29 Nisan 2007 00:00
1 mayısı kutlarken
İstatistik İstatistik Gerçeğe yaklaşmak için onsuz yapamaz olduk.1 Mayıs arifesinde de yine istatistiklere daldık. Türkiyede işçi ve memur sayısı (2007) yaklaşık 10 milyon. Memurun toplu iş sözleşmesi hakkı bulunmuyor.6 milyon işçinin, ancak yüzde 10u sendikalarda örgütlü...
İstatistik İstatistik Gerçeğe yaklaşmak için onsuz yapamaz olduk.
1 Mayıs arifesinde de yine istatistiklere daldık.
Türkiyede işçi ve memur sayısı (2007) yaklaşık 10 milyon.
Memurun toplu iş sözleşmesi hakkı bulunmuyor.
6 milyon işçinin, ancak yüzde 10u sendikalarda örgütlü.
İşsizlik, iş güvencesinin olmaması, kayıt dışı istihdam, en yakıcı sorunlarımız.
Uysal ve ucuz işgücü olduğu için kapitalizm, düne kadar kadınları istihdam ederdi.
Bugün de kadın çocuğunu ne yapar -kreş, yuva hak getire- diye düşünmüyor; Ucuza çalışan gelsin diyor. İşsizlik yoğunlaşınca ya da daha elverişli çalışanı -çocuk, göçmen işçi- bulunca, Kadın annedir, evde çocuk baksın diye ahkam kesiyor.
Yine bir araştırma (DİSK):
Resmi kayıtlara göre Türkiyede okula gitmeyip çalışan çocuk sayısı 4 milyon. (Nisan 2007) Buna bir de küçük işletmelerde kayıt dışı çalışanları katarsak!..
15-30 yaş arası genç erkeklerin yüzde 25i, kadınların ise yüzde 44ü, ne bir öğrenim kurumuna devam ediyor ne de çalışıyor. (Nisan 2007)
İş aramaktan vazgeçenler var Başbakanımız da kalkmış, Daha çok çocuk yapın çağrısında bulunuyor yurttaşlara. (Nisan 2007, Kırıkkaledeki konut teslim töreninde.) Sanki çocuklarımızın gereksinimleri karşılanıyor da!.. (İşgücünün niteliğinin güçlendirilmesi için ne gibi girişimlerde bulunuluyor? Eğitimde ne gibi yenilikler yapılıyor?)
Hükümetin en önemli görevlerinden biri de kayıt dışı ekonomiye ve bu sektörde çalıştırılanların -hele de çocuklar!- sorunlarına çözüm bulmak değil mi?
Biz ise gerçekleri algılamakta zorlanıyoruz. (Medyamız sağ olsun!) Umudumuzu seçimlere bağlamışız
Birbirinin benzeri siyasi partilerden hangisi, yaraya merhem olacak?
Ekonomik istikrarmış!
Kimin için?
Çalışanlar mı düşünülüyor?
Kazanılmış hakların geriletilmesinden belli oluyor ne kadar düşünüldükleri: Asgari ücret, sendikal haklar, sağlık ve eğitim hakkı ve daha pek çok konudaki uygulamalar 10 Nisan 2007 tarihinde basında yer alan bir bilgiyi hatırlayalım:
Türkiye, Avrupa Sosyal Şartını, işçi haklarına ilişkin bazı temel maddelerine çekince koyarak kabul etti.
O maddelerin en önemlilerinden biri, işçilerin toplu pazarlık ve sözleşme hakkına ilişkin olanıydı. Çekinceye gerekçe olarak da Türkiyedeki ekonomik koşullar gösterildi.
Ya tarımdaki durum?
Gıda alanında kendine yeten bir ülkeydik. Ama araştırmalara bakılırsa önümüzdeki yıl, buğday ithal etmek kaçınılmaz görünüyor. Su sorununu da unutmayalım. Ekmek ve su: Vazgeçemeyeceğimiz bu iki temel gıda maddesi, yanlış tarım politikalarının kurbanı haline geliyor. Tarım işçilerinin mağduriyeti ise gündemimizden hiç düşmüyor ve sorunlar çığ gibi büyüyor.
Tüm dünyada küresel kapitalizmin refah getireceği hayaliyle yeterince oyalanıldı.
İnsanın değil, sermayenin gereksinimlerinin düşünüldüğü gözden kaçırıldı.
Toplum olarak, artık durumun önemini kavramamız gerekiyor.
Bugün ülkemizde, İNSAN HAKLARININ tüm toplum için geçerli olabilmesinin sosyoekonomik, siyasal, kültürel koşulları mevcut mu?
İnsan, küresel kapitalizmin ne umuru?! İnsanlığın sorunlarını çözmek şöyle dursun, dünyayı yok oluşa doğru sürüklüyor. (Yıllar önce 1 Mayıslarda; 1 Mayısın salt bahar bayramı olarak kullanılacağı günlere temennisinde bulunurduk. Bu gidişle artık bahar da kalmayacak.)
Tüm dünyada insanlar boşuna haykırmıyorlar; İnsanca bir dünya kurmak mümkün diye.Din, mezhep, dil, etnik köken, ulus, toplumsal cinsiyet vb. farklılıklara karşın işçi, emekçi, tüm çalışanları harekete geçiren sınıf dürtüsü yok edilemiyor.
Politik bir güç olarak küreselleşmeye direnmek mümkün. Dünyanın geleceği için işçi sınıfının güçlenmesinden başka çıkar yol var mı?
Tülin Tankut