10 Mayıs 2007 00:00

TABLO

Esnaf-sanatkar ve küçük meslek sahiplerine kredi sağlayarak ekonomik destek vermek amacıyla 1933 yılında kurulan Halkbank, yağmalanan kuruluşlar arasına alınan son önemli kuruluşlardan biri oldu.

Paylaş

Esnaf-sanatkar ve küçük meslek sahiplerine kredi sağlayarak ekonomik destek vermek amacıyla 1933 yılında kurulan Halkbank, yağmalanan kuruluşlar arasına alınan son önemli kuruluşlardan biri oldu. Önce direkt satış yöntemiyle yağmalanması düşünüldü, sonra dolaylı satış yöntemi ile yağmalanmasına karar verildi. Nitekim 2-4 Mayıs tarihleri arasında “halka arz” yöntemiyle başlatılan yağmalama süreci tamamlanmış oldu. Adına “halka arz” denilen bu yöntemin, halkı kandırmaktan öte bir anlam ifade etmediğini unutmamak gerekir.
Hafta başında bankaya gelen talep sonuçlarını açıklamak üzere kameraların karşısına geçen Kemal Unakıtan, büyük bir övünçle; tarihin en büyük “halka arzını” gerçekleştirdiklerini söylüyordu. Özelleştirme adı altında ülkenin bütün değerli kaynaklarını yağmalamaya yeminli olan Unakıtan ve arkadaşları, her özelleştirme sonrası sevinçten ağızları kulaklarına yapışık vaziyette kameraların karşısında, halka nazire yaparcasına boy göstermeyi alışkanlık haline getirmiş zat-ı muhteremlerdir!
Unakıtan, açıkladığı sonuçlarda; halka arz edilen yüzde 24.98’lik bir bölüm için yurtiçi ve yurtdışından toplam 12.9 milyar YTL talep toplandığını, bu rakamın ise arz büyüklüğünün 8 katı olduğunu ifade etti. Bu talebin 1.4 milyar YTL’sinin yurtiçinden, 11.436 milyar YTL’sinin ise yurtdışı “yatırımcılarından” geldiği, ifade edilen bir başka bilgi. Yabacı yatırımcılardan gelen talebin ülkelere göre dağılımı ise şöyle: İngiltere yüzde 43.4, Amerika yüzde 29.6, İtalya yüzde 5.2, Hollanda yüzde 4.4, Kuveyt yüzde 4.1; İsveç, S.Arabistan, Fransa, Polonya, İsviçre, Danimarka, Rusya, Norveç ve diğer ülkeler ise toplam yüzde 13.2 oranı ile bu yağmadan pay almış görünüyor.
Unakıtan, Halkbank’ı kimlere, nasıl yağmaladıkları bilgisini verirken aynı zamanda özelleştirmede ne kadar başarılı olduklarını açıklamadan edemedi. Heyecanı ses tonuna yansıyan Bakan’ın, 4.5 yıllık devr-i “iktidarlarında” hiç kimsenin tezahür edemeyeceği bir özelleştirme başarısı gerçekleştirdiklerini övünçle ifade etmesinin, hangi ruh halinin tezahürü olduğuna halk karar verecektir.
Gerçekleştirilemez denilen TÜPRAŞ, ERDEMİR ve TÜRKTELEKOM gibi dev özelleştirmeleri tamamladıklarını da ifade eden Unakıtan, Araç muayene istasyonları, Karayolları’nın Zincirlikuyu’daki arazisi, Mersin ve İzmir Limanı gibi özelleştirmelerin tamamlanması durumunda, AKP Hükümeti döneminde yapılan özelleştirmelerin 23 milyar dolara çıkacağını da kaydetti. İktidara geldiklerinde, bu rakama ulaşabileceklerini kimsenin düşünemediğini ifade ederken adına başarı dedikleri bu talanı, temsilcisi oldukları tekelci sermaye için gerçekleştirdikleri konusunda bir şüphe yoktur.
Halkbank’ın elden çıkarılması da bu sürecin bir parçasıdır. Önemli kamu bankalarından biri olan Halkbank, yağmalama metodu değiştirilip adına “halka arz” dedikleri hileli yöntemle yerli ve yabancı rantçılara peşkeş çekilmiştir. Kamu malı olmaktan çıkarıldıktan sonra yerli veya yabancı, hangi yağmacının eline geçtiği çok anlam ifade etmeyecektir. Çünkü rantçı-tekelci sermaye, coğrafi sınırlar tanımayacaktır. En kârlı teklifi gördüğü an elden çıkarmaktadır. Halka arz denildiğinde; herhangi bir fabrikada açlık sınırı altındaki ücretle çalışan emekçi, herhangi bir işi olmayan milyonlarca işsiz, bu hisseleri almıyor. Bu bir özelleştirme yöntemidir. Özelleştirme yöntemi ile bu kuruluşları hangi tekelci sermaye grupları alıyorsa, “halka arz” dedikleri bu yöntemle de aynı tekelci rantçı sermaye gruplar almaktadır.
Nitekim halk cephesinden sıradan emekçiler, bu peşkeşe itiraz etmektedir. Örneğin Halkbank’ın bu yöntemle yağmalanmasına, eski Halkbank çalışanlarından Hüseyin Ölmez adlı emekçi, bu sürecin durdurulması için Danıştay’a başvurarak tepki göstermiştir. Halkbank’ın halka rağmen yağmalandığı kuşkusuzdur. Peki adında “halk” adı geçen CHP, laik-anti laik kamplaşması sürecinde Cumhurbaşkanlığı seçiminde 367 sayısı bulunmadığı için soluğu Anayasa Mahkemesi’nde alıyor da Halkbank’ın yağmalanmasına engel olmak için neden herhangi bir girişimde bulunmuyor dersiniz? Çünkü özelleştirme politikalarında, yöntem dışında AKP’den farklı düşünmemektedir. Bu nedenledir ki AKP ile hesaplaşmayı, sadece laiklik ve rejimi (halkı kaderine terk eden rejim) koruma alanına sıkıştırmıştır. Ülkede yağmalanan stratejik kuruluşlar, elden çıkarılan kamu bankaları, limanlar, işsizliği ve yoksulluğu yaratan politikalar, yolsuzluk ve çökertilen tarıma ilişkin herhangi bir itiraz gelmemektedir.
Görünen odur ki ülke siyaseti iki alana sıkıştırılarak önümüzdeki dönemde de tekelci sermayenin dayattığı serbest piyasacı IMF politikalarının yürütülmesine devam edilecektir.
Bu nedenle halkın ve emekçilerin; emekten, barıştan, demokrasiden, insan haklarından, özgürlüklerden yana üçüncü bir seçeneği yaratma talebini yükseltmesi gerekir. AKP-CHP ve diğer sermaye partileri arasında bir tercihe zorlanan halkın, üçüncü bir seçeneği yaratmaması durumunda, bu yağma düzeni devam edecektir.
Hasan Hüseyin Kırmızıtoprak
ÖNCEKİ HABER

Sorumlular yargılansın!

SONRAKİ HABER

‘Telekazık” imzaları teslim edildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...