23 Nisan 2007 00:00

GÜNDÖNÜMÜ

Doğu Anadolu’nun Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu bölgesi ile sınırında yer alan eski yıllarda “Yeşil Malatya” diye anılan, kayısısı, bol suyu ve yeşili ile anılan kenti

Paylaş

Doğu Anadolu’nun Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu bölgesi ile sınırında yer alan eski yıllarda “Yeşil Malatya” diye anılan, kayısısı, bol suyu ve yeşili ile anılan kenti.
Malatya, çok dinli çok kültürlü bir kenttir. Ermeniler, Türkler, Hıristiyanlar, Müslümanlar, Sünniler, Aleviler yüzyıllarca birlikte yaşadılar. ABD’li “uzman”ların planlayıp, işbirlikçi yerli taşeronları eliyle uygulattıkları mezhep çatışmalarının körüklenmesi ve yalan haber yayma faaliyetlerinin ardından gelen Maraş, Çorum ve Sivas katliamlarının ardından Malatya’da da yayılan bir yalan haber sonrasında Cengiz Topel Caddesi ve çevresindeki Alevilere ait işyerleri yakıldı, kundaklandı ve yağmalandı. O günlerden sonra Malatya’daki kardeşlik ve barış ortamı önemli darbeler aldı.
Bugünlerde ise suyuna karışan kanalizasyon nedeniyle bulaşıcı hastalık salgınlarının yaşandığı, kayısı üreticisinin üretim maliyetlerini bile karşılamakta zorlandığı, üniversitesinde oruç tutmadığı gerekçesiyle öğrencilerin öldürüldüğü, yeşili talan edilmiş bir kent Malatya.
Malatyalılar geçtiğimiz günlerde yeni bir toplu cinayetin dehşetiyle sarsıldılar. İncil satan bir yayınevinde 3 kişi domuz bağı ile bağlanıp boğazları kesilerek öldürülmüşlerdi. Olayın failleri olarak yakalananlar küçük yaşta gençlerdi. Savunma önceden hazırdı. “Dini ve milli duygular”.
Oysa Anadolu toprakları çeşitli din ve milliyetlerden insanların yüzyıllarca barış içinde ve kardeşçe yaşadıkları topraklardır.
Öyleyse bu kardeşlik duyguları nasıl olup da düşmanca duygulara dönüştürülebiliyor?
Yanıtın ipuçlarını Susurluk’taki kazada bir arada olanlarda, tüm NATO üyesi ülkelerde kurulmuş olup, bazı ülkelerde (İtalya, İsveç gibi) dağıtılan ancak ülkemizde bir türlü soruşturulamayan Gladio veya kontrgerilla örgütlenmesinde aramak gerekir. Kontrgerilla talimnamesinde yapılacak faaliyetler diye sayılan faaliyetlerden bazıları “yalan haber yayma” ve “toplumda infial yaratacak cinayetler işlenmesi”dir.
Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Kemal Türkler vb. cinayetler dikkat çekicidir.
20 Nisan tarihli gazete haberine göre:
“…Saldırı gerçekleştiği saatlerde Malatya İnönü Üniversitesi’nin düzenlediği “21. Yüzyılda Kuşatılmış Türkiye” başlıklı konferansa katılan Emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un sözleri ve yapılan konuşmalar cinayeti işleten zihniyetin ve arkasındaki güçlerin adresini verir nitelikteydi. Konferansta konuşan Tolon, “Kürtlerden kardeş mardeş olmaz, onlardan düşman olur” diye konuşurken “Batı bize Ermeni soykırımını kabul etmemizi dayatıyor. Biz katillerin torunları değiliz niye kabul edelim? ‘Hepimiz Ermeniyiz’ demek ne oluyor. Ben Türküm sizler de Türksünüz” demesi dikkat çekti…”
H. Dink cinayetini onaylamayan insanlar kendilerini onun yerine koyarak “Hepimiz Hrant’ız, Hepimiz Ermeniyiz” dediler. Saldırıya uğrayan, öldürülen hangi dinden, hangi milliyetten ise “hepimiz” sözcüğünün ardından o din veya milliyeti, o ismi söyleyeceklerdi. İnsanı sevmenin, enternasyonal düşüncenin gereği de budur. Çünkü hiçbir ırk veya milliyet ötekinden daha üstün veya daha aşağı değildir. İnsanların dini inançlarının olup olmaması veya hangi dine inandıkları değil, ne kadar insani değere sahip oldukları önemlidir.
Örneğin Almanya’da Kuran satan bir yayınevi basılarak, orada bulunan 3 Müslüman boğazları kesilerek öldürülse, fail olarak yakalanan küçük yaşta çocuklar bu cinayeti “dini ve milli duygularla” işlediklerini söyleseler, olayın olduğu saatlerde emekli bir Alman generali verdiği konferansta (Solingen’de yakılan Türkler için “Hepimiz Türküz” diyerek yürüyen Almanları kastederek) “Hepimiz Türküz” demek ne oluyor. Ben Almanım, sizler de Almansınız” dese, Almanya’da yaşayan Türkleri de bölücü olarak suçlasa ne düşünürdünüz?
Dinine, ırkına, milliyetine bakmadan tüm insanları seven, hiçbir ırkı, milliyeti veya dini ötekinden daha üstün veya aşağı görmeyen anlayış mı bölücü, yoksa yukarıdaki sözleri söyleyenler mi?
1 Mayıs’ta her inançtan, her milliyetten işçiler birlik olarak emeğin hakları, eksiksiz demokrasi, barış ve kardeşlik isteklerini haykırırlarsa bu ırkçı, bölücü, caniler güruhuna da hak ettikleri cevabı vermiş olacaklar.
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı; çocuklarımızın, emperyalist tekellerin ve işbirlikçilerinin değil, halkın egemen olduğu bir ülkede yaşaması dileğiyle kutluyorum.
Hasan Hüseyin Evin
ÖNCEKİ HABER

Engellemelere karşın kutlanacak

SONRAKİ HABER

Örgütsüz işçinin haberi yok!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...