25 Nisan 2007 00:00

Toplu mezardaki kemikler sızladı

Türkiye’de belki de ilk defa yapılacak uluslararası bir toplu mezar araştırmasının birinci adımında yaşananlar, bilim insanlarını utandıracak nitelikteydi.

Paylaş

Türkiye’de belki de ilk defa yapılacak uluslararası bir toplu mezar araştırmasının birinci adımında yaşananlar, bilim insanlarını utandıracak nitelikteydi. İçi tamamen boşaltılmış bir toplu mezarda yağmur altında 15 dakika “inceleme” yapan Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanı Prof. Yusuf Halaçoğlu, mezarın 1914’e ait olmadığını oracıkta ilan etti. Ön araştırmaya gelen İsveçli Tarihçi Prof. David Gaunt’tan da bir arkeolog ya da adli tıp uzmanı gibi mezarda “örnek toplaması ve kazı yapmasını” istedi. Korunmayan mezara aylardır her isteyenin de girdiği anlaşıldı.
Ekim 2006’da, köylülerin Nusaybin’in Xirêbababa (Kuru) köyünde tesadüfen ortaya çıkardıkları bir toplu mezardı araştırılacak olan. İlk defa mezara inen gazeteciler, kemik yığınlarıyla dolu mezarın fotoğraflarını çekmiş, kameralar, bazılarının çocuklara ait olduğu anlaşılan onlarca kafatasını, büyük iskelet parçalarını görüntülemişti. Konu gündeme gelince yabancı bilim insanları da ilgi göstermişti. Özellikle bu bölgede 1914 olayları üzerine araştırmaları olan İsveçli Tarih Profesörü David Gaunt ve TTK Başkanı Prof. Dr. Halaçoğlu anlaşarak birlikte bir araştırma yapma kararı almışlardı. Bu araştırmanın bir “ilk adımı” olarak Prof. Gaunt, Mardin’e gelecek ve neler yapılabileceği, nasıl bir araştırma yapılabileceği tartışılacaktı. Asıl inceleme ise arkeologlar, adli tıp uzmanları ve antropologlardan oluşan bir heyetle birlikte titiz bir hazırlık sonucu başlatılacaktı.
Ancak önceki gün yaşananlar, bir bilimsel çalışmanın nasıl bilimsel bir utanç gününe dönüşebileceğini gösterdi. Prof. Gaunt’u apar topar mezara götüren Halaçoğlu ve TTK ekibi, bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun altında 15 dakikada “inceleme”lerini tamamlayarak mezarın 1914 ile ilgisi olmadığını açıkladılar bile! Halbuki aylardır korunması için hiçbir önlem alınmamış olan mezarda, bırakın kafataslarını, tek bir bütün kemik parçası bile kalmamıştı. Mezar toprakla dolmuştu. Çok mutlu oldu TTK ekibi. Prof. Halaçoğlu oracıkta, yağmurun altında hemen bir basın açıklamasıyla “Avrupa’dan yayılan soykırım yalanları”nın nasıl çürük olduğunu söyleyiverdi.
Mezar yolgeçen hanı
Halbuki mezara bugüne kadar isteyen girmiş çıkmıştı. Köylüler, “Her gün birileri geliyor giriyor çıkıyor, onlarca kişi geldi” diyordu. Hatta “Ben bile en az üç kere girdim” diyen gazeteciler vardı. Uluslararası bir araştırma konusu haline gelen ve birkaç ay öncesinden incelemek için anlaşılan mezar, bir gün bile korunmamıştı. Ayrıca Prof. Gaunt’un elinde, mezar ilk bulunduğunda çekilen ve kemik yığınlarının bulunduğu fotoğraflar vardı. Ancak TTK’nın elinde hiçbir şey yoktu. TTK, toplu mezarın ortaya çıkmasında bugüne kadar gelip bir kez bile mezara bakmamıştı ve mezarın tek fotoğrafı çekilmemişti. Halaçoğlu’nun birçok kez “bilimsel” kanıt olarak bize ilettiği, o sırada mezarda bulunan ve “Ben ilk girenlerdenim, bu mezar ilk günle aynı” diyen bir muhabirin sözleriydi...
Prof. Gaunt, kemiklerin ortada olmaması üzerine topraktan ve ufak kemik parçalarından örnek almayı reddetti. Halaçoğlu ise kemiklerin, çamurun içine batmış olabileceğini söylüyor ve “Kazsak çıkardı belki ama siz reddettiniz” diyordu. Ama mezarda daha önce “görüntülenmeyen” ufacık testiler vardı ve onlarca insan iskeletini yerin derinliklerine gömen çamur, nasıl olduysa bunlara dokunmamıştı. Bir ara Gaunt’un elindeki ve DİHA’nın çektiği fotoğrafların bu mezara ait olmadığını da iddia etmek istedi Prof. Halaçoğlu, ancak fotoğrafları çeken muhabir oradaydı ve elinde kamera görüntüleri olduğunu söylüyordu. Prof. Gaunt’un, jandarma ile birlikte devlet yetkililerinin kemikleri toplandığına dair duyumlar aldığını dile getirdiği sözleri ise duyulmak istenmedi.
Daha sonra yapılan basın toplantısında Prof. Halaçoğlu, “Antropologa, adli tıp uzmanına, savcıya falan gerek yok; işte gittik gördük, örnek aldık, bu Roma kalıntılarıdır” diyordu. Ne gerek vardı bilimsel araştırmaya, uzman heyetine, 15 dakikada olay çözülmüştü!
Trajikomik olan ise Prof. Halaçoğlu’nun, toplantı biterken kendi kendine mırıldandığı “Rezil oldular aslında” sözleriydi... (Nusaybin/EVRENSEL)
‘Türklere ait mezarlar zaten araştırıldı’
Nusaybin Nezirhan Otel’de, gazetecilerin ve Prof. Halaçoğlu’nun, “Ermenilerin öldürdüğü Türklerin toplu mezarlarını araştırın” baskısı yapıldı en çok Prof. Gaunt’a. Bu araştırmaların zaten yapıldığını ve kimsenin olayları inkar etmediğini belirten Gaunt, “Ermenilerin katlettiği Türklere ait olan toplu mezarların araştırılmadığı doğru değildir. Bunu TTK yıllarca yaptı, bu konuda onlarca kitap var. Ve hiç kimse şimdiye kadar bunların doğru olmadığını söylemedi.
Özellikle 1918’den sonra Ermenilerin çeteler oluşturup bunları yaptıkları doğrudur. Bunları kimse inkar etmiyor. Sorun ise TTK’nın şimdiye kadar hep, Türklere ait mezarlar dışındakileri araştırmamış ve araştırma gereği duymamış olmasıdır” dedi.
‘Bilim adına hayal kırıklığı’
Nusaybin’deki toplu mezar araştırması sırasında yaşananları gazetemize değerlendiren Prof. David Gaunt, mezarın boş olmasından çok bir bilim insanının tavrı karşısında şaşırmıştı. “Benim beklediğimden çok daha kötüydü. Ben mezarın bu şekilde temizlenebileceğine inanmıyordum. Bana kemiklerin toplandığı haberi geldiğinde hiç olmazsa içeride kayda değer bir şey bulunabileceğine inanıyordum. Prof. Halaçoğlu’nun bizimle görüşmeyi kabul etmesinin bile bana hâlâ mezarda bir şeyler bulunduğuna dair umut veriyordu” diyordu Gaunt. Mezarın boşaltılmasının bilimsel çalışmayı karşı “saygısızlık” olduğunu söyleyen Gaunt, neden analiz için örnek almadığını ise “Sanırım bu araştırmayı, bizim buraya araştırma için gelişimizi bir oyun sandılar. Benden de bu oyunu oynamamı istediler. Ben bir adli tıp uzmanı, bir arkeolog olmadığım halde benden örnekler almamı istediler topraktan, ufacık kemik parçalarından. Yani bu bir oyundu. Daha da garibime giden fotoğraflardaki büyük kemikler, iskeletler yoktu ama Roma dönemine ait ufacık testiler vardı. Benim inanmamı istedikleri kemiklerin suya, çamura battığıydı ama, niye ufacık testiler batmamıştı da kemikler çamura batmıştı.”
Gaunt bir başka hayal kırıklığını ise bir bilim insanı olarak Prof. Halaçoğlu’nun mezarın neden boş olduğunu sorgulamak yerine buna sevinmesi olduğunu ifade etti: “Mezarı boş gördüğümüz an, Halaçoğlu’nun en az benim kadar üzüleceğini sanmıştım. Ama maalesef çok sevindi. Burada büyük bir hayal kırıklığına uğradım bilim açısından.”
Elif Görgü
ÖNCEKİ HABER

Gündem okurlarından Büyükanıt’a suç duyurusu

SONRAKİ HABER

UFUK

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...