28 Nisan 2007 00:00

ZEUS SUNAĞI

Troya savaşları sırasında Yunanlıların başkralı Agamemnon, buyruğundaki ünlü komutan Ahilleus’un savaş ganimeti sevgilisini elinden alıp barakasına götürdü.

Paylaş

Troya savaşları sırasında Yunanlıların başkralı Agamemnon, buyruğundaki ünlü komutan Ahilleus’un savaş ganimeti sevgilisini elinden alıp barakasına götürdü. Bu yüzden öfkesi ve hüznü gitgide şahlanan Ahilleus savaştan çekilip barakasına kapandı. Anası Tanrıça Tetis de; Yunanlıların sürekli yenilmeleri için, Olimpos’ta oturan Zeus’un yanına gidip ondan bu konuda yardım diledi. Ayağı gümüş halhallı Tetis’e zaten derin bir aşkla vurgun olan Zeus, onun dileğini yerine getirmek üzere, artık Olimpos’tan tek başına Kazdağı’na indi ve oradaki Gargaros Tepesi’nden savaşı yönlendirmeye başladı.
Bu yüzden Troyalılar önünde habire büyük kayıplar vermeye başlayan Yunanlılar, artık kendilerini ve gemilerini kurtarabilmenin derdine düştüler... Ne var ki Akhalar denen Yunanlıları destekleyen ve savaşı bir başka tepeden gizlice izleyen denizler egemeni Tanrı Poseydon da kardeşi Zeus’un Troyalıları bu şekilde desteklemesine çok içerliyordu. Bu yüzden Midilli Adası’nın dibindeki yosun yeşili sarayına indi. Yaşlı bir savaşçı kılığına girip Akhaların arasına karıştı. Doğruca Başkomutan Agamemnon’un yanına sokulup; “Ey krallar kralı Agamemnon,” diye söze başladı. ” Senin uğradığın bu bozguna bakıp bakıp da Ahilleus şimdi nasıl seviniyordur!.. Ama tanrıların sana öyle kızdıkları falan yok. Hiç kendini salıverme! ...Gün gelip bütün zaferler senin olacak!...” Bu sözlerden sonra Tanrı Poseydon öyle bir nara attı ki, on bin kişilik Yunan ordularının atacakları naraya denkti doğrusu... Bu nara, bütün Yunanlı er ve komutanların bozuk morallerine ilaç gibi geldi...
Ve tam bu sıralarda da Zeus’un karısı Tanrıça Hera, Olimpos’taki sarayının penceresinden eğilmiş, Troya ovasını süzüyordu üzgün üzgün. Bir ara Agamemnon’la konuşan yaşlı askeri görünce onun kılık değiştirmiş Tanrı Poseydon olduğunu hemen anladı! Hem kardeşi hem de kaynıydı Tanrı Poseydon. Hera, onun Yunanlıları böyle yüreklendirmesine çok sevindi. Ne var ki Kazdağı’nın doruğundan savaşı Troyalıların çıkarı doğrultusunda yönlendiren kocası Zeus’u görünce de büsbütün neşesi kaçtı! Gene de ne edip etmeli, Zeus’u o gün oyalamalı ve Yunanlılara bir zafer bağışlamalı, diye düşündü!.. Hemen bir şeytanlık kurguladı kafasında!.. Ve gülümsedi... Doğruca işçilerin tanrısı oğlu demirci Hefaystos’un yaptığı somaltından banyo odasına daldı. Yıkandı, en kışkırtıcı kokular, kızının ürettiği zeytinyağlı kremler süründü... Gene çok özel pırlanta takılarını takıp takıştırdı. Sonra da sarayının penceresinden yıldızlarla dolu boşluğa bıraktı kendini ve süzülerekten Kıbrıs’taki güzellik tanrıçası Afrodit’in tapınağına indi. Kıskançlığını bastırıp Afrodit’le sarmaş dolaş oldu. Armağanlar sundu ona. Sonra da; “ Güzeller güzeli Afrodit,” dedi.“Sana daha çok armağanlar sunacağım. Ama bir ricam var: Erkekleri hemen baştan çıkaran o büyülü iç gömleğini bir günlüğüne bana verebilir misin?” Hiçbir şey anlamayan Afrodit, gene de gömleğini çıkarıp verdi Hera’ya. Hera bu özel gömleği giydikten sonra doğruca uyku tanrısının yanında aldı soluğu. Ona da çeşitli armağanlar sundu. “Kazdağı’nda kocam Zeus’la uyurken bana yardım edeceksin,” dedi acele acele. “Zeus’un ciğerlerine habire uyku üfleyip tam bir gün uyutacaksın onu!.. Daha sonra istediğin armağanı vereceğim sana!..” Hera son hızla, binbir pınarlı Kazdağı’na vardı soluk soluğa... Sonra da kocası Zeus’un savaşı tek başına yönlendirdiği Gargaros Tepesi’ne doğru tırmanmaya başladı. Yolu üstündeki cümle hayvanlar tanıdı evrenin kraliçesi hınzır Hera’yı... Onun yaydığı kışkırtıcılık hepsine bulaştı. Sonunda Zeus’u bile baştan çıkardı!.. Onu görür görmez, savaşı mavaşı unutan Zeus; “Nereye böyle sultanım?” diye yaltaklandı. Ona diller döktü birlikte yatmak için. Hera da bütün çıtkırıldımlığıyla onu tersledi: “Sen neler diyorsun Zeus? Bu dünya denen yerde diğer tanrılar bizi o halde görürlerse neler demezler ki! Vallahi utancımdan bir daha dönemem Olimpos’a. O alaycı tanrıların yüzüne bakamam”. O böyle deyince Zeus da bütün Kazdağı’nı ve bulundukları tepeyi kalın ve karanlık bir sisle kuşattı...
Tanrıça Hera’yla Zeus, binbir pınarlı Kazdağı’ndaki Gargaros tepesinde o gün koyun koyuna yattılar. Bu arada Uyku tanrısı gelip Zeus’un ciğerlerine uyku üfledi... Onun bu uzun süren uykusu süresince, az ötedeki Troya ovasında ordular kıran kırana vuruştular... Ve derin uykulardaki Zeus’un yardımından yoksun kalan Troyalılar; Hera’nın ve de Poseydon’un istediği gibi, o gün büyük bir yenilgiye uğradılar...
Yaşar Atan
ÖNCEKİ HABER

Almanya 1 Mayıs’a uyarı grevleriyle hazırlanıyor

SONRAKİ HABER

Diyarbakır, kendi hayatını filme çekiyor!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...