13 Mayıs 2007 00:00
izmirde çiğdem çitleme zamanı!
Baharın gelmesiyle birlikte parklar bahçeler doldu taştı kalabalıklarla. Bahar gibi bir kış yaşanmıştı zaten İzmirde ama yine de bahar farklılığını hissettirdi.
Şöyle yanı başıma çimenlere uzan
Kulak ver gümbürtüsüne dünyanın
Baharın gençliğin ve aşkın
Türküsünü söyleyelim bir ağızdan
Ataol Behramoğlu
Baharın gelmesiyle birlikte parklar bahçeler doldu taştı kalabalıklarla. Bahar gibi bir kış yaşanmıştı zaten İzmirde ama yine de bahar farklılığını hissettirdi. Bütün ağaçlar baştan aşağı yeşile boyandı, renk renk çiçekler etrafı kapladı. Hafta sonları Karagöl, Çiçekliköy, Emiralem gibi piknik mekanlarını ve Bayraklı sahilini çoluk çocuk, genç yaşlı kapladı İzmirliler.
Yazlıkları olanlar, Gümüldür, Urla, Çeşme, Seferihisar, Foça gibi sahillere kaçıyor hafta sonları. Sabah serinliğinde ve akşam saatlerinde Kordonda denize karşı İzmirlilerin deyimiyle, çiğdem çitleniyor. Aşıklar her zamanki gibi el ele göz göze. Mahalle aralarında kapı önüne atılan minderlere ya da sandalyelere oturup laflıyor kadınlar. Çocukların gözleri henüz olgunlaşmamış meyvelerde. Karşıyaka, Bostanlı ve Güzelyalı sahilleri de akşam gezmesine çıkanları ağırlıyor. İnciraltı şimdi daha bir gözde. Sahildeki balık lokantaları, çay bahçeleri neşeli seslerle çınlıyor. Ege Üniversitesindeki öğrenciler için ise çimlerin üzerinde oturma, hatta yatma vaktidir bahar.
Bahardan en çok nasibini alan yerlerden biri de fuar. Neredeyse asırlık ağaçların altındaki banklara güneş pek ulaşamadığından, sıcaktan, kalabalıktan ve gürültüden kaçan İzmirliler için bir vahadır fuar.
Konaktan sandala binerdik
Bu banklardan birinde tanışıyoruz işçi emeklisi Ali Akınla. Hataydaki Muratreis Mahallesinde oturan Akın, şimdi kapanmış olan Şafak Kunduradan emekli olmuş. Yeşilliklerin ortasındaki banka rahat rahat kurulup havanın tadını çıkaran Akınla kendini yaza bırakan baharı konuşuyoruz. Özellikle ihtiyarlar ve gençler için güzel olduğunu söylüyor bahar mevsiminin. Nerede bir yeşillik görsem oraya gidip oturuyorum. Bahar havasını teneffüs etmek çok güzel diyor. 57 yıldır İzmirde yaşayan Ali Akın, Adnan Menderesin iktidar olduğu yıl gelmiş İzmire. O dönem karayolu olmadığı için gemiyle gelmiş. 13 yaşındaymış o zamanlar.
Geçen haftaki Hıdırellez kutlamalarını anlatıyor: Mahallede ateş yaktı gençler. Üzerinden atladılar. Dilek tuttular. Kimse ev kimisi evlilik diledi. Taştan evler yaptılar. Kırlardan topladıkları çiçekleri kapılara astılar. Biz de gençliğimizde aynı şeyleri yaptık. Bazı haylaz gençlerin baharla birlikte yetişen ısırgan otunu kızların bacaklarına sürdüğünü anlatıyor gülerek. Ali Akının gençliğinde Konak Meydanında deniz kenarında sandallar bulunurmuş. Evden erken çıkar sandallara binerdik, tabii kızlarla birlikte diye anlatıyor.
Baharın müjdecisi
Fuardan çıkıp bir erik tezgahının yanına yaklaşıyoruz. Baharın gelişini müjdeleyen erikler çok çekici görünüyor. Kışın muz, portakal, elma satılan arabalarda şimdi erikler boy gösteriyor. El arabasının sahibi Şehmuz Kavakla sohbet ediyoruz. Kavak, sürekli olarak arkaya bakma ihtiyacı hissediyor. Çünkü daha önceki iki tezgahını zabıtalar götürmüş. Nisanın başından itibaren İzmir çevresinden ve Antalya bölgesinden gelen eriğin mevsiminin üç ay sürdüğünü anlatıyor. Erik ve çileğin ardından kısa bir süre sonra da yazın habercisi kiraz süsleyecek tezgahları.
tabiat eczanesi
Kasım ayından itibaren toplanan yabani otların mevsimi artık geçti. Onların yerini yine doğadan toplanan şifalı bitkiler aldı. Seyit Ali Ak, Bornova pazarının yanında küçük arabasının üzerinde bu bitkileri satarak geçimini sağlıyor. Funda çayı, karabaş otu, kekik ve biberiyenin hangi rahatsızlıklara iyi geldiğini bir bir anlatıyor. Bayraklı Çaymahallesinde oturan Ak, motosikletine atlayıp gittiği Karagölden topladığını anlatıyor bitkileri. 13 yıldır her çeşit otu sattığını anlatan Ak, Tabiat Eczanesi isimli kitabı da yanından hiç ayırmıyor.
Emine Uyar