14 Nisan 2007 00:00

SANSÜRE HAYIR!

Henüz yayınlanmayan bir gazetenin yayınını durdurmak, uluslararası hukuka uyulmadığının açık kanıtıdır

Paylaş

Macit Sefiloğlu*

12 Eylül sonrasında gazeteler üzerinde dönem dönem yürütülen baskılar, farklı biçimlerde sürüyor.
Gazete kapatmaların önüne geçilemediği gibi, dağıtım kurumlarının üstlendiği rol ile gazetelerin halka ulaşmasında da sorunlar devam etmektedir.
Öte yandan basının susturulması adına art arda verilen yargı kararlarında da çelişkili durumlar söz konusudur. Henüz yayınlanmayan bir gazetenin yayına konulmayan nüshasının yayınını önceden durdurmak, uluslararası hukuka uyma sözü veren Türkiye’nin, bu sözlerini tutmadığının açık kanıtıdır.
Bu da yetmiyormuş gibi TMSF süreçleriyle gazetelerin editöryal bağımsızlıkları farklı bir tekel anlayışına sokulmuştur. El konulan gazetelerde, köşe yazarlarına değin müdahaleler ibretle izlenmektedir.
Bir dönem aynı baskılardan şikayet eden Adalet ve Kalkınma Partisi’nin şimdi aynı yöntemlere seyirci kaldığı ise üzüntüyle izlenmektedir. Basın tekellerinden şikayet ederken, bugün bu güçle iktidarı pekiştirmenin mümkün olmadığını hatırlatmak isterim.
AKP iktidarı, basındaki bu gidişatın destekleyicisi değil; demokratik, çağdaş bir anlayışı sürdürmek zorundadır. Her fırsatta uluslararası normları (türban gibi) Türkiye’nin gündemine getiren AKP, yaklaşan seçimler öncesi bu durumdan medet ummamalıdır.
(*)Gazeteci/İzmir
Diyarbakır’dan notlar...
Vedat Çetin

Yaklaşık on yıl önceydi. Bu yazının başlığı aslında sürekli ve düzenli yazdığım gazetedeki köşenin adıydı. Daha sonra köşenin adı “Diyarbakır’dan Bakış” oldu, gazetenin adı Özgür Bakış diye değişince.
Çatışmaların yoğunlaştığı yıllarda Diyarbakır’da insan hakları mücadelesi içerisinde yer alırken, gözlemlerimi de gazetede yazıyordum. Ülkede Gündem’in de öncelleri gibi ciddi bir misyonu vardı. “Gerçekler karanlıkta kalmayacak!” sözü, özgürlük mücadelesini kazanmanın müjdecisi gibiydi. Karanlığı yırtıp parçalayan bir sesi andırıyordu Gündem’in sesi.
Gazetenin merkezi ve büroları her zaman olduğu üzere adeta direniş kalesine dönüşüyordu, çalışanları tarafından ağır bedeller ödendikçe. Muhabirleri, çalışanları ve dağıtımcıları hep şiddet, işkence ve öldürülme riski altındaydılar. Yurtdışına kaçanlar, sürgün hayatı yaşayanlar ve görevi başındayken yaşamını yitirenler özgür gazetecilik geleneğinin militanlarıydı.
Özgürlük mücadelesi nedeniyle yaşanan sıcak ortamda gazetecilik yapmanın ne kadar zor olduğu da su götürmez bir gerçekti.
Önceki yıllarda illegal yöntemlerle elde edilen bir adet Özgür Ülke gazetesinin onlarca, hatta yüzlerce kişi tarafından okunduğu günleri anımsıyorum. Kutsal bir belgenin okunması gibi okunurken o ortamda bulunan okuyucuların dinlediği ve sonradan tartıştıkları zamanları unutmak mümkün mü?
Gazetenin OHAL Bölgesi’ne girişi ve dağıtımı fiilen yasaklandığı için Diyarbakır Temsilciliği’ndeki arkadaşlarla ve büroya gelen okuyucularla faksla gelen gazetenin maketinden izleyebiliyorduk haberlerimizi, yazılarımızı ve gazetenin geri kalan sayfalarını…
O gazete maketlerini çok sayıda insanla paylaşıyorduk. Ne zor günlerdi!
Bugün olup bitenlere baktığımızda Kürt siyasetinin halkla bütünleşmesine, yükselişine, kitleselleşmesinin ölçüsüne göre, Kürtlerin yasal partisine de, gazetesine de, kültür kurumlarına da eşzamanlı yönelimler olduğuna tanık oluyoruz.
Bütün Kürt kurumları, bireyleri, oluşumları birbirleriyle ilintili görülüyor. Kürt özgürlük hareketiyle arasına mesafe koymayan herkes suçlu ilan ediliyor.
Şimdi, seçimler yaklaşıyor diye yasal Kürt siyaseti DTP yöneticilerine yönelik gözaltılar, tutuklamalar süreci başlatılıyor.
Hemen ardından “Hayata flu bakmak gerçeği görmemektir” diyen gazetenin yayını kıskaca alınıyor. Kürtler Meclis’e girmemeli, Kürt siyaseti sol parti ve örgütlerle ittifaklar kurup güç oluşturmamalı, Kürt önderler aşağılanıyor, Kürtler arasında gelişen dayanışma ve birlikteliğin olmaması için bir konsept geliştiriliyor.
Gazeteye sansür yasası işletiliyor. Yasaların yetersizliği sonucuna varılınca da fiili tutum almaya gidiliyor. Bürolar kapatılıyor. Gazeteler okunmasın diye olağanüstü güvenlik tedbirlerine başvuruluyor. Bu hep yapıldı ve yine yapılıyor. Görev ihmal edilmeden yerine getiriliyor. Ve adalet böyle sağlanıyor!
Kirli bir oyun oynanıyor, yıllarca hep yinelenen. Kürt siyasetinin medya desteğinin atardamarları kesilmek isteniyor.
Özgür basının Gündem geleneği ise susmuyor. Yıllardır denenen baskılar ve engellemeler karşısında özgürlüğün sesi çığlığa dönüşüyor!
Çünkü haklı mücadelesini okurlarıyla bütünleşerek sürdürüyor. Halkların kardeşliğini önemseyen, direnişçi bir çizginin uzun soluklu yürüyüşü sürüyor.
“Bilgi insanı özgürleştirir” şiarıyla yürüyenlerle mücadeleye gönül verenleri selamlayıp aynı safta yürüyoruz.
vedat_cetin@hotmail.com
ÖNCEKİ HABER

Fındıklı, ‘yılanı’ derelerden kovmak için ayakta

SONRAKİ HABER

Okumak istiyorum

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...