17 Nisan 2007 00:00
DÖNÜŞÜM
Bu yılki 1 Mayıs Almanyada önceki yıllara göre daha hareketli geçeceğe benziyor.
Bu yılki 1 Mayıs Almanyada önceki yıllara göre daha hareketli geçeceğe benziyor. Hükümetin sosyal hak gaspları, kişisel ve kolektif hak ve özgürlükleri tırpanlaması, dış politikasını askerileştirmesi; bunun üzerine gelen sermayenin pervasız saldırıları geniş kitleler arasındaki hoşnutsuzluğun büyümesine neden oluyor.
Yılın başında işletme vergi reformunu yürürlüğe koyarak tekellere milyarlık vergi kıyağı yapan hükümet aynı anda KDVyi üç puan yükselterek yüzde 16dan 19a çıkararak geniş kitlelerin yaşam koşullarını zorlaştırdı. 1 Nisan günü yürürlüğe giren sağlık reformu ile emekçiler için paran kadar sağlık geçerlilik kazandı. 1 Mayıs günü ise emeklilik yaşının kademeli olarak 67ye çıkartıldığı emeklilik reformu yürürlüğe girecek. Hükümet partileri bugünden 67de emeklilik ancak geçici bir çözüm olur derlerken uzmanları Emeklilik yaşının 70e çıkacağına şimdiden kesin gözüyle bakılabilir diyor.
Federal Parlamentoda üçte ikiden fazla çoğunluğa sahip olan CDU/CSU ve SPDden oluşan büyük koalisyon dilediği her yasayı rahatça çıkarıyor. Ama parlamentodaki çoğunluk emekçi halkın iradesini yansıtmıyor. CDU/CSU ve SPD partileri gerçekte seçim sahtekarlığıyla hükümet oldular! Seçimler öncesinde kesinlikle koalisyon kurmayacaklarını, politik arenanın farklı kutuplarında durduklarını söyleyen bu partiler, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi dün dündür bugün bugün diyerek hükümet kurdular.
- Halkın yüzde 90ından fazlası KDVye karşı çıkarken parlamento KDVyi yükseltti;
- Halkın yüzde 80i sağlık reformunu reddederken, parlamento, bütün uyarılara karşın, bunu kararlaştırdı;
- Halkın yüzde 83ü 67de emekliliğe karşıyken parlamento bunu kararlaştırdı;
- Halkın yüzde 75i Afganistana savaş uçakları gönderilmesine karşı çıkarken hükümet 10 savaş uçağını ve 250 askeri Afganistana gönderdi.
Bu liste çok rahat uzatılabilir ama sonuç hep aynı. Emekçi halkın ezici çoğunluğu bir tarafta hükümet partileri diğer tarafta. Hükümet halka rağmen politika yapıyor!
Şüphesiz bu durumda saflaşma bu kadar netse, neden tepkiler sokakta, eylemlerde ifade edilmiyor diye sorulacaktır. Bunun birçok nedeni olmakla birlikte biz birkaçına dikkat çekelim.
Alman Sendikalar Birliği DGB içinde birçok konuda gerçek bir görüş birliği sağlanmış değil: Sağlık reformu konusunda Birleşik Hizmet Sendikası ver.dinin bir kanadı sağlık reformuna karşı mücadele çağrısı yaparken diğer bir kanadı gerekli bir reform diye sağlık reformuna destek verdi. Sağlık alanında temel bir reforma ihtiyaç olduğunu belirten Kimya İşçileri Sendikası IG BCE, hükümetten daha farklı yöntemler önerdi.
IG BCE bu tutumunu giderek yaşlanan nüfus sorununu göz önüne alarak emeklilik yaşının yükseltilmesi konusunda da sürdürdü. Tek fark, IG BCEnin hükümetten daha farklı yöntemleri önermesinde oldu.
Ver.di ve IG Metall sendikaları devlet demiryollarının özelleştirilmesine karşı kampanya sürdürmek isterlerken Demiryolu İşçileri Sendikası TRANSNET, özelleştirme sürecini birlikte belirleme adı altında destekliyor.
Gıda İşçileri Sendikası NGG, ver.di ile birlikte yasal asgari ücret için mücadele verirken, IG BCE ve TRANSNET sendikaları, yasal asgari ücret gerçek bir çözüm olamaz görüşünü savunuyorlar. Bu arada polis sendikası GdP ise iç güvenlik yasalarının yeterli olmadığını ileri sürüp, daha fazla polis ve polisiye önlem talebini bozuk plak gibi yineleyip duruyor. Sendikaların çatı örgütü DGBnin ve bağlı sendikaların tutumu ne yazık ki böyle.
Diğer bir yandan sendikaların dışında, işçi sınıfına siyasi önderlik edebilecek yetenek ve kapasitede bir sınıf partisinin olmayışı da işçi ve emekçilerin, sermaye ve hükümetine karşı tepkilerinin gereken düzeyde çıkmamasında önemli bir etken olarak karşımıza çıkıyor.
Değişik grupların ve yerel sendikal platformların değişik dönemlerdeki tutumları veya Sol Parti içinden bazı çıkışlar saman alevi gibi kısa sürede yok oluyor. Oysa birlikte hareket etmek, işçi hareketinin gelişmesi için ortak siyasi ve ekonomik talepler belirlemenin önünde gerçek anlamda bir engel yok.
Yasal asgari ücret, 67de emeklilik reformunun geri alınması, herkese parasız sağlık hizmeti ve Sol Parti Fraksiyon Başkanı Oskar Lafontainenin gündeme getirdiği politik genel grev hakkı. Bu taleplerin etrafında birleşerek mücadeleyi örgütlemenin önünde, işçi sınıfının çıkarları açısından, gerçek anlamda bir engel yok! Sözü edilen değişik kesimler sınıftan yana tutum alma yerine gruptan yana tutum almayı sürdürdükleri müddet mücadelenin gelişimi, geniş kitleleri kapsaması daha uzun sürecektir.
İşçi ve emekçilerin uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayısa doğru ilerlerken bu sorunları aşmak, işçi ve emekçilerin birliğini sağlamak, yeni mevzileri ele geçirmesine katkı sunmak için herkese görev düşüyor.
Serdar Derventli