29 Nisan 2007 00:00

yaşayan satırlar


‘yaşama, özgürlük ve mutlu olma hakkını çalıyorlar’ - George Engel -
1872’de Almanya’dan ayrıldım, çünkü orada hayatımı kazanmak artık imkânsız hale gelmişti. Yol parasını buluşturup ailemle birlikte Amerika’ya geldik, özgürlükler ülkesi diye övülen bu topraklara.
8 Ocak 1873’te Filedelfiya’ya vardığımızda, artık özgür bir ülkede özgür bir adam olarak yaşayacağıma dair inanç ve umutla çarpıyordu kalbim. Bu ülkede iyi bir vatandaş olmaya karar verdim ve Almanya’dan ayrılmış olduğum için kutladım kendimi. Ve inanıyorum ki, geçmişim, iyi bir vatandaş olmak için nasıl çabaladığımın kanıtıdır. İlk kez mahkeme önüne çıkıyorum ve cinayetle suçlanıyorum. Neden buradayım? Neden cinayetle suçlanıyorum? Almanya’yı terk etmeme yol açan aynı şey yüzünden: İŞÇİ SINIFININ YOKSULLUĞU VE SEFALETİ. (...)
Mahkûmiyetime ilişkin tüm söyleyeceğim şu; hiç şaşırmadım. Çünkü, arkadaşlarını aydınlatmak için çabalayan insanlar her zaman ya hapse atılmış ya da idam edilmiştir, tıpkı John Brown’a yapıldığı gibi. Savcı bizim vatandaş olmadığımızı söylüyor. Ben çok uzun zamandır vatandaşım, ama bu fark etmiyor. Vatandaş ya da değil, bir işçi olarak hiçbir hakkım yok. Bu yüzden ne sizin haklarınıza ne de yasalarınıza saygı duyuyorum. Çünkü onları bize, işçi sınıfına karşı olan bir sınıf yaptı ve yönetiyor.
Benim suçum ne?
Çoğunluk sefalet içinde yüzerken, birilerinin milyonları istifleyemeyeceği bir toplumsal sistemi getirmek için uğraştım. Su ve hava nasıl bedavaysa, bilim adamlarının buluşları da herkesin yararına kullanılmalı. Bugünkü yasalar, doğanın yasalarına aykırı, çünkü onlar çoğunluğun “yaşama, özgürlük ve mutlu olma” hakkını çalıyor.
‘bir kıvılcım söndüreceksiniz, her yerde alevler parlayacak’ - August Spies -
Bu mahkemede bir sınıfın temsilcilerine karşı, diğer sınıfın temsilcisi olarak konuşuyorum. Bundan 500 yıl önce benzer durumda Doge Faheri’nin mahkemeye söyledikleriyle başlamak istiyorum: “Ben savunma yapmıyorum, sizi itham ediyorum.”
(...)
Eğer bizi asarak işçi hareketini ezebileceğinizi sanıyorsanız -ki o hareket haksızlığa uğramış milyonların, yokluk ve sefalet içinde çalışan ve yaşayan milyonların, ücretli kölelerin hareketidir- eğer, böyle düşünüyorsanız, asın bizi! Bir kıvılcımı söndüreceksiniz, ama orada, önünüzde ve arkanızda, her yerde alevler parlayacak. Bu bir yeraltı yangınıdır. Ondan kurtulamazsınız. Üzerinde durduğunuz zemin yanıyor. Siz bunu anlayamazsınız.
(...)
Şimdi bunlar benim fikirlerim. Bunlar benim bir parçam. Bunları yok edemem, ki edebilsem bile etmek istemem. Ve eğer bizleri darağacına göndererek, her gün güçlenen bu fikirleri yok edebileceğinizi sanıyorsanız ve gerçeği söylemeye cesaret edenleri bir kez daha ölüme gönderecekseniz, ben de diyorum ki; gerçeği söylemenin bedeli ölüm cezasıysa eğer, onurla ve cesaretle bu bedeli ödemeye hazırım. Çağırın cellatlarınızı! Gerçek, Sokrates’te, İsa’da, Giordano Bruno’da ve Gallileo’da çarmıha gerildi. Biz onların açtığı bu yoldan ilerlemeye hazırız.
‘ekmek özgürlüktür, özgürlük ekmek; zenginlerin sarayları, yoksulların kulübelerini gölgeliyor...’ - Alber R. Parsons -
Sayın yargıç, bu davayı farklı kılan bir şey varsa, o da bu davadaki kişilere duyulan hırs, öfke ve şiddet duygusudur.
Bana ölüm cezasının neden uygulanmamasını, ya da aynı anlama gelmek üzere neden yeniden yargılanma istediğimi soruyorsunuz. Size şöyle cevap vereceğim: Çünkü bu karar, Şikago’nun örgütlü hırsının toplamıdır; hırstan doğmuş, hırsla beslenmiş bir karardır.
(...)
Ekmek özgürlüktür, özgürlük ekmek. Zenginlerin sarayları yoksulların kulübelerini gölgeliyor ve biz de Victor Hugo gibi diyoruz ki, zenginin cenneti yoksulun cehenneminden doğar.
insanlığa sevginin cezasıysa, hayatımdan vazgeçerim - Adolph Fischer -
Bana neden ölüm cezasına karşı çıktığımı soruyorsunuz. Çok konuşmayacağım. Sadece ölüme mahkûm edilmemi protesto ettiğimi söyleyeceğim, çünkü ben suç işlemedim. Burada cinayetten yargılanıyorum ve ‘anarşi’den hüküm giydim. Ölüme mahkûm edilmemi protesto ediyorum, çünkü burada cinayetten suçlu bulunmadım. Ancak, anarşist olduğum; özgürlük, kardeşlik ve eşitlik istediğim için ölmek zorundaysam, itiraz etmeyeceğim. Eğer ölüm, insanlığa duyduğum sevginin cezasıysa, o zaman hayatımdan hemen vazgeçerim.
(...)
Mahkemenin kararı, ifade özgürlüğüne, basın özgürlüğüne, hür düşünceye indirilmiş ölümcül bir darbedir ve insanlar bunun farkına varacak. Söyleyeceklerimin hepsi bu.

Evrensel'i Takip Et