09 Mayıs 2007 00:00

ARA SIRA

Siyasi havanın döndüğü, yelin farklı yönlerden esmeye başladığı açık. 2001 krizine seyirci kalan ve yükünü kitlelere ödeten 57. Hükümeti (DSP-ANAP-MHP koalisyonunu) adeta cezalandırıp “Özal ANAP’ı” görüntüsüne bürünen neo-Milli Görüşçü AKP’ye yönelen kitleler, 5 yılda yeni bir hayal kırıklığı yaşadılar.

Paylaş

Siyasi havanın döndüğü, yelin farklı yönlerden esmeye başladığı açık. 2001 krizine seyirci kalan ve yükünü kitlelere ödeten 57. Hükümeti (DSP-ANAP-MHP koalisyonunu) adeta cezalandırıp “Özal ANAP’ı” görüntüsüne bürünen neo-Milli Görüşçü AKP’ye yönelen kitleler, 5 yılda yeni bir hayal kırıklığı yaşadılar.
Bugün meydanlarda ya da meydan dışında bir dalgalanma, yeni bir arayış olduğu açık. Bu dalgaya yol açan nedenlerin en başında, kitlelerin yaşam tarzlarına dönük tehdit duygusu var. Özellikle ABD’den kaynaklanan bir tehdit… “Büyük Ortadoğu Planıyla” başlayan süreçte, ABD’nin Türkiye ile bağlantılı olarak devreye giren “ılımlı İslam” projesi ve Kürtlere devlet kurdurma planları, birçok kesimde hem rejim değişimi hem de bölünme, iç savaş endişelerini tırmandırmış durumda. Bu endişelerin biraz da “kışkırtılmış endişe” olduğunu geçerken belirtelim. Ama daha gerçek olan yoksullaşma ve işsizlik... 2001 krizinden yoksullaşarak çıkan ve rahatlamayı uman kitlelerde yine hayal kırıklığı var. IMF ile hesaplaşma savıyla iktidar olan AKP’nin, IMF ve TÜSİAD’a bile parmak ısırtacak bir sadakatte IMF programlarını uygulaması, lehine seyreden dünya ekonomik konjonktüründe Türkiye’yi sıcak para morfini ile uyuşturması, özellikle yoksul kesimlerde işsizliği, alt-orta sınıflarda da iflasları ve tarımda çöküşü getirdi. Bu memnuniyetsizliğin, başka “alternatif”lerin de ortaya çıkması ile ilk seçimde kendisini AKP’den uzaklaşmak olarak ifade edeceği kehanet değil.
AKP’nin Çankaya’yı da hedefleyen tırmanışının bir anda toplumun her kesiminde –asker-sivil, her sınıftan- yarattığı karşı çıkışın akabinde merkez sağ ve merkez solda yaşanan birleşmeler, AKP seçeneğine mahkum kalmak istemeyen seçmenlerin bu alternatifler arasında dağılımına da neden olacak. Seçim sandığından çıkacak sonuçları şimdiden kestirmek zor değil:
  • AKP, 2002 seçimlerinden daha az oy alacak, ama yüzde 10 barajını mutlaka aşacak. Fakat 2002 oylarının önemli bir kısmını diğer partilere, hatta barajı geçemeyecek olsa da, Saadet Partisi’ne kaptıracak.
  • Merkez solda CHP-DSP (belki sonra SHP) ittifakı yüzde 10 barajının önemli ölçüde üstüne çıkacak. Burada CHP’nin etik kaygıları bir yana bırakıp pragmatik bir tutumla Genç Parti’yi de bloğa dahil etmesi olası.
  • Merkez sağda oluşan Demokrat Parti, AKP’den sıtkı sıyrılmış seçmenleri toplayarak geleneksel sağ tabanı yeniden toparlayacak.
  • MHP, milliyetçi söylemleri körükleyerek yüzde 10 barajının üstüne çıkacak.
  • Kürt siyasi hareketi ve sosyalist sol, yüzde 10 barajını geçemeyecekleri için parlamentoda temsil olanağı bulamayacaklar.
    Bu durumda, dört parti ve/veya ittifakın barajı aşmaları mümkün görünüyor. Buradan da artık tek parti iktidarı çıkmaz; bir koalisyon dönemine geçileceğini söylemek mümkün. Dolayısıyla, yeni cumhurbaşkanını da bu yeni parlamento, büyük ölçüde uzlaşı ile seçecek.
    Seçmenleri AKP’den uzaklaştırıp diğer partilere yönlendiren, yaşam tarzlarına ilişkin tehditler ve yoksullaşmalara, yeni koalisyonun ne ölçüde çare olacağı bilinmez ama, bugünden söylenebilir ki bu partilerin hiçbiri beklentilere cevap verecek radikal siyasi ve ekonomik programlara sahip değil. Özellikle ekonomi ile ilgili ne merkez sağ ne de merkez solda bir paradigma değişikliği vaat eden bir program ortada yok.
    Dolayısıyla 2007 seçimleri hiç olmasa bir süre için “türbanın” geriletileceği, dolayısıyla zarfın değişeceği ama mazrufun pek değişmeyeceği bir seçim olmaya aday görünüyor. Mazrufun değişmesinin ne demek olduğu ise sonraki yazıya...
    Mustafa Sönmez
  • ÖNCEKİ HABER

    orantısız güç

    SONRAKİ HABER

    Merkel ile Türkiye’yi görüşecek

    Sefer Selvi Karikatürleri
    Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
    Evrensel Ege Sayfaları
    EVRENSEL EGE

    Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...