05 Mart 2012 11:32

Olması gereken ama olmayan ne varsa...

27 yaşında, tek çocuklu genç bir kadın. Açık öğretim dördüncü sınıf öğrencisi. Beş yıllık evli ve evliliklerinin ilk 6 ayından sonra eşi hiç çalışmamış. Son 1 yıldır bir telekomünikasyon firmasında, bir taşeron şirket bünyesinde müşteri hizmetlerinde çalışıyor. İsmini ısrarla yazmamamı

Olması gereken ama olmayan ne varsa...
Paylaş
Müge Özçelik


Oğlunu nereye, kime bırakıyorsun çalışırken? Eşin evde, o mu bakıyor?
Eşim ya evde ya da dışarıda, bütün gün evde olmadığı için bırakamıyorum ona, kayınvalidem bakıyor oğluma.

Kreşe bırakmayı düşünmedin mi?
En düşüğü 500 TL’den başlıyor kreşlerin. Eve giren tek maaşla göndermem imkânsız.

Eşin hiç çalışmıyor mu ya da ailesinin bir katkısı olmuyor mu?
Evliliğimizin ilk 6 ayından sonra işten çıktı, bazen iş beğenmedi, bazen de iş bulamadı. Şimdi çalışıyor ama 1 ay dolmadığı için henüz maaş alamadı.

Sen ne zamandır çalışıyorsun?
2011 Ocak ayında başladım.

Nasıl girdin bu işe anlatır mısın?
(Acı bir tebessümle başlıyor anlatmaya) Uzun bir mülakattan sonra aldılar işe. Önce bir şirket (taşeron) tarafından görüşmeye çağırıldım, 6 kişilik bir grupla toplu mülakata aldılar. Yazılı mantık testi, psikolog gözetiminde grup tartışması ve tek tek öz geçmişimiz sözlü olarak istendi. En sonunda bir odaya aldılar ve daha önce hiç yapmadığımı söylediğim halde bana telefonla çağrı aldırdılar. Tabi telefonun diğer ucundaki psikolog kadın en sinir bozucu repliklerle sabrımı ölçtü durdu.

Ne kadar sürdü peki ilk mülakat?
Yaklaşık 2,5-3 saat kadar. Bir hafta sonra görüşmenin olumlu geçtiğini söyleyip beni telekomünikasyon firmasına yönlendirdiler, orada da bir görüşme yapılacakmış.

İkinci bir görüşme yani… İlki olumlu geçtiği halde?
Evet, aynen öyle. Nitekim gittim. Bizi yine toplu olarak belli bir yerden servisle aldılar. Dağın başında bir yere götürdüler. Bilgisayarlarla dolu bir odaya girdik, aynı mantık testini orada da bilgisayar üzerinden yaptık, zamanla yarışırken yaşadığım stresi anlatamam. O da bittikten sonra yine tek tek sözlü mülakata aldılar, sorular sordular ve sonunda bittiğinde eve dönerken aradılar, olumlu geçtiğini söylediler ve kısa bir süre sonra başladım.

İlk 5 saat bizden!
Çalışma saatleriniz nasıl peki?
Vardiya sistemi var. Üç vardiya; 9-18 mesaiyle 9-20, 12-21 mesaiyle 10-21, bir de gece vardiyası var o da 23-8. Haftada 1 ya da 2 gün izin, genellikle 1 gün oluyor. Yoğunluğa göre mesailer de değişiyor, mesela yeni bir kampanya, tarife varsa ya da yılbaşı ve bayramlarda mesai artıyor. Hatta bayramlarda ve yılbaşında izinler iptal olabiliyor. Hafta sonu izin almak da her zaman problemli oluyor. Yalnızca bayramlarda çift mesai ücreti alıyoruz.

Normalde mesai ücreti alıyor musunuz?
Normal çalışma süresinden sonraki ilk 5 saat herhangi bir ücret almıyoruz, yani bizden oluyor (Gülüyor). 5 saatten sonrasının ücretini alıyoruz, haftalık hesaplanıyor mesailer.

Bu duruma karşı çıkan olmuyor mu?
Ne yazık ki, işe başlarken imzaladığımız sözleşmeyle bunu baştan kabul etmek zorunda kalıyoruz. Normal çalışma süresi bile hem çok stresli hem de yorucu iken, mesai yapmak bir de bunun ücretini alamamak bizim için çok kötü oluyor.

Günde kaç çağrı alıyorsunuz?
Yaklaşık 150 kadar.

Mola veriyor musunuz?
9 saat çalıştığımızda 30 dakika yemek molası oluyor. İkisi 10 dakika, biri 15 dakika olmak üzere üç kısa mola daha oluyor, Mesai yaptığımız günlerde ise 5 mola veriyoruz, dördü 10 dakika, biri 15 dakika.

Yemek veriyorlar mı?
Yemek parası veriyorlar, mesaisiz aylık 210 TL. Mesai yapmışsan onu da ayrıca ekliyorlar, yaptığın saate göre.

Yemeği nerede yiyorsunuz, aldığınız para yetiyor mu?
Yetmiyor tabii ki. Kantin var, orada yiyoruz, ama çoğu zaman evden bir şeyler getiriyoruz. Aldığımız para yetmiyor çünkü. Ücretimiz yetmediği için, yemek parasından arttırmaya uğraşıyoruz, onun için de daha ekonomik şeyler yemeye çalışıyoruz ya da dediğim gibi evden getiriyoruz.

A-B-C
Ne kadar ücret veriyorlar?
Çalıştığın kadroya göre değişiyor. Ben ilk 7-8 ay C kadrodaydım, şimdi B kadrodayım. Şu anda net 980 TL alıyorum.

Nasıl kadro değiştirebiliyorsun?
Sınavlar açılıyor arada, bu sınavlara göre alıyorlar. Ama bunun da şartları var, en az 6 ay çalışmış olmak, bu esnada hiç uyarı imzalamamış olmak ve performansın belirledikleri seviyenin altına düşmemiş olması gerekiyor.

Bu kadroların anlamı ne?
A kadro kurum bünyesine geçmiş olduğunu gösterir. B kadro taşeron şirket bünyesinde olduğunu gösterir. C ise en kötüsü, hem gece vardiyası var hem iznin genellikle 1 gün. Hem de maaşın düşük ve diğerlerinden daha geç alıyorsun ücretleri.

Nasıl yani, aynı tarihte almıyor mu herkes ücretleri?
Hayır. A kadrodakiler mesela 1’inde alırken, B ve C kadrodakiler 1 hafta sonra alıyor. Taşeron şirket kurumun çalışanlara ödemesi için kendisine verdiği paraları bir hafta işletip öyle veriyor. Performansına göre de aldığın ücret artabiliyor ya da düşebiliyor.

Performansın neye göre belirleniyor?
Aldığın çağrıya göre, uyarı alıp almamana göre. Zaten günde aldığın çağrı arttıkça prim de alabiliyorsun. Ama maalesef devlet hak kazandığın primden de vergi kesiyor. Mesela 450 TL prim kazandıysan eline 300 TL geçiyor sadece.

İşe nasıl gidip geliyorsunuz?
Servisle. Çoğu insan bunu bir nimet gibi görebilir, aslında durum farklı, işyeri öyle bir yerde ki buradan hem otobüs geçmiyor hem de geçse bile şehir dışında olduğu için insanlar geç kalır, gelemez korkusuyla eve en yakın caddeden alıp yine oraya bırakıyorlar.

Ne sabır ne vakit
Aldığın ücret eve yetiyor mu peki?
Oğlum daha 3 yaşında, onun için evi, en azından onun yattığı odayı sıcak tutmamız gerekiyor. Doğalgaz yaklaşık 300 civarında geliyor, 400 kiraya veriyoruz, elektrik-su 100 TL geliyor, dolayısıyla yemek paralarından arttırıp eve erzak almak zorunda kalıyorum. Eşim yaklaşık 5 yıldır işsiz, eve giren tek para benim ücretim, kara kara düşünüyorum oğlum büyüyüp okula gidince nereden para bulacağım diye. Hiçbir garantimiz yok, devlet okulları özel okullarla yarışıyor, kurs parası, yol parası, harçlık derken geleceğim kâbusum olmaya başladı. Kadının iş hayatında zaten hiçbir önemi yok, evde de yardımsız çalışmaya devam ediyoruz, yüzyıllardır olduğu gibi. Bir de çocuk bakımı derken iş içinden çıkılmaz bir hal almaya başlıyor. Kaç parçaya bölüneyim bilemiyorum. Yarın bir gün işten çıkarılırsam diye kâbuslar görmeye başladım. Bu şartlarda bile zor geçiniyoruz, her türlü tacize, hakarete maruz kaldığım işe bile sarılır duruma geldim.

Oğluna zaman ayırabiliyor musun?
Haftada bir ya da iki gün iznim oluyor. Öyle bir toplumda yaşıyoruz ki, kadın sanki çocuk doğurmak, bakmak, ev temizlemek için doğmuş. Eve geliyorum, temizlik, yemek, bulaşık derken vaktim kalmıyor. İlgilenemiyorum, sürekli ilgi bekliyor, çevremde geziniyor, sorular soruyor, o kadar yoğun çalışıyorum ki, sabrım da kalmıyor vaktim de, kendi çocuğuma vakit ayıramıyorum. Eşim zaten ne ev işlerinde yardımcı oluyor ne de çocukla ilgileniyor. Bütün her şey üzerime yıkılmış durumda. (Bunları anlatırken konuşmanın başında başladığı bulaşıkları bitirip, ütü yapmaya yöneliyor, 5 dakika bile durmuyor…)

Hayatım = İşteki stres + evdeki işler
Gelecekle ilgili beklentilerin neler?
Hayattan pek bir beklentim kalmamaya başladı, geleceğimin nasıl olacağını bilemiyorum. Git gide bu yaşama daha fazla itiliyoruz. Hayatım, işteki stres ve ev işleri arasında geçiyor. Ne kendime vakit ayırabiliyorum kişisel gelişimim için ne de çevreme eşime, dostuma, çocuğuma vakit ayırabiliyorum. Tek amacım karnımı doyurabilmek olmaya başladı.
 
Güzel hayaller bunlar, kurması zevkli ama inanması biraz güç. O zaman kendime de vakit ayırabilirim, insan olduğumu hatırlarım belki. Evde saygı görmek, çalışırken mutlu olmak, karşılığını alabildiğine emin olmak, olması gereken ama olmayan ne varsa gerçekleşmesi, sanırım bütün kadınların, insanların özlemi bu.

Dinmeyen özlem
Sohbet bitince ben evden çıkıyorum. O muhtemelen çamaşır asmaya başlıyor. Kafasında yarınki işin stresi, yanı başında sevgi, ilgi bekleyen bir çocuk, yan odada elinde kumanda, toplumsal rolüne kendini kaptıran ve bundan hiç rahatsızlık duymayan kocası. Robotlaşmış bir insan, bir kadın bırakıyorum arkamda.
Kadınların yeni ve güzel bir dünya özlemi hiç bitmeyecek. Aşağılandıkça, ikinci sınıf insan muamelesi gördükçe sarılacaklar bu özleme. Toplumda görmeleri gereken saygıyı, eşit, adil bir yaşamı, fedakârca verdikleri emeğin ve insan olmanın getirdiği gereksinmelerin tam karşılığını almadan da bu özlem bitmeyecek. Her sabah bu özlemle uyanacaklar karanlığa ve dünyayı aydınlatmadan da dinmeyecek özlemleri kadınların.


HAKARETE TACİZE SESSİZ KALMAK ZORUNDAYIZ

İşle ilgili yaşadığın problemler neler?
Neler olmuyor ki. Her türlü insan arıyor. Aldığı hatla ilgili yaşadığı sorunun dışında bütün öfkesini sana yöneltiyor müşteri. Bizi kurum olarak görüyor, bir makine olduğumuzu düşünüyor. Her şeyi bilip cevap vermek zorundayız gibi davranıyor. İşin acı tarafı tam da düşündüğü gibi, kurumun bizden beklediği de bu. Telefonlarımız sürekli dinleniyor ve kayıt altına alınıyor. Kullanmamamız gereken kelime ve cümleler var, çok sıkı bir şekilde denetleniyoruz. Müşteri ne derse desin sakin kalmak zorundayız. Herhangi bir müşteri şikâyetinde ya da söylenmemesi gereken bir şey söylediğimizde direk uyarı alıyoruz, ücretimizden kesinti olabiliyor.

Bir kadın olarak yaşadığınız problemler var mı?
Tabi ki var. Erkek müşterilerimizden duyduğumuz şeyler kimsenin kabul edebileceği şeyler değilken bir de sabretmemiz isteniyor. Çeşitli hakaretlere, tacizlere maruz kalıyoruz sürekli. Özel telefonumuzu isteyenler çıkıyor, aradığında kişisel olarak görüşmek isteyenler oluyor, böyle bir talep olamayacağını, her seferinde farklı müşteri temsilcilerinin denk geleceğini söylediğimiz halde ısrar ediliyor, hakarete maruz kalıyoruz. Sesimin güzel olduğunu, görüşmek istediğini söyleyen insanlar çıkıyor. Kadınlar bile hakaret ediyor, küfür ediyor, tehdit ediyor. Ve kurum bunlara asla ters cevap vermememiz gerektiğini söylüyor. Burada çalışanların çoğu kadın, dolayısıyla yaşadığımız sıkıntılar aynı. Böyle bir stresle eve gidip, evde karşılaştığımız muameleden sonra hayat çekilmez oluyor. Bütün bunlara bir de geçim sıkıntısı eklenince, yaşamdan zevk almamaya başlıyoruz.

ÖNCEKİ HABER

Heybelerinde acıları yüreklerinde umutları

SONRAKİ HABER

Kutsal Annelik fabrika kapısında kalıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...