPLERİ DOĞRULTUSUNDA MÜCADELE GÜNÜ OLMASIDIR
Oysa son 10 yılda Türkiyenin her yerinde işçiler, sendikacılar, demokratlar, büyük özverilerle1 Mayısı alanlarda kutlamayı bir hak olarak elde etmişler; kendi kentlerini, 1 Mayısı kutlamanın bir alanı haline getirmişlerdi. DİSK ve Türk-İş, şimdi bu kazanımı da yok etme kararı almıştır.
Kısacası eğer bölücülük yapan konfederasyonlar, gerçekten güçlü 1 Mayıslar yapmakta samimiyseler; her şeyden önce üyelerine iş bıraktırarak sendikasız işyerlerine de 1 Mayısın ruhuna uygun çağrılar yaparak yüzbinlerin katıldığı bir 1 Mayıs kutlamasına önderlik etme onurunu taşıyabilirlerdi. Bunu halen de yapabilirler. Çünkü sendikalarda bu güç vardır. Eğer konfederasyon yöneticileri bu gücü kullanma cesaretini gösterirlerse, onlara kimse Taksim Meydanını da Kızılayı da kapatamaz.
BÖLÜNMELERİN AŞILDIĞI GÜÇLÜ BİR 1 MAYIS İÇİN ÇABA
Bütün bunların da ötesinde, İstanbulda tek 1 Mayıs şansı halen vardır ve bunu sonuna kadar zorlamak gerekir. Tek ve güçlü bir 1 Mayıs; sınıfın en acil talepleriyle alanlara çıkılması konusunda anlaşabilirse, alanın şurası ya da burası olması ikincil bir öneme düşer. Ve çözülebilir bir sorun haline gelir.
Elbette ki Türk-İş ve DİSKte 1 Mayısın ruhuna aykırı karar alan yöneticilere karşı, her konfederasyondan işçiler ve sınıftan yana sendikacılar, 1 Mayısı yurt sathında kutlayacaklardır. Bu konuda Türkiyenin ilerici demokrat birikimi ve sınıf partisinin, sınıftan yana sendikacılarla tam bir dayanışma içinde olacaklarından kuşku duyulamaz. Bu güçler, İstanbulda iki ayrı 1 Mayıs özlemi içinde olanların da önünü kesecek imkanlara sahiptir ve önümüzdeki günler de bu çabaların yoğunlaşacağı günler olmalıdır.
(*) Oysa her yıl, 1 Mayısın alanlarda, özellikle de İstanbulda kutlanmaması için çeşitli bahaneler bulmaya çalışan Türk-İş, son anda 1 Mayısın İstanbulda nasıl kutlanacağına karar vermeyi şubelerine bırakan Türk-İş merkezi bu yıl, DİSKin, Taksim seçeneğini öne çıkarması karşısında İlla da Kadıköyde 1 Mayıs yapılacak diye karar alması, Türk-İşin kararının da sendikal rekabet güdüsüyle belirlendiği ve sınıfın çıkarlarını göz ardı eden bir karar olduğunu göstermektedir.
İ. Sabri Durmaz