05 Mart 2012 11:23

Çekiç sesi… Balyoz sesi…

Onlar aynen sizin gibi gündelik bir hayatı ve bu hayatın kaygılarını yaşarken, kapıları balyozlarla zorlandı bir gece. Keşke Andımız ile İstiklal Marşımız arasındaki boş zamanında ata bakmak yerine zile bassaymış Cin Ali, daha hayırlı olurmuş. “Ali bak bu zil”, “Ali zile bas”, “Zil Ali zil”… Belki o zaman kapıyı kırmadan

Çekiç sesi… Balyoz sesi…
Paylaş
Dicle Başak

Hak ettiğinden fazla anlam yüklediğim sanılmasın Cin Ali ile başlayan yıllarımıza. Dindar gençlik yetiştirmek isteyen Başbakan da o yılların kıymetinin farkında. Çünkü epey bir zamandır özenle inşa edilmiş bir kategoridir çocukluk da. Dünün çocukları büyüdüler ve bugün polis olup panzerlerle girdikleri mahallede zile basmadan balyozlarla dayandılar kapıya...
Biz ise dolmuşla gittik iki eve de, dar ve çamurlu sokaklarını yürüyerek geçtik, işaret parmağımızla adına zil denilen butona dokunduk… Zor olmadı yani. Evlerinin kapısına varıp da daha ne için geldiğimizi yarım yamalak anlatamadan içeri buyur ettiler. Misafir odasına oturmak istemedik, kurgudan kurmacadan kaçıp da gelmişiz onlardan dinlemeye.

Şimdi ben herkes gibiyim
Hayatlarına gitmek istiyoruz, işliklerine götürüyorlar bizi, fıstık kırdıkları odaya. Evdeki kadın sayısı kadar çekiç var fıstık kırılan tahtanın üstünde. Çekiçlerden biri, babası 1 Ekim’den bu yana, abisi bir yıldır KCK soruşturması sebebiyle hapishanede olan Nergis’e ait. “Eskiden fıstık kırar kendim için harcardım şimdi eve katkıda bulunuyorum. Sadece ev için de değil. Hapishaneye abim ve babam için baya bir para yatırmak zorundayız.” Babasının ve abisinin yokluğunun Nergis’i nasıl etkilediğini merak ediyoruz. “Babam tutuklandı, şimdi ben herkes gibiyim.” Nergis’in “herkes”i ile tanışıyoruz konuşmanın devamında. “Babam tutuklanmadan önce başkaları tutuklanıyordu, onlar için de endişe duyuyorduk, onların da özgür olmalarını istiyorduk. Kendi ailemden ya da başkasının ailesinden, benim için fark eden bir şey yok.”
Nergis, tutuklamalarla birlikte, sıkıntılarını kendi dört duvarı arasında yaşamadığını kavramış. Bu nedenle mutluluğa giden yolu, özlemlerine kavuşmayı dört duvarının dışında tarif ediyor: “Benim hayalim babamın çıkması. Huzurlu mutlu güzel bir yaşam, özgür bir yaşam istiyorum. Sırf kendim için değil bütün halk için, çocuklara güzel bir gelecek hazırlamak için. Kimi insanlar hayatını yaşarken dilimizi istediğimiz için bizi yokluğa mahkûm ediyorlar.”
Babasının manav olduğunu, çocuklarının okumasını, ileriye bakmasını istediğini anlatıyor Nergis. “Buna izin vermediler; ben fıstık kırıyorum, abim ise sınava hapishanede hazırlanıyor” diyor sitemle.
Avukat olabilmek için ders çalışıyormuş abisi. Kimi zaman da manavda babasına yardım edermiş. Anası onu hapishaneye koymak için doğurmadı, bunun için emek vermedi elbet. Bağrına taş basmak Kürt için de kolay değildir.  Her anne gibi endişe duyuyor oğlunun geleceğinden, “Sınavı kazanacak mı, avukat olacak mı, iş bulacak mı…” Kürtçe konuşuyor: “Benim çocuğum okuyordu, onun için iyi şeyler düşünüyorduk, şimdi düştüğümüz hale baksın herkes” diyor, ama çocuğunu ve kocasını anlıyor, sitemi yok sevgisinin. “Yeter artık bu zulüm üzerimizden kalksın. Barış gelsin artık” diye de ekliyor hemen. Peki ya özlem, ya çocuklar? İsmail Demir’in gelini anlatıyor, “Hapishaneye ziyarete gidiyoruz, üzülüyor çocuklarım, cama dayanıyor, dedelerine sesleniyorlar. ‘Baba ne zaman geleceksin?​’ Çocuklarımı böyle büyütmek istemiyorum.”

Hani yoklar çocuklarım?
Ayni Ayhan’ın evine gidiyoruz. Bir oğlu 36 yıl ceza almış, diğer oğlu ise facebook’ta yaptığı paylaşım sebebiyle 13 Şubat’ta gözaltına alınmış. “Fıstık ceviz kırıyorum akşama kadar, sırf çocuklarım geçinsin diye. Ama hani yoklar çocuklarım? Niye bize bu haksızlığı yapıyorlar.”
Niye diye sorduğuna bakmayın, devam ediyor. “Herkes bilsin ki biz mecbur Kürdüz, çünkü dilimiz Kürtçe. İnkâr edemeyiz, etmeyiz. Barış istiyoruz, kan dursun istiyoruz. Evimde bomba çıkmışsa, bir yazı çıkmışsa diyeceğim bunlar haklılar, eğer ki haklı değillerse ben hakkımı istiyorum, çocuklarımı istiyorum.”
Korucu olmayı kabul etmediği için köyünden kovulmuş bir ailenin annesi olarak soruyor. “Evimi dağıttılar, köyümü harap ettiler, kalktık başka yerlere gittik. En son Antep’e geldim, burada da rahat bırakmıyorlar, devletin çocuklarımın üzerinde ne hakkı var ki onları bu kadar rahat alıp gidiyor?​” Baskı gördüğü için okumayacağını söylemiş, iş aramış bulamamış, sonunda sabah yediden akşam sekize kadar seyyar satıcılık yapmaya başlamış bir gencin üzerinde anasından başka kimin hakkı olabilir diye düşünüyoruz. “Ben o haline üzülürken şimdi yanımda değil.”

Acıdan korkuya yer kalmamış
Evden Azar’ın yazdığı Kürtçe bir notu almışlar. “Avuç içi kadar bir not” diyor evdekiler. “Yahu ayıptır, el kadar notu ne yapacaksınız, biz toptan Kürdüz, alın bizi götürün.” Acaba ne notuydu bilmiyor kimse, polisin de bildiğini sanmıyorlar. Bildiğiniz, konuştuğunuz dille bir kâğıda, yazmasanız o fikri bir daha hatırlayamayacak gibi telaşla not almadınız mı hiç? Türkçeydi sanırım notlarınız. Kürtler ise yasaklandığı için kâğıda sığmayan notlarını uzunca bir süre belleklerinde sakladılar. Kürtçe yazılan bir not bu topraklarda, her zaman, içeriğine bakılmadan önce de tehlikeli sayılmıştır.
Yetersiz ve sinsi planın farkındalar. Soruyor şimdi Azar’ın ailesi, “Öyleyse niye TRT Şeş var?​” Soruyorlar çünkü kendilerine lütfedileni kabul etmiyorlar, o zaman yaşadıkları hayatın ne kadarı kendilerinin olacak, biliyorlar.
Kürt kadınlar sadece annelik içgüdüsüyle sevdiklerini savunmaya çalışmıyor, hakları olduğunu biliyor, haklarını talep ediyorlar. Ülke gündemi ile hak ile adalet ile bu kadar yakından ilgileniyor olmaları şaşırtmasın kimseyi. O kadar çok yaşamışlar ki savaşın, adaletsizliğin acısını, yüzlerinde barıştan, haktan, adaletten tedirginlik duymayı yansıtacak bir yer kalmamış artık. Kaygılı değiller, çünkü biliyorlar ki yalnız değiller. Bir aşağı bir yukarı gezinmiyorlar evin içinde çaresizce, çocukları için babaları için fıstık kırıyor şimdi onlar.

ÖNCEKİ HABER

Çocuklar mahpuslar yetişkinlerin koğuşuna konulmak isteniyor

SONRAKİ HABER

Heybelerinde acıları yüreklerinde umutları

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...