03 Mayıs 2007 00:00
MERCEK
1 Mayıs kutlamalarında, İstanbul başta olmak üzere büyük kentlerdeki durumun ne olduğu; işçi sınıfının yoğunluğu ve hareketinin gelişkinliği bağlantısı içinde,
1 Mayıs kutlamalarında, İstanbul başta olmak üzere büyük kentlerdeki durumun ne olduğu; işçi sınıfının yoğunluğu ve hareketinin gelişkinliği bağlantısı içinde, iki başlıca sınıf bakımından da önem taşır. AKP Hükümeti ve İstanbul Valisinin, Taksimdeki kutlamaları gerekçe göstererek İstanbulu işgal edilmiş kente çevirmelerinin, 1 Mayısın iki sınıf için anlamıyla doğrudan ilişkilidir. İstanbul, işçi-emekçi nüfus yoğunluğu ve işçi sınıfının birlik mücadele ve dayanışma günü 1 Mayısı her koşulda sahiplenmeye çalışmış, mücadeleci işçi geleneğiyle iki sınıf arasındaki mücadelenin seyrini etkileme-değiştirme olanağına sahip olagelmiştir. İstanbul Valisinin inadı ve sermaye gazetelerinin dahi kabullendikleri gibi kentte sıkıyönetim terörü estirmesi, burjuvazinin bu sınıf tutumundan kopuk değildir. Vali, Yerel Yönetim Yasası çerçevesinde sahip olduğu, olağanüstü hal valiliği sıkıyönetim komutanlığı yetkileriyle polis birliklerini halkın üzerine sürmüş, düşman kuvvetleri olarak görülen emekçi ve gençlere karşı yıldırıcı terör uygulanmasını, sınıfının öfkeli bir temsilcisi olarak sağlamıştır.
1 Mayıs kutlamalarının zayıf geçmesini sağlama amacıyla da bağlantılı bu aşırı tepkinin dayanak noktalarından biri de sendika bürokrasisinin sermaye yanlısı tutumudur. Başlıca işçi sendikaları konfederasyonlarının, işçilerin (ve onlarla birlikte tüm emekçi ve ezilenlerin) hak ve çıkarlarının savunusunu esas alan bir sendikacılık çizgisinde ve sermayeye karşı ortak hareket etmediklerinin anlamını, burjuvazi ve temsilcileri çok iyi tahlil etmişlerdir. İşçilerin daha güçlü sendikal birliği ve örgütsüz işçilerle milyonlarca işsizin örgütlenmesi için çaba göstermeyen, örgütlü durumdaki işçilerin birlikte eylem istem ve çabalarını da sendikal rekabet içinde; büyük burjuvazi ve hükümetlerinin işine yarayacak şekilde sabote ederek etkisizleştiren sendikal bürokrasi, işçi ve emekçilerin sınıf düşmanına cesaret vermektedir. Yüzbinlerin yürüdüğü eylemler karşısında pısma tutumu içindeki polisin küçük azınlıklar karşısındaki vahşetinde, bu tutumun da payı vardır. Emekçilerin davasına bağlanmış tek tek sendikacıların ve sendika yöneticilerinin tutumu da bu genel durumu değiştirmeye yetmemiştir.
1 Mayıs 2007 kutlamalarının önceki yıllara göre zayıf geçmesinde, işçi-emekçi hareketinin düşük mücadele düzeyi belirleyici rol oynamıştır. Ancak katılımın düşüklüğüne karşın kutlama biçim ve yaygınlığı açısından dikkatten kaçmaması gereken örnekler de ortaya çıkmıştır. İzmir ve Batman başta olmak üzere ülkenin batısı ve doğusunda birçok kentte kitlesel mitingler gerçekleştirilmiştir. İşçi ve emekçilerin, bulundukları her yerin sermaye ve her türden temsilcilerine karşı mücadele gününe çevrilmesi gereğini kavrayan kesimleriyle emekçiler, 1 Mayısta sadece alanlara çıkarak değil bulundukları işyerlerinde/fabrikalarda ve yerleşim alanlarında da istemlerini haykırmış, sınıf kardeşleriyle dayanışmalarını dile getirmişlerdir. Sınıflarının azınlık kesimlerini oluşturmasına karşın bu tutumları önemlidir. Çağlayan Tekstil, Ankara Siteler, Diyarbakır Akyıl işçilerinin tutumu ve eylemi, bu küçük ama önemli örnekler içindedir.
1 Mayıs kutlamalarını Ankara ve İstanbul Cumhuriyet mitingleriyle kıyaslamak doğru olmayacaktır. Böylesi bir kıyaslamaya kalkışanlar, aradaki önemli farklılıkları göz ardı edecekleri gibi haksız biçimde bir moral bozukluğu için de dayanak yaratmış olacaklardır! Oysa, kimi ortak kaygı noktalarına ve taleplerin bir kısmının herkesi ilgilendiren özelliğine karşın, bu iki miting/gösterileri doğuran neden ve etkenler arasında belirgin ve önemli farklılıklar vardır. Ne darbe, ne şeriat sloganında ifadesini bulan talep ve kaygının, işçi ve emekçilerin yaşamıyla doğrudan ilişkili olduğu kesindir. Kaygı içinde olan ve tutum alan, sadece laik elit kesim de değildir. Halk kitlelerinin geniş kesimleri, bu tartışmalarla ilgili tartışmalara taraftırlar. Taraf olmanın doğru ya da yanlış seçilmesinin, sahip olunan bilinç düzeyine göre değişken olması doğaldır; ancak bu, nesnel durumu değiştirmez. Dolayısıyla da Cumhuriyet mitinglerinin yüzbinleri kucaklamış olması, anlaşılır bir durumdur. 1 Mayıs kutlamaları ise yukarıda çok kısaca da olsa belirtildiği gibi ülke geleneğindeki yeriyle; burjuvazi, hükümetleri ve emrindeki güvenlik kuvvetlerinin saldırgan-yasakçı engeliyle, sendikal bürokrasinin tutumuyla ve son olarak da ileri/sınıf bilincine ulaşmış kesimlerin çalışma tarz ve anlayışı, pratik örgütleme yetenekleriyle doğrudan bağlantılı sınıf ve emekçi eylemleridir. İşçi mücadele günü bugün, henüz ancak birçok engeli aşmayı ve saldırıları göğüslemeyi göze alanların kitlesel katılımıyla kutlanmaktadır. Bu, bir kazanç olmakla birlikte zaaf ve eksiklikleri de içinde barındırmaktadır. 1 Mayıs, iki sınıfın karşı karşıya duruşunun çok açık ve belirgin bir biçim aldığı gündür. Ve onun, işçi ve emekçilerin milyonlarcasının eylemine dönüşmesi için ileri kesimlerin, sorumluluk gerektiren kararlı çalışmalarına ihtiyaç vardır.
A. Cihan Soylu