09 Mayıs 2007 00:00

EKONOMİ DÜNYASI

İlk kez yaz ortasında temmuz sıcağında yapılacak bir genel seçim sürecine girmiş bulunuyoruz.

Paylaş

İlk kez yaz ortasında temmuz sıcağında yapılacak bir genel seçim sürecine girmiş bulunuyoruz.
Dünyada benzeri görülmeyen yüzde 10’luk seçim barajının yanı sıra, adaletsiz hazine yardımı, adaletsiz televizyon ve radyo yayını ve sayısız adaletsizlikle malül yeni bir seçim yaşayacağız. Başbakan’nın hafta sonu Erzurum’da seçim propagandasını başlatacağını söyleyenler gerçeği söylemiyorlar. Yıllardır yayınlanan “İcraatın içinden” ya da “ulusa sesleniş” konuşmaları, bütün başbakanlar tarafından propaganda konuşmaları olarak gerçekleştirilmiştir.
Geçen hafta Başbakan’ın “Ulusa sesleniş” konuşmasını izlemek için ekran karşısına geçenler Cumhurbaşkanlığı seçimi, Genelkurmay muhturası ve Cumhuriyet mitinglerinin Başbakan tarafından nasıl değerlendirileceğini boş yere beklediler.
Başbakan konuşmasının tamamını 4,5 yıllık iktidarının “başarısını!” propaganda üzerine kurmuş durumdaydı.
Başbakan konuşmasında, 4,5 yıllık iktidarında;
· Büyüme rekorları kırdıklarını,
· Kişi başına milli gelirde 5000 doları aştıklarını, 2013’te 10 bin sonrasında 20 bin doları aşacaklarını,
· İhracat rekorları kırıldığını,
· Büyümenin halka yansıdığını, halkın satın alma gücünün arttığını, refah artışı yaşandığını,
· Ekonominin bütün alanlarında birbiri ardına başarılı işler gerçekleştirdiklerini anlatarak konuşmasını tamamladı.
Şimdi başbakanın başarı olarak gösterdiği konulardaki gerçekleri sıralayalım:
·Türkiye’nin 2001 krizinden sonra sürekli büydüğü gerçektir. Ancak bu büyümenin tüm dünya ekonomilerinde yaşandığı, Çin’in ve Hindistan’ın yüzde 10 oranında büyüdüğü, 2006 yılında dünya ortalamasının yüzde 5’i geçtiği, yani sadece ülkemize özgü bir büyümeden söz edilemeyeceği gerçekliğin bir başka boyutudur. Kaldı ki, ülkemizde büyüme ithalat vergisine, önemli ölçüde bağlıdır. Bizim büyümemiz, gelişmekte olan ülkelerin gerisinde gerçekleşmiştir.
· İhracat rakamlarının son yıllarda arttığı iddiası gerçektir. Ancak ihracat artışının önemli oranda dahilde işlem rejmi çevresinde ve serbest bölgelere yapılan ihracatlarla! arttığı da gerçektir. İhracat artmıştır ama ithalat daha fazla artmıştır. Dış ticaret açığı büyümüştür. İhracatımızın artışı, dışa bağımlılığı artan bir süreçte sağlanmıştır. Bundan sonra da ihracat artışı daha fazla ihraccat girdisi, daha büyük dış ticaret açığını getirecektir.
Ülkemizdeki üreticiler tasfiye olurken, küçük boy, orta işletmeler kapanırken, tarım üretimi çökerken, milyonlarca emekçi sigortasız, kayıtdışı çalıştırılırken, milyonlarca emekçi işsizken ve iş bulma umudunu yitirmişken ekonomide başarı öyküleri masaldan başka bir şey değildir.
Ülkemizin borçlarının azaldığı, daha ucuza borçlandığı iddiası gerçekdışıdır. Dünyanın en yüksek reel faizi ülkemizde ödenmektedir. Ülkemiz yabancı fonlar, yabancı sermaye için sağlanan yüksek faizler ve vergi teşvikleri nedeniyle gerçek bir cennete dönüşmüştür.
Yabancı sermaye, holdingler, bankalar, karlarına kar katarken, ülke nüfusunun büyük çoğunluğu hızla yoksullaşmaktadır. İşsizlik orananının azaldığı iddiası yalandan ibarettir. İş bulma umudunun ortadan kalkması nedeniyle oranın düşmesi, milyonlarca işsiz emekçi için hiçbir anlam taşımamaktadır.
Refah artışının halka yansıdığı, halkın satın alma gücünün arttığı iddiası da gerçek dışıdır. Ülkenin ithal ürünler cennetine dönüşmesi nedeniyle bazı ürünlerin daha ucuza alındığı doğrudur ama gerçekte milyonlarca emekçiye yapılan ücret artışları enflasyon rakamlarının çok gerisindedir. Yüzde yüz yanılmalarla gerçekleşen enflasyon endeksleri emekçilerin yoksullaştığının somut göstergesidir. Artan ithalat ülkemizdeki üreticileri yok etmekte, ithalat vergisine dayanan bir büyüme doğurmaktadır. Ama ekonomik büyümeden emekçilere yansıyan bir şey olmadığı ortadadır.
Kişi başına milli gelir artışı önemli oranda döviz kurunun aşırı baskılanmasından ve aşırı değerli YTL’den kaynaklanmaktadır. Ucuz döviz politikası ithalatı arttırırken, ülkemiz üretimini baltalamaktadır. Ve en önemli milli gelir artışından daha önemlisi gelir dağılımı adaletsizliğinin sürüp gitmesidir.
Dolar milyarderi sayımız artmış ama halk yoksullaşmış, ülkenin geleceği yabancı sermayeye teslim edilmiş, ülkenin en değerli kuruluşları yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekilmiştir.
Yukarıda sıraladıklarımız Başbakan’ın konuşmasında saydığı başarı öykülerinin masal ve gerçekdışı olduğunu, gerçeklerin farklı olduğunu göstermektedir.
Tahir Şilkan
ÖNCEKİ HABER

Taşeron işçiler iş bıraktı

SONRAKİ HABER

Mersin Liman işçisi ayakta

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...