07 Mayıs 2007 00:00
Hayat Televizyonu 1 Mayıs alanındaydı
1 Mayısta Hayat Televizyonu için görevlendirildiğimizi öğrendiğimizde, öncelikle hepimizi tedirgin bir telaş sardı. Çünkü daha önce birkaç arkadaşımız dışında hiçbirimiz, ne muhabirlik ne de kameramanlık yapmıştık. 1 Mayıstan bir gün önce yaptığımız toplantıda, ekiplerimizi oluşturduk ve görev paylaşımı yaptık
1 Mayısta Hayat Televizyonu için görevlendirildiğimizi öğrendiğimizde, öncelikle hepimizi tedirgin bir telaş sardı. Çünkü daha önce birkaç arkadaşımız dışında hiçbirimiz, ne muhabirlik ne de kameramanlık yapmıştık. 1 Mayıstan bir gün önce yaptığımız toplantıda, ekiplerimizi oluşturduk ve görev paylaşımı yaptık. Birkaç kişi de Hayat Televizyonunun yeni basılan broşürlerini dağıtacaktı. Ben muhabir olarak görevlendirildim. Toplantıdan ayrılırken hepimiz, ertesi sabah 09.00 gibi toplanıp birlikte kahvaltı yapmak için sözleştik. Sabah gittiğimde, arkadaşlarımız masayı hazırlamış ve güzel bir çay demlemişlerdi. Bu sıcak ortamda hemen keyifli bir sohbete başladık; herkes gülüyor, konuşuyordu ancak hepimizin yüzünde acemilikten kaynaklı bir tedirginlik de yok değildi. İki lafımızdan biri Ne sorsam, Nasıl çekseme bağlanıyordu. Bir de bu acemi acar basın ordusu olarak kahvaltı masasında hatıra fotoğrafımız çekildi. Evet aslında görevimizi teknik anlamda çok iyi bilmesek de iyi bildiğimiz bir şey vardı; o da Türkiye işçi ve emekçi haklarının kurduğu Hayat Televizyonu için iyi iş çıkarmamız gerektiği. Hepimiz bu sorumluluğun farkındalığıyla saat 11.00e doğru görev yerlerimize dağılmaya başladık. Bizim ekibimiz alana, Alsancak tarafından Türk-İşe bağlı sendikalarla çekim yaparak gelecekti. Türk-İşe bağlı sendikalar Deri-İş, Yol-İş, Tes-İş, Hava-İş, Petrol-İş, Tek Gıda-İş, TÜMTİS ve diğerleri, toplanma yerlerine gelmeye başladılar. Biz de işe koyulduk. Acar basın ordusu görev başındaydı. Bir yandan broşürler dağıtılıyor, bir yandan da çekim ve röportajlar yapılıyordu. En güzel yanıtlar, 1 Mayısa hangi taleplerle katıldınız sorusunun yanıtlarıydı. Kimi mesailerinden şikayetçiydi, kimi taşeronlaştırmayı eleştiriyor, Asgari ücretle geçinemiyorum diyordu kimi. Laiklik ve Cumhurbaşkanlığı gündemine ilişkin sorularımızdan ise birçoğu kaçınıyor, Biz buraya bayramımızı kutlamaya, haklarımıza sahip çıkmaya geldik diyorlardı. Cevap verenler ise hemen Cumhurbaşkanlığı seçiminden söz ediyor, Biz bu Cumhurbaşkanını istemiyoruz, laik demokratik bir cumhurbaşkanı istiyoruz diyorlardı.
Türlü türlü pankartlar ve dövizler taşıyorlardı; davullar zurnalar, İşçiler ayıldı imam bayıldı, Tayyipi alana, Unakıtan bedava, gibi nükteli sloganlar, Pektim işçilerinin hazırladığı özelleştirmeyi yeren Satılmış Türkiye haritasına kadar her şeyiyle tam bir bayram yeriydi.
Hepsi belki yerelde başka başka, ancak ortak bir bakış açısıyla katılmışlardı 1 Mayısa. Birçoğunun söylediği; haklarını, ancak örgütlü olarak, birlik olarak alabilecekleriydi.
Bir ara fırsat bulup alanı dolaştığımda, 1 Mayısta dört bir tarafta Hayat Televizyonunun acemi basın çalışanlarının koşturduğunu gördüm. Anladım ki bizden istenen de buydu; bu coşkuyu, birlikteliği, inancı, buradaki tüm halk kitlelerinin kendi televizyonuna taşımaktı. Zaten konuştuklarımızdan birçoğu, Bizim televizyondan gelmişler diyor, hemen sahipleniyorlardı. İşçisinden memuruna, öğrencisinden ev hanımına tüm Türkiye emekçi halklarının sesine ses veriyordu Hayat Televizyonu.
İzmirde 1 Mayıs alanında en çok yükselen ses belki de tüm Türkiyedeki 1 Mayıs manzaralarının sesiyle birleşiyor ve haykırıyor; İş, Ekmek Yoksa Barış da Yok.
(Ayşen Güven İZMİR)