20 Nisan 2007 00:00

DURUM

Ülke yeniden vahşi cinayetlerle sarsıldı. Malatya’da “Hıristiyanlık için misyonerlik” yaptıkları iddia edilen üç kişi, elleri ve ayakları arkadan bağlanıp, boyunları kesilerek canice katledildi.

Paylaş

Ülke yeniden vahşi cinayetlerle sarsıldı. Malatya’da “Hıristiyanlık için misyonerlik” yaptıkları iddia edilen üç kişi, elleri ve ayakları arkadan bağlanıp, boyunları kesilerek canice katledildi. Bu tür cinayetlerde hep yapıldığı üzere yetkililerin üzüntü bildiren, kınayan, “işin ardındakilerin açığa çıkarılacağını” belirten demeçleri yayınlandı. Nereden bakılırsa bakılsın cinayet vahşi, açıklamalar ikiyüzlüce ve içtenliksiz. Çünkü gazete arşivleri biraz geriye doğru taransa, aynı yetkililerin “misyonerlik çalışmalarına” ve bunların “tehlikelerine” dikkat çeken demeçlerine bolca rastlanır. Malatya Emniyeti de olaydan sonra yaptığı açıklamada olayı “kişisel husumete” bağladı ve “adi bir vaka” olduğunu belirtti.
Cinayeti işleyenlerin yaş ortalamasına bakıldığında, onların 19-20 yaşlarındaki gençler olduğu görülüyor. Hrant Dink cinayetinde de henüz bıyığı terlememiş bir genç kullanılmıştı. Cinayeti işleyenlerin yakalanmış olması, ne azmettiricilerden, ne de ülkenin politik ortamını sürekli zehirleyenlerden hesap sorulacağı anlamına gelmiyor. “Cinayetin dini ve milli duyguların galeyana gelmesi nedeniyle” işlenmiş olduğu, bunun da, doğal değilse de anlayışla karşılanması gerektiği üzerine epeyce gerici zırva dinleyeceğiz. Ama tüm belirtiler ortaya koyuyor ki bu tür cinayetler işlenmeye devam edecek.
Şimdi sorulması gereken soru şu, bu cinayetler neden fazlalaştı ve bu gençleri nasıl soğukkanlılıkla cinayet işleyecek bir canavara dönüştürmeyi başarıyorlar? Ülke büyük bir çözülme ve çürüme sürecinden geçiyor. Ahlaki ve toplumsal yozlaşma her yanı sarıp sarmaladı. Bunun temelinde ise ekonomik sorunlar yatıyor. Yaygınlaşan yoksulluk, işsizlik ve yaşam koşullarının zorluğu, toplumsal davranışlarda uç noktalara savrulmayı, çeşitli amaçlar için kullanılmaya açıklığı da beraberinde getiriyor. Ülke derin ekonomik krizler yaşadı ve bunların yarattığı tahribat onarılamadığı gibi, tahrip edici etkileri de derinleşiyor.
Üstelik bütün bunlar ülkenin “dinci” olarak damgalanan bir hükümet tarafından yönetildiği bir dönemde oluyor. “Dini ve manevi değerleri” ön plana çıkararak toplumu ıslah etme iddiasında olanlar, toplumsal çürüme ve yozlaşmayı artırıyorlar, ama bu arada kendi mezheplerine, cemaatlerine adam devşirmekten de geri kalmıyorlar. Dincilik bir taraftan, milliyetçilik öbür taraftan, bazen de kol kola ülkenin politik ortamını zehirliyor, gericileştiriyor. Bütün bunların kurbanları da sadece bu vahşice cinayetlerle katledilenler olmuyor, aynı zamanda gençlik oluyor.
Bugün gençlik kitlesi dinciler ve milliyetçiler için bereketli bir av alanını oluşturuyor. İşsiz, geleceksiz, yarından bir umudu olmayan, ekonomik baskıların altında bunalan gençlik yığınları içerisinde bütün gerici akım ve partiler yoğun bir çalışma yürütüyorlar ve gençliği dinciliğin, milliyetçiliğin, faşizmin yedeği, dinamik ve vurucu gücü olarak kazanmaya çalışıyorlar. Bugüne kadar bu lanetli amaçlarında başarısız oldukları da söylenemez.
Böylece emekçilerin, halkın evlatları olan gençler, halka karşı tezgah kuran, politika yapan gerici, faşist parti ve akımların lanetli amaçlarına hizmet eden araçlara dönüşüyorlar. Bu durum ülkenin ve halkın geleceği için büyük bir tehlike oluşturuyor. Emekçi sınıflar, onlar için politika yapan parti ve akımların bu durumun yeterince farkında olduğu, durumu değiştirmek için ciddi bir çaba içine girdiği ne yazık ki söylenemez. Tehlike çanları çalıyor! Halkın ve emekçilerin ise “çanlar kimin için çalıyor?” diye sorma lüksü bulunmuyor.
Ahmet Yaşaroğlu
ÖNCEKİ HABER

Beraatı duyduğumda sanki dilim tutuldu

SONRAKİ HABER

MHP’li başkan ‘azmettirmekten’ tutuklandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...