26 Nisan 2007 00:00

Çernobil hâlâ uyarıyor

1986 yılında Çernobil’de meydana gelen nükleer facia, ardından günümüze kadar uzanan bir yıkım bıraktı. Yaşanan facianın ardından binlerce insan ölürken 21 yıl sonra bile insanlık bedel ödemeye devam ediyor.

Paylaş

1986 yılında Çernobil’de meydana gelen nükleer facia, ardından günümüze kadar uzanan bir yıkım bıraktı. Yaşanan facianın ardından binlerce insan ölürken 21 yıl sonra bile insanlık bedel ödemeye devam ediyor. Hâlâ öldürücü etkileri süren Çernobil 21 yıl sonra bile insanlığı adeta “nükleer santrallardan uzak dur” diyerek uyarıyor. Facianın ardından ABD başta olmak üzere ‘gelişmiş ülkeler’ nükleer santrallarından kurtulmaya çalışırken, Türkiye ise bu ülkelerin nükleer atıklarına ve santrallara talip oluyor.
1986 yılının 26 Nisan günü, saat 01.24’te Çernobil Nükleer Santralı’nın 4 numaralı reaktöründe meydana gelen patlama ‘yüzyılın felaketi’ne dönüştü. Milyonların kaderini değiştiren patlama sonucu, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının 200 katı kadar radyoaktif madde atmosfere salındı. Çernobil’den kaynaklanan radyoaktif serpinti 160 bin kilometrekare toprağı kirletti.
Kaza sonrasında nükleer santralların kurucuları olan ülkeler yeni santral yapmaktan vazgeçip, çalışır durumda olanları da kapatmaya uğraşırken, Türkiye hâlâ Çernobil’in uyarılarına kulak tıkıyor. Almanya, nükleer santrallarını 2017’ye kadar kapatma kararı aldığını, ABD ise 1978’den beri nükleer santral siparişi almadığını açıkladı. Bilim insanları enerji sorununun çözümünün yenilenebilir enerji kaynaklarından geçtiğini belirterek, bin megawatt’lık rüzgar enerjisinin bir milyar dolara mal olduğunu, bin megawatt’lık nükleer enerjinin ilk yatırımı için bile 3 milyar Avro’ya ihtiyaç olduğunu belirterek, nükleer santrallarda ısrarın anlamsız olduğunu belirtiyorlar. Bilim insanları ‘gelişmiş ülkelerin’ kapattıkları nükleer santralları ve nükleer atıklarını Türkiye gibi ülkelere satmak için bu tip ülkelerde nükleer santral kurulumunu teşvik ettiklerine dikkat çekiyorlar.
Kanserden 93 bin ölü
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) ve Dünya Sağlık Örgütü kaza sonucu 4 bin kişinin öldüğünü belirtiyor. Çevre örgütlerinin verdiği sayılar ise, Çernobil felaketi sonrası sadece kanser nedeniyle ölenlerin sayısının 93 bin civarında olduğunu gösteriyor. Beyaz Rusya Ulusal Bilimler Akademisi’nin araştırmasına dayanan raporlarda, 2 milyar insanı etkileyen felaket yüzünden 270 bin kişinin kansere yakalanabileceğine dikkat çekiliyor. Veriler arasındaki farkın nedeninin özellikle UAEK’nin ‘nükleer enerjiyi aklama çabaları’yla bağlantılı olduğu belirtiliyor.
Karadeniz kanserle boğuşuyor
Türkiye, hâlâ facianın ‘hasır altı edilmiş’ etkilerini yaşıyor ve tartışıyor. Dönemin Sanayi Bakanı Cahit Aral’ın, televizyonda canlı yayında çay içerek “biraz radyasyon iyidir” sözleri hâlâ akıllarda. Dönemin Başbakanı Turgut Özal “radyoaktif çay daha lezzetlidir” diyerek basına poz verirken, dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren ise “radyasyon kemiklere yararlıdır” diyordu.
Ama Doğu Karadeniz başta olmak üzere Karadeniz’de kanser vakalarında yaşanan hızlı artış, bu sözlerin gerçeği yansıtmadığını ortaya koydu. 1990-2000 yılları arasında kanser vakalarında yüzde 50 artış yaşandı. 1990 yılında Trabzon’da 90 kanser hastası varken, bu sayı 2000’de 720 oldu. Ordu’da 1990’da 50 kanser hastasının sayısı 2000 yılında 2 bin 167’ye ulaştı. Giresun’da 2000 yılında 2 bin 168 kanser vakası tespit edildi. Son sekiz yılda erkeklerde akciğer kanseri, kadınlarda da meme kanserinde artış gözlendi
Toroslar nükleer çöplük olacak
Nükleer santral atıklarının depolanacağı yer olarak Toros Dağları gösteriliyor. Oysa dünyada sürekli depolamanın nasıl yapılacağına dair bir görüş birliği yok. Amerika nükleer atıklarını santrallarının yanındaki soğutma havuzlarında halen bekletiyor. Sürekli atık deposu için fikir birliğine varamadıkları için bu konu 2010 yılına ertelendi. Sürekli depoların başka bir ülkede toplanması konuşuluyor. Türkiye kendi nükleer atıkları olduğu gibi başka ülkelerin atık deposu olma tehdidi altında bulunuyor. Avrupa’da 12 bin ton nükleer atık toprak altında bulunuyor. Ve bu rakama her yıl bin 730 ton yeni atık ekleniyor. Son verilere göre Avrupa’da halen 145 nükleer santral faaliyet gösteriyor. (İstanbul/EVRENSEL)
100 bin yıl sonra bile etkili

Nükleer atık içinde bulunan 239 plütonyum izotopu 24 bin yıl beklese bile ışımaya devam ediyor. Bazı ağır metallerin ışıma etkisi ise yüzbinlerce yıl geçse bile yalnızca yüzde 4-5 oranında azalıyor. Bu yüzden atıklar yeraltında depolandıktan sonra en az 300 yıl boyunca sızıntılara karşı denetlenmek zorunda. 30-35 yıl kontrol altında 60 santimetrelik beton ve çelikten oluşan duvarlarıyla her türlü deprem, sel ve yangına karşı dayanacak şekilde inşa edilen depolarda tutulan radyoaktif atıklar daha sonra toprağa gömülüyor. Bunun için eski ve kurumuş maden ocakları kullanılıyor. Bu yeraltı depolarının derinlikleri ise 200-900 metre arasında değişiyor.
Şahin Doğan
ÖNCEKİ HABER

Tekellere karşı tohumu savunalım

SONRAKİ HABER

Tablacıların öfkesi dinmiyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...