30 Nisan 2007 00:00

Ona da ‘eyvallah’ öbürüne de...

Siyaset gündemi açısından çok hızlı bir haftaydı geride kalan. Cumhurbaşkanlığı için adayın belirlenmesi, oylama ve gerekli sayının tutturulması, Genelkurmay’ın açıklaması, Cumhuriyet mitingi derken, gerilim epey yükseldi.

Paylaş

Siyaset gündemi açısından çok hızlı bir haftaydı geride kalan. Cumhurbaşkanlığı için adayın belirlenmesi, oylama ve gerekli sayının tutturulması, Genelkurmay’ın açıklaması, Cumhuriyet mitingi derken, gerilim epey yükseldi. Medyanın tutumu ise, neredeyse, otorite namına gördüğü her şeye “yalakalık” yapmak olarak özetlenebilir.
Tayyip Erdoğan’ın normal koşullarda kriz sebebi sayılması gereken aday açıklamama tutumu, medya tarafından bırakın sorgulanmayı, oyuna dönüştürüldü. Hatta, Star gibi liberal bilinen bir gazete birinci sayfasının neredeyse tamamını bu konuya ayırdığı bir başyazısında, “Erdoğan’ın krizi iyi yönettiğini” iddia etti. Başbakan’ın uçağına binen gazeteciler, “Aday olacak diyenler solda, olmayacak diyenler sağda” dizilip kameralara pozlar bile verdiler.
Sonuç olarak, parmak hesabıyla Cumhurbaşkanı seçilmesi beklenen kişiyi, bütün ülke son gün öğrendi. Buna televizyonlarda, gazetelerde tepki gösterilmesini mi beklemiştiniz? Öyle olmadı, Abdullah Gül’e ve eşine yağ çekme için adeta yarış başladı: “Demokrasi ve fazilet dersi” (Bugün), “Adayım Abdullah Gül kardeşimdir / Milletin içinde olacağım” (Hürriyet), “Çankaya’ya Gül dönemi” (Sabah), “İşte lider” (Star), “Cumhur’u tercih etti” (Takvim), “Halkla el ele yöneteceğim” (Türkiye), “Türkiye Gül’ü sevdi” (Vakit), “Tornacı Hacı Ahmet Hamdi Gül’ün oğlu Köşk yolunda” (Vatan), “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül / Tarihi fedakarlık” (Yeni Şafak), “Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül” (Zaman)...
Köşe yazılarında da neden Abdullah Gül’e ve AKP’ye şans verilmesi gerektiği anlatıla anlatıla bitirilemedi. Hatta kendisi aday olabileceği halde olmadığı için Tayyip Erdoğan, övgülerden en çok payı alan oldu.
Ancak Tayyip Erdoğan’ın laiklikten yana olmadığı için köşke çıkmasına gösterilen tepkiler de aynı gazetelerde yine övgüyle yer almıştı. Hatta Hürriyet’in genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök, okur temsilcisi köşesinde 14 Nisan mitingiyle ilgili çok ilginç bir açıklama yapmak zorunda kalmıştı. Miting için “teşvikçi” bir tutum takınamayacaklarını söylemişti ama kullandığı şu ifadeler de dikkatten kaçmadı: “Kimse merak etmesin. Bu gazete, sahibinden en genç muhabirine, idari personelindeki en genç çalışanına kadar Türkiye’nin Atatürk tarafından temelleri atılmış, anayasayla belirlenmiş laik, demokratik, hukuk devletine ve cumhuriyetin temel ilkelerine ilelebet sahip çıkacaktır.”
Oylama süreci ise günlerce süren bir “kelle hesabı” ile yapıldı. Ama bunun başından beri bir komedi olduğunu medya en son gün fark edebildi. Çünkü onlar, ortada demokrasinin faziletleri, “milli iradenin yansıması” falan olduğunu sanıyorlardı...
Cumhurbaşkanlığı oylamasının yapıldığı günün sürprizi ise, Genelkurmay’ın akşam saatlerinde internet sitesine koyduğu sert açıklama oldu. Gül’ün cumhurbaşkanlığı ihtimaline sevinç çığlıklarıyla yaklaşanlar, demokrasinin faziletlerini hatırlayanlar “muhtıra” diye anılmaya başlayan açıklamaya tepki mi gösterdiler? Yanından bile geçmediler. “Sert açıklama”, “Laiklik muhtırası”, “Geceyarısı açıklaması” gibi manşet ve sürmanşetler atıldı. Haberlerde en ufak bir itiraz belirtisine rastlamak mümkün değildi elbette. Ertesi gün ise “Darbeden yana olmak mümkün değil” sözleriyle başlayan yorumlarda, gerginliği düşürmek için hükümetin bir şeyler yapması gerektiği anlatılıyordu. Bu kez de Genelkurmay, “aleyhinde söz söylenmeyecek taraf” haline gelmişti.
Yarın seçim olacak, orada da “Zaten seçim en güzel şey” başlıkları atılacak, Meclis’e giren partiler ayrı ayrı övülecek, ama birinci olan bir başka övülecek... Çünkü medya yapısı değişmeden, herkese “eyvallah” demekten vazgeçecek gibi görünmüyor.
ÖNCEKİ HABER

El Cezire’ye büyük ilgi

SONRAKİ HABER

Sebze halinde yangın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa