10 Mayıs 2007 00:00

Darağacında Üç Fidan

Her kitabın bir macerası vardır ama Darağacında Üç Fidan’ın macerası, aslında ülkemin siyasal yürüyüşüyle ilgili bir maceradır.

Paylaş

Her kitabın bir macerası vardır ama Darağacında Üç Fidan’ın macerası, aslında ülkemin siyasal yürüyüşüyle ilgili bir maceradır.
6 Mayıs 1972’de, ülkelerini sevmekten ve ülke halkının mutlu yaşamasını istemekten başka idealleri olmayan üç genç, sabahın aydınlık kimliğine rağmen idam edilir bir cezaevinin kasvetli avlusunda. Bu; kimilerine göre kısasa kısastır, kimilerine göre de sorunun çözümüdür.
Günümüze geldiğimizde sorunların çözülmediğini ve hatta çözmek istediklerini belirterek gençleri asanların, çözemediklerinin ayrımına varamayacak kadar, ülkemizi karanlık bir ülke yapmanın hırsı içinde olduklarını görüyoruz. Bağımsızlığımız sorgulanır olmuş; Büyük Ortadoğu Projesi içinde ülkeyi ve halkı hiçe sayarak görev alma tutkusuna kapılınmış ve yönler, ibadet eder gibi kıble sayarak ABD-AB emperyalizmine çevrilmiştir. İşsizliğin büyük boyutlara ulaştığı, gençliğin uyuşturucunun tuzağında boğulduğu, üretimin ortadan kalktığı bir karanlık tablonun, her gün daha da karardığını görmekteyiz. İşte bu tablo, Darağacında Üç Fidan’ın asıl macerasıdır.
Nihat Behram, bu çalışmasını tefrika halinde Vatan gazetesinde yayınlayıp sonrasında May Yayınları’ndan kitaplaştırdığında, yıl 1976’dır. 12 Mart 1971 karanlığından kurtulmak isteyenlerin, içeride ve dışarıda direnişleri sonucu 1974 affı çıkarılmış ve o günleri bilerek yaşayanlarla öylesine yaşayanların kendi kendilerini sorgulamak ve yeniden keşfetmek istemeleri, o karanlık günlere ilişkin en küçük detayları dahi öğrenmek arzularını kamçılamıştır. Zaten koşullar bunu dayatmıştır. İşte bu günlerde insanlarla buluşan Darağacında Üç Fidan, onbinlerce basılarak halka ulaştırılmış ve kısa sürede altı baskı yapmıştır. ‘Sosyal uyanışın ekonomik gelişmeyi aştığını (ekonomiyi, halkın çıkarlarına yönelik olarak bir türlü uyandıramayan sistem) söyleyenler, doğal olarak bu tür kitapların varlığına ve bunları yazanlara da tahammül edemeyeceklerdi. Etmediler de... Kitap yasaklandı ve yazarı Nihat Behram, vatandaşlıktan çıkartılarak yurtdışında ülkesini daha çok sevmeye gönderildi; zorunlu ikametçi olarak. Oysa insan yaşadıkça gerçeğin yok edilemeyeceği öylesine açıktı ki 20 yıl su gibi akıp gidecekti, içindeki acı ve sevinçlerle. Nihat Behram, vatandaşlığını yeniden kazanacak (yitirdiğini hiç düşünmemiştir), Darağacında Üç Fidan da kanat çırpmaya başlayacaktır yeniden 1996’larda. 3-4 yıl içinde Gendaş Yayınları’ndan 21. baskılara ulaşacaktır. 2001’den günümüze kadar da Everest Yayınları’ndan 35. baskısına ulaşmıştır.
‘68 Hareketi, halk ile yöneticiliğe soyunan, soyunacak olan siyasilerin, 1937’lerden sonra bir türlü örtüşememelerinin (dünyadaki gelişmeleri göz ardı etmeden) gençlik tarafından sorgulanmak istenmesinin sonucudur. Gençlik, yer yer düzenden rahatsız olan, emperyalizmin saldırganlığını fark eden diğer kesimlerle işbirliğine gitmeye çalışsa da ağırlıklı olarak kendi başına, ülkenin bağımsızlığı ve insanca yaşam adına harekete geçer. Bu hareket, öncelikle üniversiteler çerçevesinde ivme kazanır; sonrasında hakim güçlerin, bu bağımsızlığı ve insanca yaşamı isteyen gençlerin karşısına, gerici silahlı güçleri çıkartarak onlarla çatıştırmasıyla doğal isteklerin kanla buluşmasını kotarırlar. Emperyalizmin, bilerek-bilmeyerek maşası durumuna düşenler (ki sonradan özeleştiri yapanlar çıkacaktır, döneklerin çıkışı gibi) tarafından artırılan saldırılar sonucu hareket, kent içlerine, kırlara yayılır. Öldürmeler, tutuklamalar ve mücadele alanının genişlemesi ve ülke geneline yayılması, halk bağı gerçekleşmediğinden yenilginin gelişini hızlandırmıştır. İktidar erki, topyekün yok etme eğilimindedir bu hareketi. Ki sonuç da öyle olur. İşte bu noktada, Darağacında Üç Fidan’ın temsilcileri olan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamları anındaki seslenişleri, yok edişin olanaksızlığını yüksek sesle dillendirmektir. 1972’lerden 2007’lere akan zaman da bunu kanıtlamıştır. Çünkü onlar ve istekleri olan ‘Tam Bağımsız Türkiye’, hâlâ insanların yüreklerinde ve beyinlerinde yaşıyor.
Darağacında Üç Fidan’da Nihat Behram, üç gencin eylemlerini, yakalanışlarını, düşlerini, hapishanede ve idam anındaki davranışlarını aileleriyle, avukatlarıyla ilişkilerini ve de idam sonrası hukukçuların yorumlarını vererek yer yer de şiirleriyle bezeyerek bizlere, o dönemin bütünsel olarak algılanması için duyguyu geride bırakıp aklı öne çıkararak aktarmaya çalışmıştır. Ve çalışmasını bir kaynakçaya dönüştürmüştür. Bu tür çalışmalar, aynı zamanda tarihten ders çıkarma çalışmalarıdır.
Bu çalışmadan hareket ederek bu insanlarımızın ve hareketlerinin, mitleştirilmeden ve içlerinin boşaltılmasına izin verilmeden öğrenilmesi gerektiğini de vurgulamak gerekir. Çünkü baskılı bir tişört giyenin, Deniz’i ve ’68 Hareketi’ni tanımaması, bilmemesi ne kadar acıysa, olay ve olgunun bu derece sıradanlaştırılması da o derece tehlikelidir. 12 Eylül sonrasında iyice yaygınlaştırılan bu içini boşaltma eylemi, sanattan siyasete geniş bir yelpazede taraftar bulmaktadır. Hem unutturulmalarını, hem de içlerinin boşaltılmalarını önlemek adına, o dönemi tüm gerçekçiliğiyle içeren tüm yazınsal ve görsel eserlerin halkta okunur ve izlenir olması sağlanmalıdır.
Başta Darağacında Üç Fidan olmak üzere, döneme ilişkin anılar, karşı yazılar okunmalı, değerlendirilmelidir. Burada şu noktayı da belirtmek gerekir ki 68’liler Vakfı, bu konuda geniş (tamamına yakın) bir kaynakçayı araştırmalı ve yayınlamalıdır. Aslında salt ’68’lilerin de görevi olmamalı; insanlar, bu konuda bildiklerini derleyip toparlama ve kamuya aktarma yollarını kendilerine görev edinmelidir. Bu noktada katkı olması açısından Halit Çelenk, Nihat Behram, Hasan Yalçın, Aydın Çubukçu, Turhan Feyizğlu, Bedri Baykam, Zeki Saruhan, Alev Er, Esat Korkmaz, Hulki Cevizoğlu, Fikret Babuş gibi bu konuda yapıtları olan adları ilk anda kaynak olarak verebilirim. Ayrıca 68’liler Vakfı’nın yayınladığı ortak çalışmalar da var.
Bir döneme damgasını vuran ’68 Hareketi’ni ve önderlerinden bazılarını tanımak ve günümüze, gerçekleri sağlıklı taşıyabilmek için sözünü ettiğim insanların çalışmalarını ve öncelikle de bu çalışmaların ilki olan Nihat Behram’ın Darağacında Üç Fidan’ını okumak gerekmektedir diye düşünüyorum; verilen emeklerin boşa gitmemesi adına.
H. Hüseyin Yalvaç
ÖNCEKİ HABER

Bir Anadolu dergisi: Konya Çalı

SONRAKİ HABER

Seçkin Selvi çeviride 50 yılı geride bıraktı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...