09 Mayıs 2007 00:00
Masise Maskeli Polis tokadı
1 Mayıs 2007de, AKPlilerin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu (Hani ANAP Bakanıyken, Şehan Mezrasında...
1 Mayıs 2007de, AKPlilerin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu (Hani ANAP Bakanıyken, Şehan Mezrasında Tavuk Kümesi Açma Resmi Törenine katılan Büyük Türk Büyüğü), AKPlilerin İstanbul Valisi Muammer Güler (Hani Taksimde provokasyon olacağını tahmin eden Büyük Türk Büyüğü) ve AKPlilerin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah (Hani Hrant Dink cinayeti soruşturma aşamasındayken konuşan Büyük Türk Büyüğü) üçü bir yerde, İstanbulda terör estirdiler. Ayaktopçularına (GS), şarkıcılara (S.Erener), yabancı ülkecilere (Bosna Hersek), güvenlik güçlerine (Polis bayramı), İslâmi şenliklere (Kutlu Doğum) ve başka eğlencelere açan bu Muhteşem Üçlü, konu Emekçilerin Bayramı olunca tırstılar. Ve yasakladılar emekçilerin Taksimde bayramlarını kutlamalarını. Belki de o sıralarda kendilerini Amerikanın ünlü kovboy filmleri artistleri gibi, Audio Murphy, Clint Eastwood, Charles Bronson gibi görüyorlardı, bilemem...
Sanırım beyler, akıllarınca İstanbullulardan, emekçilerin bayramını bahane edip, intikam alıyorlardı. Belki de haklıydılar. Çünkü 14 Nisanda Ankarada başlayan süreç, 29 Nisanda İstanbulda da devam etmişti. Kendi partileri büyük bir sille yemişti İstanbullulardan, Çağlayanda. Osmanlı tokadı gibi bir şeydi, öldürmüyordu, ama ölmekten beter ediyordu. Arada bir de Genelkurmaydan zılgıt yemişlerdi. Eee, bunların acısını, intikamını bir yerlerden almak zorundaydılar. Yoksa küçük düşeceklerdi, kendilerine oy veren cemaatleri önünde...
Aldılar mı acaba? Provokasyonlardan korkan Muhteşem Üçlü en görkemli provokasyonu yapmış, birkaç yüz binlik emekçiyle birlikte, sayıları 15 milyonu geçen tüm İstanbulluların tepkisini almıştı.
Olay, birkaç gün sonra bile gazetelerin de, televizyonların da gündeminde ön sıralardaydı. Yalnız Türkiyede değil, tüm dünyada da. En yıkıcı muhalifler bile böylesine başarıya ulaşamazlardı...
Aradan birkaç gün geçtikten sonra, Milliyette bir fotoğraf gördüm. Birinci sayfada bir tane, iç sayfada üç tane 40 yıllık dostum, sevgili Masis Kürkçügili, Maskeli bir polis tokatlıyordu. CNN Televizyonu filme almış, bu olayı.
O bölgede bir lokantada eşiyle birlikte yemek yiyen Masisi, Maskeli Polisin tokatlarken çekilen fotoğrafları görünce, yıllar öncesine, 36 yıl kadar öncesine gittim. Başmusahip Sokaktaki Habora Yayınlarının bulunduğu dairenin bir bölümünü de Masis Kürkçügil kullanıyordu, Köz Yayınları olarak. O içerdeyken, ben onun kitaplarıyla ilgili satış ve diğer işleriyle ilgilenirdim; o da ben içerdeyken ya da bazı zorunlu nedenlerden dolayı o çevrede dolaşamazken benim kitap işlerimle ilgilenirdi...
Bu dostluğumuz, bu dayanışmamız MİTi bile yordu. Selimiyede üstümde bir kağıt bulmuşlardı. Notlardan biri şuydu: Mas. artı 40, eksi 60... Beni aramakla görevli üsteğmen bu notu balmumlu-mühürlü bir zarfa koyarak, araştırılması için MİT Beşiktaş Bölge Müdürlüğüne gönderdi... Tahliye edildikten sonra birkaç ay Selimiyeye gidip, o notu istedim. Gelmedi, dediler. Sonra işin ucunu bıraktım. Tanrı bilir, hâlâ araştırıyorlardır. Oysa bana sorsalardı, hemen yanıtlardım: Mas, Masisin kısaltılmışı. Artı 40 ise, 40 liralık kitabını sattıydım. Eksi 60 ise, posta kutusunun ücreti...
Birçok anı, yüzlerce, binlerce Yıllar sonra, İzmire göç ettik. Yine aradan birkaç yıl geçti. Efes Otelinin arkasındaki Sevgi Yolunda, bir barakada kitapçılık yaparken, karşılaştım Masisle... Sonra da gazete sütunlarında. Hugo Chavez ve devrimde devrim başlıklı kitabıyla ilgili yazılarda ya da söyleşilerde
Şimdi de Maskeli Polisin tokatlamasıyla ilgili olayda... AKPlilerin Valisi M.Güler, Bu davranış asla doğru değildir, deyip, soruşturma başlatacaklarını söylemiş. Sanırım şöyle bir sonuç çıkacak: Polis maskeli olduğu için tanınamamıştır... O polis de, Evet, lokantada eşiyle yemek yiyen kişiyi ben tokatladım, diyecek kadar yürekli olmadığından, bu iş kapanmıştır.
Bu yazıyı yazarken, televizyonlar Çanakkale, Marmaris, Manisa mitinglerini gösteriyordu. AKP şamar oğlanına döndü. Onlar da hınçlarını Masislerden çıkarıyor...
Bülent Habora