17 Mayıs 2007 00:00

TABLO

Sendikalar; işçilerin veya işverenlerin ortak ekonomik , toplumsal, kültürel çıkarlarını korumak, geliştirmek için kurdukları örgütlü yapılardır.

Paylaş

Sendikalar; işçilerin veya işverenlerin ortak ekonomik , toplumsal, kültürel çıkarlarını korumak, geliştirmek için kurdukları örgütlü yapılardır.
İşveren sendikaları, işçilerin emeğinin karşılığı olan ücretlerini en düşük düzeyde tutmak ve diğer özlük haklarını kısabildikleri ölçüde düşük tutmak için birlikte davranmak adına sendikal örgütlenmeye başvurur. İşçiler ise, emeğinin karşılığını almak, kültürel ve sosyal haklarını korumak adına sınıfsal-örgütsel mücadele yürütmek için sendikal örgütlenmeye ihtiyaç duymaktadır.
Sınıf sendikacılığının geriye düştüğü günümüzde işçi cephesinde sendikal mücadelenin, arzulandığı gibi sınıfsal persfektifle yürütüldüğünü söyleyebilmek ne yazık ki mümkün değildir. Kuşkusuz sınıf sendikacılığı çizgisinde durabilme mücadelesini yürüten sendikalar mevcut, ancak sınırlı ve etkisiz sayıdadır.
Burada ele alacağımız örnek; tutum ve eylemlerinde işçi sendikasından çok, işveren sendikası izlenimi veren ve metal sanayi iş kolunda “örgütlü” Türk Metal Sendikası olacaktır.
Metal Sanayicileri Sendikası (MESS)’nın 39.Genel Kurul’unda bir konuşma yapan, Türk Metal Sendikası Mustafa Özbek adeta işveren sendikası başkanı gibi konuşmuştu. İşçi sendikası başkanının, işveren sendikası genel kuruluna katılmayı hangi gerekçe ve ihtiyaca dayandıracağı bilinmez ama bu tutumun öteden beri süregeldiği de bir gerçektir. İşveren ilişkilerinde oldukça içli-dışlı olan Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek’in geçmişte “işçiler adına”, işverenle masaya oturarak patronları bile şaşırtan sözleşmelere imza atması özelliği ile bilinir. Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek, 1998 yılında işveren sendikası MESS ile masaya oturduğunda, 120 bin işçiyi ilgilendiren toplu sözleşmede öngörülen artış talebi yüzde 90 ile yüzde 110 oranlarındaydı. Ancak işveren sendikası, işçi sendikası başkanı Özbek’i “ikna” etmiş, yüzde 43 oranında mutabık kalarak masadan kalkmışlardı. İşçilerin yüzde 43 oranında mutabık kalınmasına tepki göstermesi üzerine Özbek; “ Ülkenin durumunu da göz önünde bulundurarak biz de, işveren de fedakarlık yaptık. Bizim peşimizden diğer sendikalar hazıra konacak..” sözleri ile kendisini savunmuştu. Bu durumda,işçilerden fedakarlığı isteyen işçi temsilcisi olunca, patronla karşı karşıya gelmeye gerek kalmadığı bir gerçektir.
İşverenle ilişkilerinde içli-dışlı tutumunu “tutarlı” biçimde sürdüren Türk Metal Sendikası , nitekim bu fedakarlığı karşılığında işverenler tarafından zaman zaman taltif edilmektedir. Fiat Auto ve Koç Holding ortaklığı olan Tofaş’ın, Bursa’daki fabrikasında ürettiği Fiat Linea adlı yeni model ilk otomobilin Türk Metal Sendikası’na hediye edildiğini konu alan haberi okuduğumuzda bu işin artık çığırından çıktığını düşündüm (Dünya,15 Mayıs 2007).
Kuşkusuz bu tür ilişkiler ilk değildi. R.Tayyip Erdoğan’ın hükümetin başı olarak 2004 yılında Güney Kore’yi ziyaretinde, sermayeye verdiği önem gereği uğradığı Hyundai otomobil fabrikasında yetkililer tarafından “ne hediye istersiniz” sorusuna karşılık, limuzin tercih etmesi üzerine en pahalı iki adet limuzin otomobilin verilmesi ile sonuçlanmıştı. Verilen bu “hediyelerin” rüşvet amaçlı olduğu bu olayın hemen arkasından, Sakarya’da TCDD’ye vagon üreten kuruluş olan Türkiye Vagon Sanayi Anonim Şirketi (TÜVASAŞ) tesislerinin 49 yıllığına ilginç bir şekilde Hyundai’ye verilmesi ile ortaya çıkmıştı.
“İşçi örgütü” Türk Metal Sendikası’nın Tofaş’tan aldığı otomobilin hikayesine tekrar dönersek, ilginç açıklamalara tanık olmaktayız.Tofaş CEO’su Ali Pandır “hediye” otobili Mustafa Özbek’e teslim töreninde; “…Fiat’ın Linea projesini bizlere vermesi 5 bin Tofaş çalışanı sayesinde gerçekleşti...Ve Türk işçisinin üstün çaba ve alınteri sayesinde Fiat Linea yola çıkmadan evvelki en üst seviyeye çıkan araç olma özelliği kazandı…Bu süreçte Türk Metal Sendikası da her zaman yanımızda yer alarak bize büyük destek verdi…” sözleriyle sendika-işveren sıkı ilişkisinin yarattığı yozlaşmayı ortaya koymaktadır. Tofaş CEO’nunun ifade ettiği gibi bu üretimin işçilerin alınteri ürünü olduğu kuşkusuzdur. Ancak,bu alınterinin karşılığı olarak, sendika başkanının muhtemelen makam aracı yapacağı otomobili rüşvet olarak vermek değildir. Ahlaki olan kölelik koşullarında çalışan işçilerin ücretlerini iyileştirmektir.
İşverenden hediye alan bir sendikacının veya sendikanın temsilcisi durumunda olduğu işçilerin haklarını savunması mümkün olabilir mi? Böylesi yozlaşmış bir ilişkide bırakın sınıf sendikacılığını, en asgari hakları savunan bir sendikacılık tutumunun bile sergilenemeyeceği açık bir gerçektir.
İşçilerin bu tutum karşısında sessiz kalması durumunda, yoz ilişkilerin giderek büyüyeceği ve kendi haklarını savunmaktan uzaklaşacağı açıktır.
Hasan Hüseyin Kırmızıtoprak
ÖNCEKİ HABER

Memur TİS’te kararlı

SONRAKİ HABER

Hükümetle pazarlık başladı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...