03 Mayıs 2007 00:00
EMEK GÜNLÜĞÜ
Ülkenin her yanında işçiler ve emekçiler, 1 Mayısta talepleri ile alanlara çıktılar ve kutlamalar gerçekleştirdiler.
Ülkenin her yanında işçiler ve emekçiler, 1 Mayısta talepleri ile alanlara çıktılar ve kutlamalar gerçekleştirdiler. Kutlamaların yapıldığı yerlerden birisi, İstanbul Taksim Meydanıydı. 77 1 Mayısında yaşamını yitiren işçileri anmak ve Taksimin işçi ve emekçilere açılmasını istemek kadar doğal ne olabilirdi? Olağan bir gün, olağanüstü bir gün haline getirildi. Valinin emriyle işçi ve emekçilerin Taksime ulaşmalarını ve kutlamayı önlemek için adeta İstanbul gözaltına aldı. İstanbul halkına bir gün boyunca işkence yapıldı.
Engeller sadece orada değildi. Kıraçta, kutlama yapmak için 07.30da fabrikanın önüne alman sendikacılarla gittiğimizde, jandarma bizden önce oradaydı. Burada kesinlikle kutlamaya izin vermeyeceklerinin bilinmesini istediler ve kutlamaya engel oldular. 200ün üzerinde işçi, şaşkın bakışlarıyla olanı bitini izledi.
Yerel kutlamaya izin vermeyerek tutumlarını gösteren güvenlik güçleri, 1 Mayıs alanına gelmek için tutulan iki otobüse de el koyarak hukuksuzluğu sürdürdüler. İstanbulun her yanında yollar kesildi, araçlara el konuldu, insanlar gözaltına alındı. Taksime çıkmak için toplanan binlerce kişi; gaz bombası, tazyikli su ve coplu saldırılara maruz kaldı, yüzlerce insan gözaltına alındı. İşte 15 milyon İstanbullunun emanet edildiği anlayış! Tam bir derebeylik yasasıyla İstanbul halkını yönetmeye çalışan bir vali.
Yasadaki tanımı muhtemelen şöyledir: Valiler, kendi mülkü idaresindeki ilin asayişinden ve güvenliğinden sorumludur. Asayiş ve güvenlik denince tabii akan sular duruyor. Asayiş ve güvenlikten ne anlamamız gerekiyor? Anladığımız kadarını söylersek şöyle diye düşünüyorum: İstanbul şehri, var olan sistemin ve düzenin kendisini yeniden ürettiği bir yerdir. Mafyalaşma, çeteleşme, fuhuş, uyuşturucu ticareti, kap kaç, hırsızlık gibi suçlarda patlamalar yaşandığını hepimiz biliyoruz. Uyuşturucu tacirlerinin lise kapılarına kadar dayandığını ve okul çağındaki gençleri nasıl tuzaklara düşürdüklerini bilmeyen yoktur. Hukukun ve yasaların olmadığı yerlerde, mafya ve çeteler kendilerine göre adalet dağıtıyor, hukuk yaratıyorlar. Asayişten ve güvenlikten sorumlu olanların başında gelen kişinin, bunlara karşı mücadele etmesi gerekiyor ve bunları önlemesi gerekiyor. Fakat İstanbul Valisi, asli görevini bir kenara bırakarak tek derdi, 1 Mayısın Taksimde kutlanmasını engellemekmiş gibi hareket etti.
1 Mayıs geçti ama halen yaptıklarını savunmaya devam ediyor. Sendikaları suçluyor, Taksime gelen binleri suçluyor. Aslında 1 Mayıs ilk değildi. Daha önce de valinin, işçi ve emekçilere karşı tutumu hep sert oldu. 1 Mayıs günü, sadece bu tutumunu devam ettirdi.
İstanbulda asayişten ve güvenlikten sorumlu, başta vali olmak üzere tüm yetkililer, 1 Mayıs günü İstanbul halkına karşı suç işlemişlerdir, kendi yasalarını bile ayaklar altına almışlardır. İstanbul Valisinin ve Emniyetinin tutumu, AKP Hükümetinden de bağımsız değildir.
Bunlardan kurtulmanın yolu, işçi ve emekçilerin birleşik ve kitlesel mücadelesidir. Hele ortalığın toz dumana büründüğü günlerde; at izinin it izine karıştığı bir dönemde, işçi ve emekçilerin birleşik mücadelesini örmek için daha çok çalışmak ve fedakarlık yapmak gerekiyor.
Seyit Aslan